Seçimleri de sonrasını da örgütleyeceğiz

HABER MERKEZİ

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen’e, SOL Parti’nin önümüzdeki süreçteki yol haritasını sorduk. İşleyen, “Sosyalistlerin öncelikli görevi bu rejimi yenilgiye uğratacak tavrı ortaya koymak olmalı” diyor. Şu ana dek hazırlanan deklarasyon ve tutum belgelerinin tek adam rejimine karşı olumlu bir adım olduğuna vurgu yapan İşleyen, ancak bunun gerici, piyasacı rejimi tüm uzantılarıyla birlikte sonlandırmak için yetersiz olduğunu belirtiyor. İşleyen, “Bir hareket düzleminde kendisini seçimlere ve seçimler sonrasına da taşıyayacak bir düzlemde örgütlemeyi esas alıyoruz” ifadelerini kullanıyor.

SOL Parti’nin açıkladığı metnin, sol ve sosyalist yapılar da dahil olmak üzere daha önce çeşitli partilerin açıkladığı tutum ve deklarasyon metinlerinden ayrıştığı ve birleştiği noktalar nelerdir?
Öncelikle bugün bizim de diğer deklarasyon ve tutum belgelerinde olumlu bulduğumuz bir nokta var. O da bugünkü tek adam rejiminden çıkmayı esas alan bir konumlanmaya sahip olması. Bizce en önemli yer burası. Yani bu, mevcut tek adam rejimine son verme noktasındaki iradeyi ve iktidarı yenebilecek bir muhalefet cephesinin oluştuğunu ortaya koyuyor.

Bizim metnimize dönersek, Türkiye gerçekten Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimlerinden biriyle karşı karşıya. Yani gittiğimiz seçimin olağan bir seçim olmadığı, basit bir iktidar değişikliği tercihinde bulunup bulunmamayla sınırlı bir seçim olmadığı görülüyor. Türkiye’nin önümüzdeki yüz yılına ilişkin bir tercih yapılacak. Türkiye’nin önümüzdeki yüz yılının hangi temelde şekilleneceğine karar verilecek bir seçimle karşı karşıyayız.

Bugünkü tabloda AKP iktidarının Türkiye’deki bütün demokratik işleyişleri, kurumları ortadan kaldırdığını görüyoruz. Bunun yanı sıra iktidar ülkeyi, bir nevi tarikatlarla, cemaatlerle kontrol altına alarak toplumu, etnik-mezhepsel temelde birbirine karşı düşmanlaştırdı. Türkiye’nin bütün ilerici birikimlerinin tasfiye edildiği bir tabloyla karşı karşıyayız. O yüzden çok açık ki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önümüzdeki süreci tayin edici noktası önemli olacaktır.

SORUMLULUK ALIYORUZ

Birincisi, sosyalistlerin görevi bu rejimi yenilgiye uğratacak tavrı ortaya koymak olmalı. Bu sorumluluğun üstlenilmesini önemli buluyoruz. SOL Parti’nin de bugüne kadarki referandumlarda aldığı tutumların bir devamı olarak tavır alacağı açık. Üstümüze düşen sorumluluğu yerine getireceğimizi ilan ediyoruz.

İkincisi, evet muhalefetin de tek adam rejimine son verme noktasında bir ortaklığa sahip olması olumlu. Ancak bu rejimden çıkış programlarına baktığımızdaysa emekçilerin, ezilenlerin sorunlarını çözebilecek bir programa sahip olmadıklarını da söylemek gerekir. Önümüzde kolay bir iktidar değişikliği süreci yok. Yani bu iktidara son verme etabı zorlu ama ondan sonra başlayacak mücadele de oldukça zor. Çünkü yirmi yılda bürokrasiden yargıya, ordudan eğitime kadar her tarafı ele geçirdiler.

Dolayısıyla bunun Türkiye’de yarattığı tahribatı ortadan kaldırmak, Türkiye’yi buradan çıkartabilmek çok zorlu bir mücadele gerektirir. Diğer programlar ne kadar bunun söylemlerini taşıyor olursa olsun bunu idrak etmekten uzak olduğunu söylememiz ve bir uyarıda bulunmamız elzemdir. Muhalefet kanadında sanki bir düğün dernek havasında seçime girileceği, hatta iktidar sonrası vekillikleri paylaşacak bir plan içerisine girilmiş gibi. Daha önce de uyardık, böyle bir seçim yok önümüzde. Son seçim yasasındaki değişikliklerle birlikte iktidar, kuralları değiştirecek adımlar atmaya başladı. Mesele bugün atları tutmak, atları çaldırmamak, onlara Üsküdar’ı geçirtmeme meselesidir. Onun için de bütün muhalefetin uyanık olması, AKP hamlelerine yanıt verecek bir eksende durması gerekir.

