AKP’nin demokrasiyle barışmayan yanları sayesinde iki haftadır yatıp kalkıp oy sayıyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na hakkıyla seçilmiş Ekrem İmamoğlu 7/24 mesai yapıp derdini anlatmaya çalışıyor. Ama belli ki bu sefer atı alan Üsküdar’ı geçemedi, hatta atı da alamadı. İmamoğlu’na ve CHP’lilere ve en önemlisi de HDP’lilere yapılan haksızlıklar ve sergilenen hukuksuzluğun sınırı yok. Aklıselim ‘dindar’ […]

AKP’nin demokrasiyle barışmayan yanları sayesinde iki haftadır yatıp kalkıp oy sayıyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na hakkıyla seçilmiş Ekrem İmamoğlu 7/24 mesai yapıp derdini anlatmaya çalışıyor. Ama belli ki bu sefer atı alan Üsküdar’ı geçemedi, hatta atı da alamadı.

İmamoğlu’na ve CHP’lilere ve en önemlisi de HDP’lilere yapılan haksızlıklar ve sergilenen hukuksuzluğun sınırı yok. Aklıselim ‘dindar’ arkadaşlarımdan duyduğum bu işten ‘dindar’ olanların da hoşnut olmadığı. Muazzam bir adaletsizlik duygusunun AKP eliyle körüklendiği ortada. Sarayda ve civarındakilere bu his ne zaman çökecek bilemiyorum ama iş işten geçmiş olabilir. AKP tetikçisi basın ve ahakan gibi dolambaçlı yalakalar İmamoğlu’na da diğer muhalif başkanlara da saldırmaya devam edeceklerdir. Sonuçta epi topu muhtarlar seçildi, devlet mekanizması bütün silahlarıyla AKP ve başkanının elinde. Yükselen hoşnutsuzluk karşısında tabii ki bu silahları kullanmak gittikçe daha da zorlaşacaktır ama her türlü hile ve hurdanın ve belden aşağı taktiğin kullanılacağını son iki haftada açıkça gördük.

Şerden hayır çıkaracak olursak, bunun üç iyi sonucu olabilir. Birincisi başkan ve adamları bundan sonra bir daha seçim kazanamayabilir. Arpalıklar zayıflayınca ve daha iyi bir şeylerin mümkün olduğunu gördükçe insanlar başka seçeneklere yönelebilir. İkincisi tarihi olmayan, siyaseti de olmayan ve kendisini neredeyse sadece Kürt karşıtlığı üzerinden kurmuş olan malum ‘parti’ siyasetten silinebilir. Seçimden en karlı çıkan parti gibi görünseler de artık ‘Akşener’in partisinden sonra gelen ve bazen milliyetçi çoğu zaman AKP yancısı ekip’ düzeyine indirgenmiş durumdalar. Üçüncüsü ve belki de en önemlisi ise Chp’li belediyeler bu baskılar ve alavere dalavere ortamı karşısında disiplinli davranıp şeffaf, adil ve halkçı icraatlar ile gönül çelici bir performans sergileyebilirler.

Ekranlara düşen ilk haberlerin bir kısmı bu üçüncü beklentiyi destekliyor gibi. Ama uzmanlık alanıma giren göçle ilgili ilk sinyaller maalesef kötü. Bolu Belediye başkanı seçilen kişi ‘Suriyelilere yardımları kestim’ şeklinde bir popülizm ile manşetlere çıkmayı başardı.

İmamoğlu’da göçmenler (bunu Suriyeliler diye de okuyabilirsiniz) ile ilgili ilk konuşmasında çuvalladı. Toplumsal barışın dili, yüzü, ismi cismi diye gümbür gümbür gelen İBB başkanı paldır küldür göçmen karşıtlığına karışıverdi ve Suriyelileri geri göndereceğize bağladı meseleyi.

Bu yönde genel bir kamuoyu oluşmuş olduğunu yadsıyamayız. Neredeyse bütün göç ülkelerinde benzer popülist göçmen düşmanlığı mevcut maalesef. Bunun bir temel nedeni göçle ilgili genel olanın yeterince anlatılmaması. İkinci nedeni ise gündemdeki dertlerin yüzde 99’unun göçle alakası olmadığının anlatılmaması.

Bolulunun iddiası ne kadar doğru emin değiliz ama Suriyelilere yardım ekseriyetle uluslararası ve ulusal yardım bütçelerinden gidiyor. Yani Başkanın içi rahat olsun attığı taş ürküttüğü kuşa değmez ama maalesef yabancı düşmanlığı tarihine bir not olarak düşer.

İmamoğlu gayet iyi eğitimli birine benziyor. Trabzon’dan da İstanbul’a göç etmiş. Göçmenlik hallerini biliyor olması lazım. Biz yine de hatırlatalım göç edenlerin çoğu İmamoğlu gibi geri dönmüyor. Gittikleri yerlerde başkan falan olabilenler de var.

AKP’nin Suriyeliler konusunda, ya da göçmenler konusunda politikası daha ziyade örtbas edici, ‘bir hata ettik faslo vermeyelim bu iş tatlıya bağlansın’ yollu bir havada. Bunun yanında tabanda bir Müslüman dayanışması durumu da söz konusu. Basını da kontrol edebildiğiniz ölçüde ırkçı yabancı düşmanı saldırıları baskılayabiliyorsunuz.

Muhalefetin göç siyasetinin uluslararası dayanışmacı ve insan hakları eksenli bir yere oturması zaruri. ‘Suriyeliler bir yüktür bundan kurtulalım’ anlayışı hem gerçekçi değil hem de ayıplı bir yaklaşım. ‘Gönüllere köprü kuran adamlar ve bir kaç kadın’ bu konuda olumlu bir siyaset oluşturabilirse benim de gönlümü çalabilirler.

İyi haftalar ve bol şanslar..,