AKP Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz, belediye başkan adayına oy isterken, “Oy verin ki… Yarın Ruz-i mahşerde (kıyamet günü) beraat belgesi (kurtuluş) olsun” filan dedi ya… Adam haklı arkadaşlar. Biliyor da konuşuyor. Siyasi İslamcılar elbette demokrasiden yana değildirler, ama kesinlikle ‘seçimci’dirler. İslamiyet’in şu coğrafyada yüzyıllardır toplum üzerindeki tartışılmaz ve tartıştırılmaz etkisi hep egemenlerin değirmenine su taşımıştır. […]

AKP Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz, belediye başkan adayına oy isterken, “Oy verin ki… Yarın Ruz-i mahşerde (kıyamet günü) beraat belgesi (kurtuluş) olsun” filan dedi ya…

Adam haklı arkadaşlar. Biliyor da konuşuyor.

Siyasi İslamcılar elbette demokrasiden yana değildirler, ama kesinlikle ‘seçimci’dirler.

İslamiyet’in şu coğrafyada yüzyıllardır toplum üzerindeki tartışılmaz ve tartıştırılmaz etkisi hep egemenlerin değirmenine su taşımıştır. Her dönemin egemenleri cemaatleri, tarikatları kendi iktidarlarının volan kayışı kılmışlar, bu şekilde kendi sınıf çıkarları için o volan kayışlarını birer kitle seferberliği aracı haline getirebilmişlerdir. Gerici isyanlar kendiliğinden patlak vermemiştir yani…

Cumhuriyet döneminde demokrasiye ‘geçilmesiyle’ birlikte aynı volan kayışları bu kez seçmen devşirilmesi hizmetine girmiş ve böylece sağ iktidarların kolayca seçim kazanmasında esas faktör haline gelmiştir. Kısacası, seçimcilik formatının nimetini egemenler ve şimdi egemen hale gelen siyasi İslamcılar yemektedir, külfetini emekçiler taşımaktadır. Ve bu yük artık şeriatçı faşizm olarak cisimleşmiştir.

Seçimcilik dediysek, öyle harbi bir seçimcilik de değildir, seçimcilik formatında her şey mubahtır. Nitekim Kuran’ın yazıldığı Kureyş Arapçasında, ‘hile’nin kelime anlamı, ‘çare’dir… Arap kültüründe de, çare, hiledir. Bu yüzden AKP sayesinde pekâlâ “yüzde doksan dokuzu” hilebaz bir toplumdan dahi söz edilebilir!

Sağcı ve solcu ayrımında da aynı ‘çare’ye başvurmaktadırlar. Suudilerin hacılara dağıttığı Kuran’ın Türkçe mealinde zaten gerekli tahrifat yapılmış, “iyilik melekleri sağ taraftan sevapları, kötülük melekleri sol taraftan günahları verir” anlamındaki bir ayet, “sağcılar iyidir solcular kötüdür” diye aktarılmıştır!

Yani AKP milletvekili Yılmaz yine aynı ‘çare’ye başvurmaktadır. Siyasi İslamcılar Suriye seferberliğinde sanki farklı bir hedef mi göstermişlerdi? Bütün maksatlarının Emevi Camiinde namaz kılmak olduğunu söylemişlerdi! Emevi Camiinde namaz kılma hayalleri boşa çıkanlar, yani hırs ve ranttan başka şey bilmeyen ‘çare’ sahipleri, şimdi de Suriye’de TOKİ eliyle bahçeli villalar hayalini (‘çare’sini) satmıyorlar mı? Belki villa tapusu yanında “Ruz-i mahşerde beraat belgesi” de vereceklerdir.

Seçimcilik yanı sıra, daha önceleri siyasi İslamcıların bir İslam devrimi ile başa geçip geçmeyeceği, bunun objektif ve sübjektif şartları da konuşulmuştu. Vakti zamanında Erbakan bu geçişin “kanlı mı kansız mı” olacağını sorgularken bir bakıma barışçıl yoldan geçişin imkânsız olabileceğini de kastetmekteydi, çünkü laik cumhuriyet bünyesinde epey direnen faktör söz konusuydu. İşte bu geçiş İslam devrimi yoluyla değil de AKP’nin attığı adımlarla ufak ufak sağlanırken…

Tarih cilve yaptı! Siyasi rejimi yerleştiren bir ‘devrim’ değil fakat İslamcı AKP’ye karşı 15 Temmuz İslamcı ‘darbe’ girişimi oldu. Eli kanlı cemaatçiler başarsalardı tarihe “İslam devrimi yaptık” diye geçeceklerdi; başaramadılar ama o zor ve şiddet kullanma sonucunda (Allah’ın bir lütfü olarak!) yine siyasi İslam rejiminin yerleşmesini sağladılar.

Hakikatin yarısı böyledir ve şimdi CHP yöneticileri AKP’den rol çalarak ‘çare’ bulabileceklerini ve tarihin kendilerine de cilve yapmasını ummaktadırlar. Ama bir de hakikatin öteki yarısı vardır. Bu memlekette nasıl ki Müslüman kimliğini taşıyanlar çoğunluktaysa emekçi kimliğini taşıyanlar da çoğunluktadır, yeter ki onlarla Kureyş dilinden konuşmayı tercih eden Kılıçdaroğlu ekibinin aksine emek eksenli sahici çareler sunulabilsin.

Ne demişti Lenin? “Tarih bazen cilve yapabilir, ama bu tarihi yorumlama görevini üstlenenlerin düşünce cilvelerini mazur gösteremez.”