Kürt Özgürlük Mücadelesince, Türkiye Sol ve Demokratik Siyaseti’nin önüne “altın tepsi”de sunulan kıymetli bir örgütlenme olan Halkların Demokratik Partisi; bir son dakika “sürprizi” olmaz ise 2015 Haziran genel seçimlerine parti olarak girme kararı verdi.

En sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Bu bir “Rüşt” ispatı ve testidir. Olması gerekendir.

Bugüne kadar siyasal partiler ve seçim yasalarının garabeti nedeniyle adeta bahtsız devletin seçim oyununa karşı, oyun bozma yöntemiyle “Bağımsız” adaylarla katılınan ve “kısmen” sonuç alınan seçimlere; adeta “Barajınıza işte şimdi meydan okuyoruz” dercesine girilmeye karar verilen bir seçimdir.

Yüzde on barajına rağmen parti tüzel kişiliğiyle seçimlere katılınmasını yürekten onaylıyorum.

Eminim şimdi birileri şunu düşünmeden edemiyor. Ya baraj aşılmaz ise! Meydan hepten AKP’ye kalmaz mı?

Yine en sonda söyleyeceğimi peşinen söyleyip rahatlayayım.

Madem bu kadar AKP karşıtısınız!

Madem bu kadar AKP’nin meydanı kuşatarak ele geçirmesini istemiyorsunuz!

Madem bu kadar “AKP’yi silmek bizim varlık sebebimiz” diyorsunuz!

O halde görev başına…

İki açıdan görev başına! Bir, Türkiye ve Kürdistan siyasetinin elinin güçlenmesi için. İki, AKP’nin meydanı boş bulup istediklerini istediği gibi yap(a)maması için.

Evet, parlamento dışı sivil muhalefetin her dem gücüne inanmakla beraber, bu alanla (parlamento) birlikte de “iş” yapılmasına inancım nedeniyle…

Ezcümle aktif siyasetin tarafları-ki kendilerine müttefiklik önerilenler taraftır- birliktelik önerisine olumlu yaklaşacaklar. Kitle ise “ya baraj aşılmaz ise AKP’ye yarar” kaygısını bir yana bırakıp “Ben desteklersem baraj aşılır” mantığına kilitlenecek.

Türkiye ve Kürdistan yeni bir kavşak noktasında ve yeni bir döneme, sürece giriyor. Güney Batı Kürdistan (Rojava) coğrafyasında Halfeti Gülü “Direnişin Tarihi”ni yazıyor.

Yeni bin yılın ilk yüzyılının Enternasyonal Dayanışması’nın ipuçları orada kayıt altına alınıyor. Vietnam Direnişi’nden sonra son yüzyılın en kıymetli mücadelesi orada, hemen adına Anadolu ve Mezopotamya toprakları dediğiniz mekânların yanıbaşında. Bu sebeple emek düşmanı muktedir Kobane için “düştü düşecek” diyordu. Düşmedi, direndi ve kazanıyor kazandı. Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimciler “Filistin Dayanışması” saıkiyle Suriye topraklarından yollarını çok geçirdiler. Şimdi başka bir “yol arkadaşlığı”nın güzelliği Kobane’de boyveriyor. İyi ki de veriyor.

Bu sebeple Kürt ve Kürdistani mücadelenin Türkiye Sol Siyaseti’nde yarattığı rüzgârın ruhi şekillenme birliği aşkındalığıyla tarihe karşı sorumluluk sahibi olanların; İmralı’dan Abdullah Öcalan üzerinden yükselen bu güçlü demokratik muhalif sese kulak verme mükellefiyetleri vardır.

Kürtler elbette tek başlarına da bu yolu yürüyebilir(lerdi). Öyle yapmadılar. Sorumluluk aldılar. Hem kendileri için hem de çokça ve ısrarla telaffuz edilen eşit ve adil olmayan “Bin Yıllık Kardeşlik” aşkına. Madem bu yol birlikte yürünüyor / yürünecek! O halde “Yol”un kadir kıymet bilir “yolcu”ları yol arkadaşlarının sesine, soluğuna, nefesine güç katmalılar.