Yarın cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Gidip oy verecek ya da gitmeyip boykot edeceksiniz. Modern devlet işte böyle bir şeydir.

Yarın cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Gidip oy verecek ya da gitmeyip boykot edeceksiniz. Modern devlet işte böyle bir şeydir. İki hali de gururla anlattırır insanlara. İki hal de büyük tavırmış gibi önüne konuverir modern devletin seçkin yurttaşlarının. Oy hakkı en süslü kandırmacalardandır. Thomas Reed aslında ne güzel özetlemiş: “Yeryüzündeki kötülüklerin yeni yasalar aracılığıyla çözülebileceği inanışı, insanlığın kapıldığı en ciddi hezeyanlardan biridir”. Bizler devletin çeşitli kademeleri için insan seçmiyoruz. Seçtiğimiz ve seçeceğimiz devlet şiddetinin dozunun ne olacağıyla ilgilidir. Yani ortada bir devlet varsa, siz sizi daha az ezecek olanı seçersiniz hepsi bu. Sizi daha az sömürecek olana oy verirsiniz. Size daha az yalanı söyleyecek olan gözbebeğiniz olacaktır. Çünkü “Hükümetler en iyi halleriyle zorunlu kötülüklerdir. Salt kötülerinde ise hiç hoşgörü yoktur”. Ama siz seçeceksiniz. Siz seçmezseniz onun adı demokrasi olmaz. Bu kötülüğe sizin eliniz elbette bulaşmalı ki herkes rolünü en iyisinden yapabilsin.

Oy vermek zor geliyorsa kendinizi sistemin dışında hissetmenize yol açtıracak küçük paket programlar da mevcut elbette. Örneğin büyük bir “delikanlılık” gösterisiyle seçime bile gitmeyip bu sistemin köküne kibrit suyu dökebilirsiniz. Böylece rahatlayacak ve kendinizi sistemin dışında hissedeceksinizdir.

Ama yine de oy vermek önemlidir. Oy vermek gerçekten önemlidir çünkü sokakta tekmelenerek öldürülmekle hastane sıralarında ücretsiz ve etkin bir sağlık sistemi kurulamadığı için ölmek arasında seçim size yaptırılacaktır. Oy vermek önemlidir çünkü en masum halinizle, en çocuk halinizle ekmek almaya giderken tam da oy verdiğiniz kişiler tarafından verilen bir emirle katledilmekle, suçlu olduğu halka kanıtlanmış “teröristlerin” kulak ve burunlarını dağ başlarında kesip toplamak ve onları gittiğin bir taşra ilçesinde gururla arkadaşlarına göstermek arasında seçim de size yaptırılacaktır. Oy vermek önemlidir çünkü oy vererek siyaseti kendinin şekillendirdiğini sanacak kadar kendini de herkesi de kandırabilecek bir ruh halini edinmen her türlü zulmün sürmesi için elzemdir. Oy vermek önemlidir çünkü aptallıkla saflık arasındaki hızlı geçişlere adapte olmayı kolaylaştıracaktır.

Oy vermemek mi kurtuluş? Ne yazık ki ortada bir “oy” varsa hâlâ, versen de vermesen de o oy senindir ve sen sisteminsindir. Yalnızca oyu vermek/vermemek üzerinden kurulmuş seçim stratejilerinin hepsi iktidarın kucağına oturmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Çünkü oy vermekle vermemek arasındaki farkın kendisinde iktidarın tahtı vardır. O tahta kim oturur ve bu iki hali de kontrol altında tutarsa egemen odur.

Yarın seçim var. Siz seçeceksiniz. Çoğunluğunuz ilkelere falan değil arzularınıza oy vereceksiniz. Çoğunluğunuz gündelik yaşamlarınızdaki o sözde ahlaki, sözde ilkeli, sözde duruşlarınızla sandığa gidecek ama ahlakın, tam da Nietzsche’nin dediği gibi, uzun, korkusuz bir sahtekârlık olduğunu bir kez daha ispatlayacaksınız.

Reich kitlelerin faşizmi nasıl arzuladıklarını ne de güzel anlatır. Modern Faşist devletin dışarıda değil tek tek hepimizin içinde, hem de en sağlam yere, konuşlandığını ne de güzel çarpar iki yüzlü suratlarımıza. Kitlelerin ve bireylerin faşizme karşı çıktıklarını sanarken bile onu arzuladıklarını ne de güzel söyler. Nice “devrimcinin”, nice siyasal liberalin, liberterin, demokratın vs aslında göğüs kafeslerinin tam orta yerinde nasıl bir faşizm beslediklerini ne de güzel haykırır.

Yarınki seçim cumhurbaşkanını belirlemeyecektir. Yarınki seçim bu ülkede faşizmin oy oranının yeri ve zamanı geldiğinde yüzde kaçlara tırmanabileceğini gösterecektir. Bu seçim faşizmi arzulayanlarla arzulamayanlar arasındaki seçimdir. Çünkü artık baraj denilen ve insanların kendilerini kandırsınlar diye önlerine serilen o garip engel yoktur.

Baraj iktidarın faşizmi gizli gizli arzulayan “halkına” sunduğu oyuncaktır. Ve bu oyuncak olmadan bakalım çoğunluk neyle oyalanacaktır.

Yarınki seçimde herkes barajını kendi faşizm arzularıyla kendi akıllarında ve yüreklerinde kuracaktır. Bir iktidarın yıkılmasından daha önemli olan bir zihniyetin yıkılmasıdır. Devrim iktidarlar yıkıldığında değil, zihniyetler yıkıldığında olur.