TEMEL HALKALARIMIZ VAR

Program olarak Türkiye’nin bu rejimden çıkış programının birkaç tane temel halkası olmak zorunda. Muhalefetin bütünüyle dışarıda bıraktığı halkalar var. Nedir bunlar? Bu kadar tarikat ve cemaat altına alınmış bir devleti dönüştürmek istiyorsanız, toplumun, kadınların, gençlerin taleplerine yanıt vermek istiyorsanız, mutlaka laiklik temelinde adımlar atmanız gerekir. Şimdi muhalefete baktığımızda ‘muhafazakâr endişe’ diye bir şeyle siyaset yapıyorlar. Biz de tersini söylüyoruz.

Öte yandan Rusya’nın işgaliyle birlikte belli ki Amerika ve NATO yeni bir çevreleme siyasetini derinleştirecek ve tıpkı 1950’lerde olduğu gibi Soğuk Savaş konsepti gibi Türkiye’yi de bu halkaların içerisine alacak. Bu da uzun yıllar Türkiye’yi sonu belirsiz bir karanlığın içerisine hapsetme ihtimali olan bir seçenektir. Biz iktidara bu yönde adım atmaması uyarısı yaparken muhalefetin NATO ve Amerikancı bir Türkiye’yi arzuladıklarını görüyoruz. Ve dolayısıyla Türkiye’nin yeniden kuruluşu bu daire etrafında olamaz.

Eğitim ve sağlık hakkına sahip olmayan insanların sorunlarını özel hastanelere, özel okullara dokunmadan çözemezsiniz. Üretemeyen Türkiye’nin sorunlarını şirketlere dokunmadan çözemezsiniz. İstihdam sorununu özelleştirilmiş kamu kuruluşlarını geri almadan çözemezsiniz. Bunları dillendirmeyen bir muhalefet ülkenin sorunlarını çözemez.

ORTAK ÇALIŞMA İÇİNDEYİZ

Kamuoyunda da SOL Parti’nin çeşitli sosyalist kurumlar ile yürüttüğü bir ittifak çalışması olduğu biliniyor. Bugün yapılan açıklama sonrası ittifak çalışmaları nasıl ilerleyecek?
Birincisi, ittifak deyince genel olarak siyasetin dilinde seçimlere odaklı bir ittifak var. Bizim çağrımız seçimleri de içeren ancak seçimlerle sınırlı olmayan, bugünden Türkiye toplumunun sorunlarına sahip çıkan bir mücadele bloku. Kendisini seçimlere ve seçimler sonrasına da taşıyacak bir düzlemde örgütlemeyi esas alıyoruz.

İkincisi yürüttüğümüz çalışmalar bir sosyalistlerin birliği çağrısıyla sınırlı görülemez. Elbette onu da içerir ama asıl olarak Türkiye’de toplumsal bir mücadele blokunu birlikte inşa etmek, toplumsal bir muhalefeti yükseltmek ve işçilerden köylülere yükselen taleplerle birlikte bir devrimci dalgaya dönüştürecek mücadeleyi örgütlemek üzerine bir çağrı. Bunun için evet, sosyalist solun değişik örgütleriyle epey zamandır bir çalışma ve tartışma içerisindeyiz.

Bu ihtiyaca birlikte yanıt vereceğimiz, bu fikre sahip çıkan, bu fikir etrafında Türkiye’nin çıkış yolunu birlikte kurabileceğimiz sosyalist, devrimci güçlerle birlikte bu çalışmayı sürdüreceğiz. Sadece sosyalist örgütlerle de sınırlı değil, Türkiye’de çok ciddi örgütlü toplumsal dinamikler var. Sendikalar, meslek örgütleri, çevre örgütleri, gençlik örgütleri ve kadın örgütleri gibi. Onun dışında çok geniş bir sosyalist birikim var, aydınların, sanatçıların, akademisyenlerin etrafında geniş bir birikim var. Bütün onlarla bu süreci tartışmayı ve geliştirmeyi önümüze koyuyoruz.