Haklılığın önünde sonunda ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır, ancak bunun için takipçi olmak, mücadele etmek gerekir. Şehir hastaneleri meselesinde örnekleri görülmeye başlamıştır.

Bu hastanelerin finansman modeli olan kamu özel işbirliği (KÖİ) çok tartışılmıştır. Gelinen noktada itirazlardaki kimi haklı noktaların iktidar tarafından da görüldüğü, bir yandan oluşan-oluşacak büyük zararı azaltmaya dönük adımlar atılırken bir yandan da KÖİ ile yapılmayan hastanelere “şehir hastanesi” adı verildiği, işin bulanıklaştırılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır.

SAĞLIKTA KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİNDEN GERİ ADIM

Önemli bir gelişme Sağlık Bakanı’nın 2020 yılı bütçe sunumunda ihalesi planlanan 10 şehir hastanesinin KÖİ programından çıkarılıp genel bütçeden yapılacağını duyurması olmuştur. Bu hastaneler Denizli, Samsun, Ordu, Trabzon, Aydın, Diyarbakır, Antalya, İstanbul Sancaktepe, Sakarya ve Rize şehir hastaneleri olup toplam yatak kapasiteleri 12 bin 400’dür. Her ne kadar Sağlık Bakanı bunun KÖİ’den vazgeçilmesi anlamına gelmediğini söylese de durumun öyle olmadığı, oluşan zararın azaltılmaya çalışıldığı görüşü genel kabul görmektedir. Atılan bu geri adımı sağlayan başta TTB olmak üzere TMMOB, siyasal partiler, sendikalar, akademisyenler, gazeteciler genel olarak toplumsal muhalefetin çabalarıdır. Bu çaba torunlarımızın bile borçlandırıldığı, büyük kamu zararı oluşturan finansman modelinde frene basılmasına neden olmuştur. Değeri yıllar içinde daha iyi anlaşılacaktır. Peki, ne kadar borç yükü, mücadelemiz halkın parasını ne kadar korumuştur?

ŞEHİR HASTANELERİNİN GETİRDİĞİ BORÇ YÜKÜ NEDİR?

Şehir hastanelerinin sözleşme bedelleri, 25 yılda ödenecek paralar şeffaf biçimde açıklanmıyor, kimi raporlar ve sunumlardan hesaplar yapılmaya çalışılıyor. Burada döviz kurundaki, hastanelerin yatak sayılarındaki değişiklikler hatta açılacağı belirtilen hastanelerin açılamaması ya da tümden listeden çıkarılması gibi sorunlar hesaplamaları ayrıca güçleştiriyor. Bir örnek; Sağlık Bakanı’nın son bütçe sunumunda sözleşmesi imzalanan hastaneler arasında saydığı, 2022 yılında hizmete açılacağı belirtilen bin 700 yataklı Şanlıurfa Şehir Hastanesi’nin Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü’nün sayfasındaki listeden çıkarıldığı, toplam sayının 19’dan 18’e indiği görülüyor. Hiçbir inşaat faaliyetinin gözlenmediği bu projenin durumu hakkında kamuoyu bilgilendirilmiyor.

Tüm bunlara rağmen öngörüler yapılabilir mi? Bütçe sunumunda açıklanan veriler, 2022 yılında sözleşmesi imzalanan hastanelerin tamamının açılacağı bilgisi, o yıl şehir hastaneleri için ödenmesi öngörülen 21,9 milyar TL, döviz kuru tahmini ile birlikte 19 hastane, toplam 28 bin 415 yatak sayısı için 25 yılda kira ve hizmet bedeli olarak toplam 81,2 milyar ABD doları ödeneceği hesaplanmaktadır*. Oluşan borç yükü korkutucudur. Buraya bakınca 10 hastanenin KÖİ programından çıkarılmasındaki katkımızın değeri daha iyi anlaşılacaktır.

İSTANBUL’DA HASTANE KAPATILMADI

Sürdürülen mücadelenin önemli ayaklarından biri de şehir hastaneleri gerekçe gösterilerek kapatılan hastanelerimizdir. Ne iyi ki kamuoyunun tepkisi karşılık bulmuştur ve daha önce açılan 10 şehir hastanesinin tersine son açılan Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi için hastane kapatılmamıştır. Umarız bu tutum sürer, İstanbul’da mevcut hastanelerimiz yerlerinde yenilenir, güçlendirilir, geliştirilir ve yurttaşlarımızın sağlık hizmetlerine kolay erişimi mümkün olur.

Yeterli mi? Şehir hastaneleri meselesinde mücadele etmeye değecek daha çok başlık var:

-Kapatılan hastanelerimizi tekrar sağlık hizmetlerine kazanmak.

-81,2 milyar dolar hesaplanan borç yükünü azaltmak.

-Hastanelerde yaşanan sorunları takip edip çözümler bulmak.

-Ve tabii, yeni hastanelerin bilimsel gerçeklere uygun ölçeklerde, kent dokusuna saygılı, kolay erişilebilir yerlerde, doğru planlama ve finansman modeliyle, mevcut hastanelerimiz korunarak yapılmasını sağlamak.

*http://uemek.blogspot.com/2020/05/kurlardaki-degismelerin-koi.html