4-22 Ocak tarihleri arasında ortaokullarda ve liselerde seçmeli ders tercihlerinin yapılacağı bir süreçte salgın siyasi iktidar tarafından bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Öğrencilere, velilere din derslerinin zorunlu olarak tercihi noktasında her türlü baskı aygıtı dayatılıyor.

Seçmeli adı altında zorunlu din dersi seçtirme tartışmalarının yoğun bir şekilde devam ettiği günlerde Milli Eğitim Bakanı 81 ilde tüm öğretmenlerle değil yalnızca din kültürü öğretmenleri ile toplantı gerçekleştiriyor. İl, ilçe milli eğitim müdürlükleri sadece din derslerinin olduğu paylaşımları resmi sayfalarından açıklıyor, okullara, öğretmenlere, öğrencilere din derslerinin seçtirilmesi için yazılar, mesajlar gönderiyor. Eğitime Destek Platformu adı altında müftülükler, dini yapılar, vakıflar, cemaatlerle; valilerin, kaymakamların, il, ilçe milli eğitim müdürlerinin de katıldığı toplantılar gerçekleştiriliyor, faaliyetler yürütülüyor. Kimi okul idarecileri tarafından tamamının veya mutlaka bir bölümünün din derslerinden oluştuğu “seçmeli ders paket programları” velilere, öğrencilere dayatılıyor. Milyonlarca öğrenci uzaktan eğitime ulaşamıyorken tercih yapamayan öğrencilerin ders seçme hakkı okul idarecilerine bırakılıyor. Günlerdir öğretmenler, eğitim emekçileri, öğrenciler “seçmeli ders” seçme hakkı için mücadele ediyor.

Türkiye’ de laik ve bilimsel eğitimin hedef alınması kuşkusuz ki sadece şu anki siyasi iktidarın politikaları ile sınırlı olmadı. Günlerdir süren seçmeli adı altında din derslerini zorunlu seçtirme dayatması da yeni bir adım değil.

ABD’nin önerisiyle 1949’da seçmeli din dersi yeniden ilkokul programına, Demokrat Parti döneminde ortaokullara, 1960’ larda Adalet Partisi döneminde liselere girdi. 1975-1980 yılları arasında seçmeli din derslerini tercih etmeyen öğrencilere, velilere baskılar uygulandı, bu tarihlerde imam hatip okullarının sayısı 10 kat arttı. 12 Eylül Darbesi sonrası neoliberal politikaların, 24 Ocak kararlarının uygulanmasının temel aracı olarak dinselleştirme politikalarına hız verildi. 1982’de din kültürü zorunlu ders oldu, 1983’ te yayınlanan Devlet Planlama Teşkilatı’ nın Milli Kültür Raporu’nda “din devleti, din cemaati, İslamcılık, İslam kültürü, din düşmanlığı” ifadeleri yer aldı, eğitim alanında kadrolaşma hızlandırıldı, evrim kuramı yerine yaratılış düşüncesi işlenmeye başlandı, dini yapıların okullara, eğitime müdahalesinin önü açıldı.

Ancak şu an siyasal iktidarı elinde bulunduran güç kendisinden önceki iktidarlardan çok daha kararlı bir şekilde tüm kamusal hizmetlerle beraber eğitimde de kendi siyasal ajandasına uygun olarak dinselleştirme politikalarını iktidar olduğu günden bugüne sürdürmektedir.

AKP iktidar olur olmaz okullarda kutlu doğum haftası kutlamaları başlatıldı, zorunlu imam hatipleştirme politikalarına hız verildi, kendilerini “İmam Hatip camiası bir mektep mensubiyeti ya da bir diploma değildir. Bir zihniyettir, bir misyondur” diyen Ensar Vakfı ile Dini Değerler Eğitimi projesi okullarda uygulanmaya başlandı. Dini yapılar, cemaatler tarafından açılan okulların, yurtların, dershanelerin sayısı daha da arttı. 2010 referandumu sonrası 651 sayılı KHK ile Türkiye Bilimler Akademisi’nin bilimsel niteliği ortadan kaldırıldı, 653 sayılı KHK ile de Kuran kurslarına başlama yaşındaki sınır kaldırıldı.

2012 4+4+4 yasası sonrası imam hatip ortaokulları açıldı, velilerin, öğrencilerin, eğitim emekçilerinin eylemlerine itirazlarına rağmen okullar imam hatip ortaokullarına ve imam hatip liselerine dönüştürüldü, tüm okullara mescit açma zorunluluğu getirildi, ortaöğretim yönetmeliği değiştirilerek öğrencilere “evlenme izni” düzenlendi, liselere giriş sınavında (TEOG) DKAB dersi sınav yapılacak 6 dersin içine alındı, sınav sistemlerinde öğrencileri imam hatipleştirmeye zorunlu hale getirilecek değişiklikler yapıldı, protokoller, iş birlikleri adı altında okul öncesinden yükseköğretime kadar tüm eğitim kurumları dini yapılarla, cemaatlerle kuşatıldı, Hz. Muhammed’ in Hayatı, Kuran-ı Kerim, Temel Dini Bilgiler adları altında dini dersler fiilen zorunlu dersler haline getirildi.

Zorunlu seçmeli din derslerinden, zorunlu imam hatipleştirme politikalarına, ders araç ve gereçlerinin içeriğinden, kadrolaşma politikalarına, okullarda açılan mescitlerden, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ nün özerk bir yapı şeklinde faaliyet yürütmesine, tüm liseleri imam hatipleştirme (Anadolu Fen İHL, Anadolu Sosyal Bilimler İHL, Anadolu Güzel Sanatlar İHL….) sürecine, zorunlu seçmeli din derslerinden, protokollere, salgında yüz yüze eğitim devam etmiyorken Diyanet’ e bağlı kursların ve yurtların açık olmasına ve en yoksulların çocuklarının diyanet, cemaat yurtlarına salgında da mecbur bırakılmasına, ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle fiilen ve hukuken karma eğitim hakkının ortadan kaldırılmasına laik ve bilimsel eğitim karşıtı faaliyetler hız kesmeden devam ediyor.

Bugün için siyasi iktidarın her gün yeni bir adımı ile hızla gerici ve piyasacı bir yönelimle değiştirdiği eğitim hizmetine ve yaratmak istediği hegemonyaya, yeni rejime karşı laik ve bilimsel eğitim mücadelesini yükseltmek tarihsel bir sorumluluktur.