TikTok ile ilgili herkesin farklı ezberi var. Kimi sadece dans eden, eğlenen, eskinin Flash TV’siyle sembolize edilen bir içerik seli görüyor. Kimi “varoş” diye burun bükerken, kimi “halk burada, biz de burada olmalıyız” diye pragmatist bir biçimde yaklaşıyor. Kimi gerçek olamayacak kadar fantastik olduğunu düşünürken, kimi de gerçek olan Instagram değil burası diye düşünüyor. TikTok bence bunların hepsi ve hiçbirisi. Nihayetinde TikTok, kullanıcılarının beğeni ve zaaflarının bir ortalaması.

Birkaç hafta önce bu köşede Jay Owens’a atıfla değinmiştim. TikTok, sosyal ağ olmak istemeyen saf bir medya şirketi. Başarısı da buradan geliyor. Çünkü burada sosyal medyanın özünü oluşturan şeyin yani takip ettiğimiz hesapların pek bir önemi yok. Evet kendimiz içerik üretebiliyoruz ama özünde, üzerinde neredeyse hiç kontrolümüz olmayan bir yayın akışı sunuluyor. Tıpkı geleneksel televizyonlar gibi. Beğenmezsek hızla kaydırıyoruz. Duraksayıp izlediğimiz ya da etkileşim verdiğimiz yerlerde de algoritmayı belirliyoruz. Böylece pasif izleme alışkanlıklarımız, bir sonraki postta neyin dikkatimizi çekeceğini tahmin etmek için kullanılıyor. Bu aslında reytinglere göre “halk bunu istiyor” diye yayın akışı sunan geleneksel televizyonculuktan çok farklı değil. Sadece yoğun ve nitelikli veriye dayanan mükemmel bir ölçüm var ve içeriği de çoğunlukla bedava olmak üzere kullanıcılar üretiyor. Mecra bu içeriği yapay zekânın kişiye özel belirlenen öncelik sıralamasıyla kullanıcılara dağıtıyor. Televizyonculukta her eve reyting ölçüm cihazı koyamazdınız örneğin ama şu an değil evinde, herkesin elinde bir reyting ölçüm cihazı var. Evet, bütün sosyal medya platformları buradan hareket ediyor ama bunu en iyi Tiktok kullanıyor. Bu yüzden diğer sosyal mecralar TikTok’a benzeme yarışında. Bu aynı zamanda sosyalleştirme misyonundan da kurtulmak demek.

TikTok VE SİYASET

Son zamanlarda Tiktok’ta vakit geçirenler katılacaktır, siyasi içeriğin frekansı ve çeşitliliği arttı. Bunda özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sonrası, mecranın haber için de etkin kullanılabileceğinin görülmesinin büyük payı var. Siyasi içerikli videoların pek çoğu da basit kullanıcılar tarafından değil, profesyonel olarak bu mecrada algı yönetmek isteyen odaklarca hazırlanmış izlenimi veriyor. Seçim sathı mahallinde bunun nereye varacağını hayal bile edemiyorum. Siyasetle ilgilenenlerin sosyal mecrası dışarıdan Twitter gibi görünüyor ve bu kısmen doğru. Ancak hissim o ki siyasetle ilgilenenler bir tarafa, siyasetin ilgilenmesi gereken siyasetsiz kalabalıklar en çok TikTok’ta yoğunlaşıyor. Bu da TikTok’u, seçimler öncesi dezenformasyon ve mezenformasyon riski açısından kritik bir mecra haline getiriyor.

ABD’DE ÖNLEMLER BAŞLADI

Türkiye’de 2023 öncesi bir erken seçim olur mu henüz bilmiyoruz ama 8 Kasım 2022’de ABD’de ara seçimler olacak ve bütün dikkatler başta TikTok olmak üzere sosyal mecralara yönelmiş durumda. Hatırlanacağı üzere 2020 ABD Başkanlık seçimleri, 2016 Seçimi’ne damga vuran Cambridge Analytica skandalının gölgesinde geçmişti. Şimdi sosyal medya platformlarından 2020’nin de ötesinde önlemler bekleniyor. TikTok’un Çin menşeili olması bu konudaki şüpheleri derinleştiriyor. Bu yüzden TikTok yanlış bilgiyle mücadele için bir seçim merkezi kurduğunu duyurdu. Ayrıca 2019’dan bu yana da siyasi reklam verilmesini yasaklıyor. Facebook, Instagram ve Whatsapp’ı elinde bulunduran Meta ise sadece seçim döneminde (seçimden bir hafta önce) siyasi reklamı yasaklıyor. Sürekli siyasi reklam yasağını ilk başlatan Twitter da yanlış bilgiyle mücadele adına 2020’de yaptıklarını derinleştirmeye çalışıyor. Elbette tek sorun siyasi reklam değil, çünkü dezenformasyon haber başta her kılıkta yayılabilir.

TikTok’UN FARKI NE?

TikTok video içerik üzerine kurulu bir mecra olduğu için, metin tabanlı platformlara göre yanlış bilgiyi hızla tespit edip silmek çok daha zor. Sonunda tespit edilse bile çoğu kez iş işten geçmiş oluyor. Dahası TikTok’da dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir zamanda çekilmiş görüntüyü bağlamından kopartarak yeniymiş gibi sunmak ya da Deep Fake video sunup viralleştirmek çok daha basit. Burada viralleşme vurgusu önemli. Çünkü TikTok, paylaşanın kimliğine bakılmaksızın, içeriklerin hızla viralleşmesi için mükemmel hale getirilmiş bir tasarım. Bu açıdan çok takipçili Influencerların daha etkili olduğu Instagram’dan ayrılıyor. Bu tasarım gerçeğe göre çok daha hızlı yayılan yalan içeriğe büyük fırsat sunuyor. Son olarak TikTok’un algoritması büyük bir sır ve her şeyi bu algoritma beliriyor. Peki ona ne kadar güvenebiliriz?

TÜRKİYE SEÇİMİ VE PLATFORMLAR

Daha önce pek çok yazıda değindim: Platformların ABD’de bir seçim olduğunda aldığı önlemler faaliyette oldukları diğer ülkelerde alınmıyor. Hatta 2021 Eylül ayında sızan Facebook Belgeleri’nde, Facebook için her ülkenin eşit olmadığına ilişkin detaylar da vardı. Bu TikTok için de böyle mi? Türkiye’nin tarihindeki belki de en önemli seçimler yaklaşırken, ülkemizde faaliyet gösteren sosyal medya platformları, tıpkı ABD’de olduğu gibi olağanüstü önlemler alacak mı? Özel seçim birimleri kuracak mı örneğin? TikTok’un Türkiye’de Teyit.org ile işbirliği yaptığını biliyoruz ama bu işbirliği, dezenformasyonla mücadelede seçim döneminin olağanüstü şartlarını karşılayabilecek düzeyde mi örneğin? Soru çok. Buna karşılık Türkiye’de bu işler, sadece dezenformasyon yapanları cezalandıracak yasalar ve sansür üzerinden konuşuluyor. Oysa dezenformasyonla mücadelede, ona zemin veren platformların ve etkili bir dijital medya okuryazarlığı eğitimi sunamayan eğitim sistemimizin sorumluluğu daha büyük.