Muharrem İnce “Hırsızlık var ama 10 milyon değil” derken acaba kaç milyonu ya da kaç yüzbini kastetmiş olabilir, belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Ama milyonlarca seçmen seçimlerin sadece adil şartlarda yapılmadığı değil aynı zamanda adil şekilde sayılmadığı düşüncesinde. Bu düşünceyi iktidarın değiştirmesi ya da kesinleştirmesini bekleyemeyiz

Seçimden şüphe etmek iktidarı sorgulamaktır! Ama artık muhalefeti de!

HAKAN GÜNEŞ / @hakangunesh
Doç. Dr.

Adaletin işlediğinden, yargı bağımsızlığından şüphe edeceksiniz ama seçimlerden şüphe etmeyeceksiniz! Mühürsüz pusulaydı, sandık taşımaydı derken çok partili siyasi tarihimizde benzeri görülmeyen uygulamalar sizi “huylandıracak” ve elbette seçimlerden şüphe duymayacaksınız. Gördüğünüz, tespit ettiğiniz bir usulsüzlüğü bildirecek adil bir seçim kurulu olmadığını bilecek ama seçimden şüphe duymayacaksınız.

Seçimlerden çıkan sonuçlara inanacaksınız çünkü öyle sadece ana muhalefet partisi değil toplam 4 parti, hatta yetmedi 12 STK bir araya gelerek 400 bin müşahitle 180 bin kusur sandığı denetlediğinden eminsiniz. O kadar eminsiniz ki kurdukları Adil Seçim Platformu’nun sandıktan merkeze her düzeyde sayım, kayıt, birleştirme, ve yeniden birleştirme işlemlerinde yapılacak herhangi bir olumsuzluğu anında ya da kısa bir süre içinde tespit edecek bir sistem kurduğundan hiç şüpheniz yok!

Zaten sahtecilik haberlerini yayanların işçileri ve yoksulları örgütlemekten kaçan parlamentarist tembeller olduğunu da biliyorsunuz. Seçim hilelerinden bahsetmenin asıl devrimci sokak faaliyetinden kitleleri alıkoyduğuna adınız kadar eminsiniz. Emin değilseniz bile uzatmaya lüzum görmüyorsunuz çünkü kanıtlanamayan bir seçim hilesi olsa olsa kitleleri siyasetten soğutur, bir daha seçime gitmez diye düşünmekte çok haklı olduğunuzu biliyorsunuz.

Tüm bunların üstüne Muharrem başkan “hırsızlık var ama 10 milyon da değil diyerek” arada kapanmaz bir fark olduğunu da söylemedi mi!

Öyleyse neden ısrar ediyor bu şüpheciler!

70 yılı aşan çok partili siyasal sürecimizde ilk kez şaibeli bir seçim ile karşılaşıyor değiliz. Ancak başkanlık sisteminin oylandığı son Anayasa referandumundan bu yana HAYIR cephesini oluşturanların çok çok büyük bir kısmı bir şeyler döndüğü inancında. İnanç, kanaat ya da sezgi ne diyeceksek diyelim milyonlarca seçmen seçimlerin sadece adil şartlarda yapılmadığı değil aynı zamanda adil şekilde sayılmadığı düşüncesinde. Bunu iktidarın değiştirmesi ya da kesinleştirmesini bekleyemeyiz. İktidar zaten burada güvensizliğin başlıca kaynağıdır. Seçmen şüphesiyle şizofrenisini, bahaneciliğini ya da başka bir patolojisini yansıtmıyor: Seçmen İktidarı sorguluyor. İktidarın adil olmayan şartlarda baskın seçime götürmekle kalmayıp sahada ve dijital platformda sürece müdahele ettiği inancında. Ve artık bu konuda gereğini yapmayan muhalefeti de. Milyonlarca yurttaşın seçimlere gitmeye devam etmesi, gittiği seçimin sonuçlarını demokratik biçimde kabul etmesi ikna edilmelerine bağlıdır ve bu başta CHP, sonra HDP olmak üzere tüm muhalefetin görevidir.

HAYIR cephesi seçmenini yeniden sandığa gitmeye, sokakta günlerce çalışmaya, büyük bir aşkla miting meydanlarını doldurmaya iten belki de en önemli söz muhalefetin en güçlü adayı Muharrem İnce’nin “kendisinin de sandık güvenliği konusunda endişe taşıdığı ancak gerekeni yapacağı, gerekirse 50 bin avukatla YSK önüne gideceği” ifadesiydi. Meral Akşener’in “Abidik gubudik olursa, YSK önünden beni jilete kazıyamazsınız” sözünü de buna ekleyin. Selahattin başqan cezaevinden müdahale edemezdi, ama HDP yönetimi de seçim güvenliği için olağanüstü çalışma yürüttüğünü defaatle dile getirmedi mi?

