Son zamanların en heyecan verici albümlerinden biri, Kalan Müzik’ten çıkan “Alevilere Kalan” Albümün adı, “Cüş-u huruş” da olsa olurmuş

Son zamanların en heyecan verici albümlerinden biri, Kalan Müzik’ten çıkan “Alevilere Kalan” Albümün adı, “Cüş-u huruş” da olsa olurmuş. İnsanın ruhunu galeyana getiriyor. Müthiş, müth… HÜ!
Alevi - Bektaşi kültürüne ait semah- deyiş- türkülerden oluşan albüm, heybetini sadeliğinden, tevazu sahibi düzenlemelerinden alıyor. Meramına bu kadar yaraşır üslup az bulunur. Erdal Erzincan, Musa Eroğlu, Ali Rıza- Hüseyin Albayrak, Erol Mutlu, Kardeş Türküler, Gülten Benli’yi de kapsayan pek çok sanatçı, albüme nefes vermiş.

Taksim’de yürürken müzik marketten yükselen Aleviler’e Kalan albümündeki semahları duydukça ruhum ferahlıyor. Taksim’le bizim evin arası 20 dakika, eskiden bunları bu sesle dinlemek için 22 saatlik bir yola çıkmamız gerekirdi. Köye. Erzincan’a…

“Bizim köy neden bu kadar uzak?” diye düşünürdüm çocukken. Sivas’a ve Erzincan’ın hemen hemen bütün ilçelerine uğrayan, yolcuları genelde Alevi köylerine gidenlerden oluşan otobüsler Okmeydanı’ndan kalkardı. Binenler otobüs hareket eder etmez köydeki özgürlüğüne kavuşurdu. Muavin teybe, ‘Muhabbet’ serisinden yahut Alevi semah- deyişleri içeren başka bir kaset koyar, yolcular her keskin virajda Ehlibeyt’ten yardım istedikleri yolları geçerken, başlarını yavaşça sallayıp iki elleriyle dizlerine vura vura giderlerdi. Şehirde bunlar dinlenemezdi. Komşular Alevi olduğumuzu bilir, anlarsa, bizi dışlardı…

Gittiği yerden dönerken oranın kültürüne özgü, kimi kıyafet ve aksesuvarla kuşanıp nereden geldiğini belli edenlerin aksine, bu otobüse binenler yola çıktıkları değil varacakları yerin kültürüne ait emareleri yolda bünyelerine dahil eder, şehirdeki çekinmelerini-gizlenmelerini bırakıp, yolluk olarak çantalarına koydukları semah-deyiş kasetleriyle, köyün girişindeki türbeye hediye eylemek için taşıdıkları yemenilerle, yol boyunca dillendirdikleri menkıbelerle ait oldukları kültürü bir kez daha donanmış olarak varırlardı köylerine.

Bizim köy, hem orda çaldığımız türküleri şehirdeki komşular duymasın diye hem de İstanbul’dan köye dönerken oranın adetlerini ve bunları gizlemeden yaşama ferahlığını tekrar bünyemize katacak zamanımız olsun diye o kadar uzaktı galiba…

Sırf dışlanma korkusu değil, biz bilmiyorduk ama otobüsün ve köyün yaşlıları, bu otobüs ve köyleri dışında mezhebini saklamak zorunda hissedenler, 12 İmam’ın çektiği çilenin anlatısından başka, Çorum-Maraş katliamlarını da hatırlıyordu. Gençlerin ve çocukların “Mezhepte saklanacak ne var ki? Kim ne karışır?” sözlerine hep suskunlukla cevap verirlerdi. Belki tanık oldukları eziyetin ağırlığından, belki de bizim içimize korku düşürmemek için anlatmıyorlardı…

“Alevi” lafını şehirde çok duymazdık biz. Sivas Katliamı’na kadar… Aradan çok zaman geçti. Artık komşulardan Alevi olduğumuzu saklamaya gerek duymayacağımız kadar, Alevi türkülerini evde, sokakta gönül rahatlığıyla dinleyeceğimiz kadar... Ama asla bir katliamı zamanaşımına uğratacak kadar değil. Zaman her şeyin ilacı değil. Zaman bir katliamı aşacak kadar güçlü değil. Hafızayı silecek kadar güçlü değil…

Aleviler’e Kalan albümünde, Duaz-i İmam (müzik) Ey sofi (kaynak kişi) ile yer alan Nesimi Çimen ve Pazarlık Edelim (söz-müzik) ile yer alan Muhlis Akarsu, Sivas’ta canına kıyılanlardan. Albümdeki; Bugün Bize Pir Geldi, İşte Geldim İşte Gittim, Gönül Ne Gezersin, Salındı Bahçaya Girdi’yi besteleyen Arif Sağ, Sivas’ta sağ çıkabilenlerden.

Kuşaklardır çekilen ezayı sazıyla- sözüyle taşıyanları dinlerken anlattıklarından başka, çektiklerini de hatırlıyoruz şimdi.
Seçimler yaklaşıyor. Siyasetçiler geçmişte yok saydıkları Aleviler’den hiç bahsetmedikleri kadar sık bahsediyor bugünlerde; Alevi oylarına talipler.
Sivas Katliamı için zamanaşımı açıklandığı gün “Hayırlı olsun” diyen, zaten katliamda sanıkların avukatlığını yapanların çoğunun da partisinde yüksek kademelere geldiği, 4- 4’lük Alevi olduğunu iddia eden Recep Tayyip Erdoğan, Alevi derneklerini görüşmeye çağırıyor.

MHP’nin olduğu kadar, Alevi oylarına güvenen CHP’nin de adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu, Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarını ziyaret edip “Mushin Yazıcıoğlu gerçek bir kahramandı” açıklamasında bulunuyor.
Zaman hafızamızı silmedi. Sivas, Maraş, Çorum geçmedi. “Alevi Canlarımız” sözünü ağızlarından düşürmeyenler aynı zamanda katliam faillerine paye vermeye devam ediyor.
Cemlerde “Döktüğünüz varsa doldurun, ağlattığınız varsa güldürün” ilkesi gereği; yalancı şahitlik edenler, hırsızlık yapanlar, haram kazanç sağlayanlar, komşusuna zarar verenler, kısaca zararlı kişiler bulunamaz.
Aleviler’e Kalan albümünde de yer alan Şah Hatayi’nin bir deyişiyle bitireyim;

“Âşık isen alıp satma
Helalına haram katma
Yolun eğrisine gitme
Doğru yola nazar eyle…”