“Şehrimiz viraneye döndü” diyor Musul’un batısında yaşayan Ayman. “Onlar bize hiçbir şey değilmişiz gibi davrandılar”. Peki Ayman’ın cümlesindeki ‘onlar’ kim? Elbette IŞİD, ama aynı zamanda Irak ordusu ve ABD’li müttefikleri

‘Şehrimiz viraneye döndü’:  Irak ve Suriye’de savaş devam ediyor, görünürde son yok

VIJAY PRASHAD

10 Temmuz’da Irak Başbakanı Haydar el Abadi, Musul’un IŞİD’den kurtulduğunu açıkladı. Abadi, ABD’nin 2003’teki yasa dışı işgalinden bu yana Irak hükümetlerinin üst düzey üyelerinden. Geçici Koalisyon Yönetimi’nin başkanı Paul Bremer’in özelleştirme planlarından rahatsızdı. ABD’nin özel güvenlik şirketi Blackwater’a açılan davaya müdahil oldu. Aynı zamanda Abadi, 1967’de 15 yaşındayken üye olduğu İslami Dava Partisi’nin büyük ölçüde yönettiği hükümetlerde yer aldı. Partisi ABD yardımıyla Irak toplumundaki çöküşü denetledi. ABD müdahalesinin ve işgalinin vahşeti ile birlikte İslami Dava Partisi’nin mezhepçi polisleri 2006’da IŞİD’in doğmasına ve 2014’te büyümesine yol açtı. Abadi, ülkesinin çözülmesini en ön sıradan izledi.

Abadi, Irak’ın en büyük kentlerinden biri olan Musul’a, baktığında ne görüyor? Sadece IŞİD’in yarattığı büyük şiddeti değil, dokuz ay kadar süren saldırılarla kentin yıkımını görüyor olmalı. Bir milyon sivil Musul’dan kaçtı, binlerce sivil öldürüldü. 19 acil durum kampında yaşıyorlar - her biri temel ihtiyaçlardan yoksun. “ Birleşmiş Milletler (BM) Irak İnsani Yardım Koordinatörü Lise Grande, “Gördüğümüz travmanın boyutları çok yüksek. Yaşananlar neredeyse hayal bile edilemez durumda” diyor. Uluslarası toplumdan 1 milyar dolar isteyen BM bunun yalnızca yüzde 40’ını alabildi. Petrol fiyatlarının düşüşüyle, Irak yıkılmış kenti yeniden yapacak gelire sahip değil. Yardıma ihtiyacı olacak. Hayırseverlik savaşlarını fonlamak hayırseverlik barışını fonlamaktan daha kolay.

“Şehrimiz viraneye döndü” diyor Musul’un batısında yaşayan Ayman. “Onlar bize hiçbir şey değilmişiz gibi davrandılar”. Peki Ayman’ın cümlesindeki ‘onlar’ kim? Elbette IŞİD, ama aynı zamanda Irak ordusu ve ABD’li müttefikleri. Ayman’ın cümleleri 11 Temmuz’da yayınlanan Uluslararası Af Örgütü raporunda yer alıyor. Raporda, ABD ve Irak güçlerinin “Musul’un batısında bir dizi yasa dışı saldırıda bulunduğu” ifade ediliyor. Rapor ayrıca “Hedefini bulan saldırılarda bile uygun olmayan silahların kullanımı ya da gerekli önlemlerin alınmaması sivillerin ölümüne neden oldu ve bazı durumlarda orantısız saldırılar düzenlendi” diyor.

Hava bombardımanları üzerine çalışan Airwars isimli grubun raporuna göre, ABD’nin batı Musul’daki hava saldırıları geçen ay yüzde 21 arttı, saldırılar bazı mahallelerde yoğunlaştı. Airwars’a göre bu da sivil ölümlerini artırdı. Alandan gelen haberlerde yasa dışı silahların kullanıldığı -beyaz fosfor da dahil olmak üzere (ABD bunu reddetse de) - ifade ediliyor. Musul’da önce IŞİD’in ele geçirdiği dönemde sonra da ABD-Irak işgali sırasındaki insani trajediyi tüm boyutlarıyla ortaya koymak için büyük bir araştırma yapılması gerek.

