Filmekimi, keşke bu zorlu seneyi sponsor yardımıyla gençler için kolay ulaşılabilir kültürel değer olarak dönüştürmeyi tercih etseydi.

Toplumumuzdaki gençlerin arasındaki sosyal sınıf farklılığı ve eğitim eşitsizlikleri daha da derinleşiyor. İKSV’nin sponsorlu bir film festivali düzenlemesine rağmen bilet fiyatlarını yüksek tutmuş olması bu derinliğin dolaylı yansımalarından sadece bir tanesi. Kültürel sermayeyi elinde tutan ayrıcalıklıların, bu uçurumu daraltmak adına çabalaması gerekirken, tam aksine şehrin nitelikli kültürel faaliyetlerinin yüksek gelirli sınıf için ulaşılır halde kalması hiç kimsenin hayrına değil. Toplumsal sınıflar arasındaki eğitimsel ve kültürel eşitsizliğin vakıf veya benzeri kuruluşların düzenledikleri faaliyetler ile daha göze batar hale geldiğini görüyoruz. İstanbul’da yaşayan gençlerin kültürel bilinçlerinin gelişmesi, onların kültürel etkinliklere katılabilmeleri, müzeleri gezebilmeleri ve yaşadıkları şehirdeki film festivallerine katılabilmeleri ile mümkündür. Hal böyle iken, Filmekimi, keşke bu zorlu seneyi, sponsor yardımıyla, gençler için, kolay ulaşılabilir kültürel değer, olarak dönüştürmeyi tercih etseydi. O ki, lise harçlıklarımızla liseden kaçıp Beyoğlu’nda film izlemeye gidebildiğimiz bir festival değil miydi? 20 senedir kültürel hayatımızın içinde yer alan Filmekimi’nde öğrenciyken günde en az 2, 3 film izlemez miydik? Beyoğlu bizim, deniliyor şimdilerde sosyal medyada. Beyoğlu kapanan mekanların tekrar açılması ile değil gençlerin bu mekanları doldurabilmesiyle geri kazanılabilir.

KİŞİSEL FAVORİLERİM

Dünya festivallerinde ödüller alan en iyi ve en yeni filmlerden oluşan güzel bir seçki var bu sene. Benim festivalde izlemek için en çok heyecanlandığım film Valdimar Jóhannsson isimli yönetmenin ilk filmi olan Lamb (Kuzu). Bir nevi seyirciye ve eleştirmenlere meydan okuyacak gibi duran bir ilk film bu. Üzerindeki tuhaflık, büyüleyicilik ve karanlık gözümü korkuttu açıkçası. Festivaller biraz da bunun için değil midir? Seyircinin düşünce ve duygularına hatta bazen ilkelerine göz dağı veren filmlere rastlamak için vardır festivaller. En azından benim için sürprizlere açık olmaktır festival, sürpriz karanlık da olsa aydınlık da olsa... Bir diğer heyecanlandığım film Kornél Mundruczó’nun Evolution (Evrim) filmi. Çünkü Fehér Isten (Beyaz Tanrı) filmi ile hepimizi şoke eden bu Macar yönetmenin elinde bizlere doğrultulmuş daha çok silahı olduğuna eminim. Üstü kapalı, alegorik anlatımıyla son derece deneysel bir film gibi duran Evolution tam da bahsettiğim iyi veya kötü sürprizlerden biri olabilir gibi duruyor.

ÖĞRENCİ PAKETİ KISA LİSTE

Kırk beş filmden oluşan geniş film seçkisi içerisinden bu sene öğrenciler ama özellikle şehir dışından İstanbul’a okumaya gelmiş öğrenciler için bilet fiyatlarının oldukça yüksek belirlenmiş olduğundan dolayı, kaçırılmaması gereken kısa liste çıkaracağım ki gençler bütçelerini daha doğru bir çerçevede kullansınlar. Çünkü festivalde yer alan filmlerden bazıları vizyona girecek, bazıları da dijital platformlarda gösterime sokulacak. Biliyorum hepiniz Dune filmini bir an önce izlemek istiyorsunuz ama bana kalırsa bu filmi 22 Ekim’de vizyona girdiğinde izleyebilirsiniz. Bu sebeple ilk film tercihiniz mutlaka Cannes’da Altın Palmiye kazanan Titane filmi olsun. Yönetmenin ilk filmi Raw’u bu filmin öncesinde izleyerek giderseniz yönetmen Julia Ducournau sinemasına daha hakim olacaksınızdır. Bu filmin vizyon tarihi şu an için belirsiz, vizyon görüp görmeyeceğinden de henüz emin değilim. Bunu ancak izledikten sonra tahmin edebilirim. Ancak Titane festivalin açılış filmi olduğundan ve Lale kartlıların bu filmi asla es geçmeyeceğinden dolayı filme bilet bulmakta zorlanabilirsiniz. Bu durumda da, vizyon tarihi belirsiz gözüktüğünden ve başka yollarla izlenmemesi gereken bir sinema filmi olduğundan dolayı ikinci tercihinizi 2021 Cannes Film Festivali’nin açılış filmi olan Annette’den yana kullanabilirsiniz. Oscar ödülleri Mart sonunda verileceğini hesaba katarsak, dolayı bazı erken tarih vizyona girecekleri izlemeyi erteleyebilirsiniz. The Power of Dog ve The Hand of God filmlerini Netflix’te Aralık ayında yayınlanacaklarını söylememde fayda var. Ancak Asghar Farhadi’nin son filmi A Hero, 21 Ocak gibi oldukça geç bir tarihte vizyona gireceği için ona öncelik tanımakta fayda olabilir. Ahed’s Knee (Ahed’in Dizi), Memoria, Petrov’s Flu (Petrov Grip Oldu), The French Dispatch (Fransız Postası), Bergman Island (Bergman Adası), Tout S’est Bien Passe (Her Şey Yolunda) filmleri Kasım ve Aralık aylarında vizyona gireceğinden rahatlıkla sonra izleyebilirsiniz. Bu çerçevede L’evenement (Kürtaj) filmi öncelik göstermeniz filmlerden biri bana kalırsa. Venedik Altın Aslan ödüllü bu filmin vizyon tarihi 4 Şubat, Oscar filmleri tartışmalarını kaçırmamak için bu kadar beklemek bu film için doğru olmayabilir. Bir diğer mantıklı tercih Paul Verhoeven’ın Benedetta filmi gibi durmakta. Tartışmalara yol açan filmleriyle tanınan Verhoeven’ın bu filminin vizyon tarihi de belirsiz. Sıralayarak toparlayacak olursam.

1- Titane

2- L’evenement (Kürtaj)

3- Annette

4- A Hero (Kahraman)

5- Benedetta

Bu beş film arasında başka tercih aramanız gerekirse, alternatifler bana kalırsa şöyle olmalı:

6- Lamb (Kuzu)

7- Evolution (Evrim)

8- The Worst Person in the Worl (Dünyanın En Kötü İnsanı)

9- Paris, 13th District (Paris, 13. Bölge)

10- Mad God (Çılgın Tanrı)