“Bunlar iyi günler” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekledi: “Daha neler olacak neler”... İYİ Parti Genel Başkanı şahsında, kendi iktidarına karşı olanların tümü hedefindeydi. Yorumculara göre, “Seçim mekaniği” bu sözlerle (yeniden) harekete geçmiş oldu. Buna göre, sırasıyla, korku ateşi harlanacak ki güvenlik arzusu toplum ortalamasının hakim duygusu haline gelsin; güvenlik arayan toplum güce yönelecek, ki korku ve endişe giderici bir koruyucuya sahip olsun… Kollayan ve koruyanın bu ülkedeki (ülke ne ki cihandaki) adresi de malum, eh o halde, gelsin oylar…

Erdoğan’ın başlattığı korku motifli “seçim mekaniği” işler mi? Sedat Peker videolarının seviyesine uygun olarak soru şu şekilde de sorulabilir: Newton’cu düzenek, Kuantum mekaniği ilkelerine tabi ortamlarda iş yapar mı? Kaba etki-tepki mekaniğinin, belirsizlik içindeki uyuşmayı ya da aynı anda iki farklı şey olabilmeyi değil açıklaması, tahayyül etmesi bile beklenemez.

Korku motifinin hikmetine müracaat edenlerden, örneğin çokuluslu teknoloji devi Intel’in bir zamanki CEO’su ve “Yalnız Paranoyaklar Hayatta Kalır” kitabının yazarı Andrew S. Grove, işini, pozisyonunu kaybetmek gibi, çok güçlü bir motivasyon aracı olabilecek korkuyu çalışanlarımıza nasıl hissettirebiliriz, diye sorar; yanıt, “bunu ancak kendimiz de hissedersek yapabiliriz”. Demek ki bu işleyiş, korkutanlar (etki) ve korkanlar (tepki) mekaniği (Newton) ile olmazmış. Korku hissi; ne hiyerarşi, ne ayrıcalık tanımaksızın ortamdaki herkesin müşterek hissi haline geldiğinde ancak bir motivasyon aracına dönüşebilirmiş (Kuantum diyemesek de Newton-Ötesi diyebiliriz).

Korku motifine dayalı seçim mekaniğini harekete geçirenlerin iç dünyalarını bilecek değiliz; ama etrafa tam aksi yönde bir algı yaydıkları malumumuz. Kaldı ki aynı motifi en derinlerinde hissetseler bile, amaçladıkları motivasyonu ortaya çıkartabilmeleri oldukça şüpheli. “Ama 7 Haziran – 1 Kasım 2015 arasında başarmışlardı” denebilir. Bu değerlendirme, sonuçlardan nedenlere gitmek şeklindeki analiz mantığının ürünüdür. Oysa her iki seçim kampanyası arasında iki önemli farklılık vardı: İlki Erdoğan’ın görünürlüğü ile ilgiliydi. 7 Haziran seçimlerinde ses telleri kısılıncaya değin her yerde sadece Erdoğan varken, Suruç Katliamından Ankara Gar Katliamına uzanan dehşet verici seçim kampanyasını baştan sona Davutoğlu sürdürmüş, Erdoğan ise sevdiği meydanlara hiç çıkmadığı gibi tv ekranlarını bile minimum düzeyde kullanmıştı. Kendilerine tek başına iktidar olanağı sağlayan Davutoğlu’na, 6 ay içinde partideki bütün görevlerinden el çektirildi, sonrası da malumunuz. İkinci önemli farklılık seçmen indindeki HDP imajı ile ilgili idi; ilkinde Türkiye partisi iradesini ortaya koyan birleştirici bir HDP imgesi hakimken, 1 Kasım seçimlerine “hendek operasyonları” karşısında ikircikli konumda kalan ve önceki seçimdeki imajı yara alan bir parti olarak girdi.

Erdoğan’ın –taraftarlarınca politika sanatı bilinen- kutuplaştırıcı dilinin farklı ve çelişkili motivasyonları harekete geçirdiği bilinmelidir. Örneğin bu dil, MetroPOLL’un Mart 2021 araştırmasına göre Erdoğan’a kesinlikle oy veririm diyen %33,5 üzerinde farklı, aynı kesinlikle oy vermem diyen %46,5 üzerinde farklı etkilere sahiptir. Bu siyaset dili, parti taraftarı olmayanlarda militan bir karşıtlığı motive ederken, kendi taraftarlarını edilgen kılar. Üstelik 20 yıldır yönettiği ülke iktisadi buhran içinde ise, sözü edilen eğilimlerdeki dozu hesap edebilmek, oldukça zorlaşır.

Erdoğan’ın muhalifler için sarf ettiği “bugünler iyi günleriniz” sözü, aslına bakarsanız, maddi yaşam koşulları itibarıyla Türkiye halkının ortak ruh halinin ifadesidir; zira gençler başta olmak üzere nüfusun büyük çoğunluğu için geleceğin iyi olacağına dair en ufak bir umut mevcut değildir.

İktidar bloğu içindeki yeni yarılmalar artarak sürebilir; lakin AKP için eşik çoktan aşılmıştır. Seçimleri kazanma stratejisinin iktidardan ayrılma biçimini belirlemesi dışında, bir anlamı olmayacaktır. Sözü Newton mekaniğine getirerek bitirecek olursak, AKP açısından referans alınacak belki de tek fizik ilkesi, yerçekimi yasası olacaktır.