Muhalafet neyi yapamadı=seçimin şaibeli noktaları!

Bu satırların yazarı, sadece siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler konusunda çalışan bir akademisyen değil, aynı zamanda başka otoriter rejimlerin siyasal sistem dizaynları ve seçim sistemleri üzerine çalışmalar yapmış ve başka ülkelerde de AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) seçim gözlemciliği deneyimi bulunan bir uzmandır. Geçtiğimiz seçim süreçlerinde de gerek CHP gerekse HDP genel merkez seçim güvenliği yetkilileri ile temas etmiş ve boşluklar konusunda ikna edici bir yanıt alamamış bir aktivisttir. Ama en önemlisi bir tek-adam ve parti-devletine giden süreci sorgulayan bir yurttaştır. Muhalefetin ve adil seçim platformunun açıklamaları, hepimizce saygıdeğer çalışmalara imza atmış Sandık Gücü çalışması sözcüsünün yazılı beyanları inandırıcı ama en önemlisi ikna edici bulunmamıştır.

Adil Seçim Platformu 180 bin kusur toplam sandıktan 1800 sandık dışında (%1’i) tüm sandıklarda (%99) görevli ya da müşahit bulundurduğu iddiasındadır. Çalışmaların içinde yer alanlar bu sayıda bir hakimiyete hâlâ maalesef ulaşılmadığını bilmektedirler.

Dolayısıyla konu CHP’nin süper dijitalci yetkilisinin beyan ettiği ya da Sandık Gücü oluşumunun kurucusunun tweetlediği gibi sadece sonuçların ekrana yansıtılamaması meselesi ile sınırlı değildir. Sadece bu başarısızlık bile bu alandaki herkesin bulunduğu konumlardan istifasını ve ciddiyetle yeni bir merkez kurulması gereğine işaret eder. Evdeki ortaokul çocuğumuzun ödev bilgisayarına virüs bulaşmış havasında açıklamalar yapan yetkililer bir an önce kendine gelip bütün vazifelerinden ağır da bir özür dileyerek ayrılmalıdır.

Azımsanmayacak sayıda HDP ve CHP vekil ve vekil adayı sahada sandıkları hâkim olamadıklarını beyan ederken herhalde daha önce Mehmet Ali Çelebi’nin şaibeli 30 bin sandık var dediği o sandıklara hala ama hala hakim olunulamadığını anlatmış oluyorlardı.

Tekrar etmek gerekirse bu sayı, toplamda tüm sandıkların %16’sına tekabül ediyor ve burada muhalefete hiç oy verecek yurttaşın bulunmadığını (bkz. Urfa Bayburt ve Yozgat’in bazı köyleri) varsaysak dahi sadece katılım sayısının artırılması suretiyle bile toplam sonuçlar üzerinde %2 oranında etki edebilecek bir gri alan oluşturmaktadır. Buna çeşitli sandıklardaki (yine çoğu müşahit bulundurulamayan) geçersiz oy yüksekliği (bkz. Aydın ili) ile toplam sonucu etkileyecek bir artı %1 daha ekleyin. Zaten kimse Muharrem başkanın o en anlamsız cümlesinde ifade ettiği gibi 10 milyondan şüphe etmiyor. Son iki seçimdir bütün tartışmamız o yüzde 2-4 arası bir dilimde. Bu seçim için konuşacak olursak 10 milyon değil 1 milyon oyda. Muharrem başkan “Hırsızlık var ama 10 milyon değil” derken” acaba kaç milyonu ya da yüz bini kastetmiş olabilir belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.

Yoksa seçim güvenliği teknik anlamda çok basittir. Öyle 400 bin görevliye falan da ihtiyaç yoktur. 180 bin müşahit sayım sırasında bulunur, gözüyle gördüğü (mü/şahit olduğu) sayım işlemi sonucunda aldığı ıslak imzalı sonuç tutanağını kendi seçim merkezine bildirir. Günümüz ortaokul ödev bilgisayarları ile bile bu sonuçları alan ilçe/il/ülke merkezi seçim sonuçlarını hem yerel hem genel düzeyde en geç 3 saat içinde dijitalize edebilir.

Yurttaşlar bu konuda hiçbir partiden hiçbir mazereti dinlemek istemiyor. Bunu çözemediği sürece artık sadece iktidardan değil muhalefetten de şüphe edilecektir.