İzmir’in Seferihisar ilçesi Orhanlı köyünde yapılması planlanan jeotermal sondaj kuyusu açılmasına köylüler tepki gösterdi

Seferihisar’da jeotermalle karşı direniş: Yaşam hakkımızı elimizden alıyorlar

Aycan Karadağ

İzmir’in Seferihisar ve Menderes ilçelerine bağlı Orhanlı, Yeniköy ve Kuyucak köylerinde, Küçük Menderes Enerji A.Ş. tarafından 3220 hektarlık alanda 14 adet jeotermal sondaj kuyusu açılması projesi için ÇED süreci başlatıldı. ÇED süreci devam ederken Seferihisar’ın Orhanlı köyünde, taşeron firma olduğu iddia edilen Ken Kipaş Elektrik Üretim A.Ş tarafından sondaj çalışması başlatılması, köylülerin tepkisine neden oldu. Sondaj çalışmasının yapıldığı bölgenin yaşam alanına yakın olmasının yanında, bölgede zeytin ve üzüm bağlarının olması da dikkat çekti. BirGün olarak Orhanlı köyüne giderek köylüler ile konuştuk.

Köy sakinlerinden Safiye Akçil, haritada belirlenen kuyu alanlarının hemen yanında üzüm bağları bulunduğunu belirterek, “Biz bölge halkı olarak JES istemiyoruz. Burada tarım yapmak istiyoruz, her şeyden öte yaşamak istiyoruz. Ekinlerimiz, bağımız bahçemiz var burada onların yok olup gitmesini istemiyoruz. Biz burada doğduk burada büyüdük ama bizim elimizden yaşam hakkımızı alıyorlar” dedi.

Tahsin Akçil de, “Bağcılık, şaraplık üzüm üretimi, sebze yetiştiriciliği, narenciye üretimi gibi faaliyetlerde bulunuyoruz fakat bizim burada sorunumuz yer üstü kaynaklarımızın güzelliği, yeterli verimi ve bereketine rağmen yer altı kaynaklarımıza birileri göz dikti. Yıllardır burada mücadele veriyoruz. 3 yıl önce taş ocaklarına karşı mücadele verdik ve bu mücadeleyi kazandık. Şimdi de kapımıza jeotermal için dayandılar. Her şeyin başı tarımdır. O yüzden burada JES istemiyoruz” diye konuştu.

Uğurcan Çolak ise şunları söyledi: “Orhanlı bereketli, kadim bir havza Ergence Zeytin burada yetişiyor. Böyle bereketli bir tarım alanında bu çalışmanın yapılması buradaki yaşamı da tarımı da yok edecek. Tarımdan da öte insan sağlığına olumsuz etki edecek. Bununla ilgili biz üreticiler gerekli şikâyetlerde bulunuyoruz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz.”

Tahsin Ceylan da zeytin ve incir ağaçlarının kuruduğunu ifade ederek şunları söyledi: “İncirler de genel olarak aflatoksin oluşuyor. Kükürt içindeki salınımdan buhar, çiğ ile oluşan rüzgâr almayan baskıyla dere boylarına baskı yapıyor. Hava da biriken gaz baskı yapınca doğalında aflatoksin yapıyor. Bizim geleceğimizle oynuyorlar.”

Oktay Çevre ise bölgedeki çalışmalardan yurttaşların haberi olmadığını belirterek, “Doğaya zarar vereceğini bildiğimiz için bu çalışmanın yapılmasını kesinlikle istemiyoruz. İnsanlara ve doğaya zarar vereceğini biliyoruz. Yurttaşa bilgi veren de yok. Aşağı köy de JES var ama etkisi şu an gözle görülebilir biçimde değil zaten bu tarz enerji kaynaklı çalışmaların ekosisteme olumsuz etkileri birkaç yıl içerisinde ortaya çıkıyor ve maalesef ki geri dönüşü olmuyor. Şu an için bize bu olumsuzluklar gürültü olarak geri dönüyor. Geceleri uyumakta zorluk çekiyoruz” şeklinde konuştu.

JEOTERMAL ENERJİ İSTEMİYORUZ

Mücahit Akar da kuyulara boruları kireç tutmasın diye düzenli olarak asit basıldığını ifade ederek, “Asit basıldığının kimse farkında değil. Bu asit nereye gidiyor? O su dönüşümle beraber yeraltına gidiyor, asidi yer altına basıyorlar. Taşı eriten bir asitten bahsediyoruz bunun insan sağlığına ve doğaya verdiği zararı düşünebiliyor musunuz?” dedi.

Ali Ulvi ise “Nazilli Pamukören’de JES’in olumsuz sonuçlarını gördüm. Gürültü, hava kirliliği ve geçen borular nedeniyle terkedilmiş. Hala orada yaşamaya çalışan 5- 6 kişilik bir nüfus da var. Orada konaklama yapacaktık ama şiddetli sesten ve adeta bir deprem anını yaşıyormuş gibi hissettiğimden konaklamaktan vazgeçtim. Orada facianın ne olduğunu gördüm” diye konuştu.

Orhanlı Köyü Kültür Doğa Gençlik ve Spor Kulübü Başkanı Yaşar Buyruk’un sözleri ise şöyle: “Köyümüz, asırlardır zeytincilik ve hayvancılıkla geçimini sağlayan, ormanlarıyla, doğal güzellikleriyle, ürettiği organik gıdayla ön plana çıkan bir köy. Yaşadığımız vadide 14 adet jeotermal arama kuyusu açılması planlandığını öğrendiğimizde bütün köylümüz buna karşı çıktı. Jeotermal şirketi, arazilerini yol olarak kullandığı köylümüzün rızası ve hiçbir yasal izni olmadan hukuksuz bir şekilde santral inşaatına devam ediyor. Bütün köylümüzle beraber geçim kaynaklarımızı, yaşam alanımızı yok edecek olan bu projeye karşı gelmeye ve hakkımızı aramaya devam edeceğiz. Çünkü zeytin ağaçları bizim geleceğimiz, köyümüze jeotermal enerji istemiyoruz.”