Abadi aynı zamanda IŞİD’in 2013 ve 2014’teki büyümesinin kısmi şekilde, Irak hükümetinin talepleri olan yurttaşlarını ezmesine borçlu olduğunu biliyor olmalı.

2011’de büyük siyasi kalkışma Irak İşsizler Birliği ve Irak Kadınların Özgürlüğü Örgütü gibi grupları bir araya getirdi.

Talepleri yıkıma uğramış toplumlarının iyileştirilmesi içindi, Irak halkının faydasına olan bir ekonomi ve mezhepsel bölünmeleri derinleştirmek yerine halkı birleştiren bir siyasi tasarıydı. Hükümet onları dinlemedi. Yolu 2011’de tıkanan barışçıl direniş, 2013’te güvenlik güçlerinin Hawija’da barışçıl protestocuları katletmesiyle yok edildi. Katliamdan sonra, IŞİD savaşçı toplamak için Hawija’ya geldi. ‘Barışçıl yolu denediniz. Size ne getirdi? Şimdi bizimle gelin’ dediler. Çoğu onlarla gitti. Hawija hâlâ IŞİD’in elinde. IŞİD emiri Ebu Bekir El Bağdadi’nin ölümünden sonra Hawija emiri Ebu Haitham el Obaidi kendini yeni halife ilan etti. Silahlı güçleri Hawija’nın batısına dizildi, büyük bir savaşı bekliyorlar.

IŞİD savaşçıları Musul’dan Irak’ın başka bölgelerine kaçtı. Rakka, Haseke ve Deyrizor’da devam eden hava saldırıları vahşeti artırıyor. Airwars, ABD’nin yürüttüğü hava saldırılarındaki sivil kayıplarının son zamanlarda en yüksek noktaya ulaştığını söylüyor. Airways’in iddialarından biri de altı aydır üst üste ABD hava saldırılarında ölen sivil sayısının Rusya’nın saldırılarında ölenlerden daha çok olduğu. Ancak Batı medyasının ilgisini Rusya’nınkiler çekiyor, ABD’ninkiler ise büyük ölçüde görmezden geliniyor. Batı medyasında, Batı’nın bombardımanları iyi, Doğu’nunkiler kötü teorisi işliyor.

Rakka’da ABD bombardımanında içinde internet kafelerin, havuzların, dükkanların ve camilerin de bulunduğu sivil altyapı vuruldu. Rakka’dan kaçarken öldürülen sivillere dair haberler var. Uluslararası Af Örgütü’nün raporunu reddeden ABD’li Korgeneral Stephen Townsend, bir kaç gün önce New York Times’a verdiği röportajda, “Bulduğumuz her tekneyi vuruyoruz. Şu anda Rakka’dan çıkmak istiyorsanız, sal yapmanız gerekiyor” dedi. Bu BM’nin 1981 Kitlesel Sığınma Durumunda Sığınmacıların Korunması maddesine aykırı.

Bu sırada Suriye’de gerilimi azaltma bölgeleri oluşturulmaya devam ediliyor. Bölgedeki tek umut ışığı bu. Bu bölgelerden çoğu Suriye’nin batısında, son olarak Ürdün sınırında ilan edildi. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği yılın ilk altı ayında, ülke içindeki 440 bin yerinden edilen kişinin evlerine geri döndüğünü açıkladı. Ülkesini terk eden 30 binin üzerindeki Suriyeli evlerine geri döndü. Bazı ateşkesler İran ve Katar arasındaki görüşmelere bağlı. Açık ki Suudi Arabistan’ın Katar’dan rahatsızlığının nedenlerinden biri Katar’ın gerginliği düşürme bölgelerin yaratımına aktif katılımıydı. Bu bölgelerin genişletilmesi halkın iyiliği için hayati.

Gerilimi düşürme bölgesi örnekleri, Irak ve kuzeydoğu Suriye’de barışın tesisi için etik temeller belirleseydi; bu değerli oldurdu. Topyekün savaş kazanır, fakat çoğu zaman savaşı uzatabilir.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif