Ölen adamı arkasından Gezici diye suçlamak kolay… Ya senin acemilikten elini ayağını dolandıran AKP’liliğin ne olacak? Ya bu yalakalık, bu cüret, bu aymazlık, bu güce tapma ne olacak?

Selamün Aleyküm Cumhurbaşkanım

SİBEL KÖKLÜ - @sibelkoklu1

Eski bir adliye muhabiri olarak, memleketin yeni adalet saraylarında ağır ceza mahkemelerinin yerini bulmaya çalışırken, ‘Selamünaleyküm cumhurbaşkanım’ diye başlayan mektup gündeme bomba gibi düştü. Bir anda internette ve sosyal medyada öyle hızlı yayıldı ki, ünlü arama motorlarına girip mektup kelimesini aradığınızda karşınıza çıkan bütün sonuçlar aynı mektubu gösteriyordu: ‘SELAMÜN ALEYKÜM Sayın Cumhurbaşkanım’

Biz günler öncesinden, mahkemede katille yüzleşeceğiz diye kendimizi hırpalaya duralım, adam jandarmaların kolları arasında sırıtarak mahkeme salonuna girip yerine oturdu. Büyük ihtimalle kendisine tembih edildiği gibi, takım elbise giymişti. Mahkemeyi yürüten hakime ‘Sayın Başkanım’ diye hitap ediyordu. Büyük ihtimalle, böyle davranırsa cezasında indirime gidileceği söylenmişti.

İsim ve adres tespiti yapıldıktan sonra aylık geliri soruldu. Babasının yanında çalıştığını, geliri olmadığını söyleyince hakim önce sinirlendi, sonra boş verdi; ‘Maaş almıyor musun? Nasıl ya? Karın tokluğuna mı çalışıyorsun?’ Ardından devam etti; ‘Tamam ya, 1000-1200 lira yazalım gitsin…’

Kartopu Davası’nın ilk duruşması, gerçekten çok ilginçti... Katil olay günü suçüstü yakalandığı için suçu, yani katilliği sabitti. Kaçamadan yakalanıp tutuklanmıştı. Ama o şuursuzca kendini aklamaya çalışıyordu:

‘Sayın Başkanım, ben evinden işine işinden evine gidip gelen bir adamım, ne işim olur tanımadığım insanlarla. Ben ister miyim bunlarla uğraşmak?’

‘Eee bu adam nasıl öldü peki? Otopsi raporlarında kalbinden aldığı bıçak darbesiyle aşırı kan kaybından hayatını kaybettiği yazıyor. Sen bıçaklamışsın, kamera kayıtlarında görünüyorsun…’

‘Efendim ben niye bıçaklayayım? Ben işinde gücünde bir adamım. O kendi geldi bıçağın üzerine düştü…’

Salonda bir anda tansiyon yükseldi, bıçaklanarak sokak ortasında vahşice öldürülen insanın annesi, abisi ve kız kardeşi artık dayanamayıp, acılarını mahkeme salonunun dilsiz duvarlarında yankılanan feryatlara döktüler…

Maktulün yani kurbanın avukatı ayağa kalkıp, ‘Öldürdüğün kişiyi tanıyor musun?’ diye sordu.

Katil pervasızca ‘Tanımıyorum’ diye yanıtladı. Mahallenin dayanışma gönüllüleri itiraz etti: ‘Hayır Hakim Bey, tanıyordu hepimizi. Gönüllüler olarak, mahallemizde bir kampanya başlatmıştık. Mahallemizdeki küçük esnafı koruyup desteklemek için AVM’lere hayır diyorduk. Mahalledeki hemen hemen tüm esnaf kampanyamıza destek verirken, katil baharatçının da aralarında bulunduğu 4-5 esnaf bize karşı çıkıp, afiş asma çalışmamıza itiraz ettiler.”

Herkesin bildiği başka bir gerçek daha vardı. Katil baharatçı tarafından öldürülen masum, bir gün önce gidip cebindeki son parayla mahallenin sokak kedilerine mama almıştı, o dükkandan, o esnaftan...

Hadi biz yine mektuba dönelim, noktasına virgülüne ve yazım hatalarına dokunmadan;

SELAMÜN ALEYKÜM Sayın Cumhurbaşkanım Recep Tayyip ERDOĞAN Bizler sizi seven ve gönül veren kişileriz haberiniz üzere Kadıköy Yeldeğirmeninde gazeteci Nuh KÖKLÜÜN ölümü ile ilgili sorunumuzu dile getirmek istiyoruz. Olayın gazete ve televizyonlarki gibi seyr etmediği bunun nedeninin vefat eden gazetecinin arkadaş çevresi dolayısıyla kamuoyuna böyle gösterilmiştir bunların gerçekle alakası yoktur .Olayın aslı bir grubun AKPnin İç Güvenlik paketinin protestodan gelirken kardeşim Serkan AZİZOĞLUNUN dükkanına kartopu atıp bunu defalarca tekrarlayıp Serkan AZİZOĞLUNUN sözlü uyarılarına aldırmayıp buna devam etmişlerdir sözlü hakaretler olmuştur .Serkan AZİZOĞLU ben deliyim demesi aslında bir uyarıdır fakat buna aldırış etmemişlerdir. Bunun üzerine Serkan AZİZOĞLU dükkana girip bir sopa almış ve üzerlerine korkutmak amaçlı sallamıştır fakat grup kalabalık olduğu için Serkan AZİZOĞLUNUN elinden sopayı alıp Serkan AZİZOĞLUNU kötü şekilde darp etmişlerdir bunu sindiremeyen Serkan AZİZOĞLU tekrar dükkana girip eline bıçak almıştır tekrar kendini savunma ve korkutup onları göndermek amaçlı boşa sallamıştır ve görüntülerde görüldüğü üzere Nuh Köklü Serkan AZİZOĞLUNA arkasından ağır ve tekme atıp Serkan AZİZOĞLUNU yere düşürmüş ve üzerine atlayıp arkadaşlarıyla birlikte tekmeleyip Serkan AZİZOĞLUNU linç etmişlerdir. Bu esnada Serkan Azizoğlu kendinde olmayıp aralarında sıyrılırken kendini koruma amaçlı şuursuz bir şekilde bıçağı sallamıştır bu esnada bıçak Nuh KÖKLÜye gelmiştir. Olay tamamen kaza olup nefsi müdafadır. Olaydan AKP milletvekilimiz Metin KÜLÜNK haberdardır. Vefat eden kişinin AKPye karşı ve gezi olayının öncülerindendir. Sonuçta olayda bir ölüm olup fakat bunun istemsizce tamamen bir kaza olduğunu tekrar dile getirmek istiyoruz bizlerde bu durumdan üzgünüz. Serkan AZİZOĞLU epilepsi hastası olup yeşil reçeteli ilaç kullanmakta bu durumdan askerliği yarım kalmış çürük raporu almıştır. Ben Serkan AZİZOĞLUNUN abisi Barış AZİZOĞLU olup Halveti Uşaki Kasımpaşadaki Seyit Hasan Hüsamettin Uşaki Hazretlerine bağlıyım. Şeyhim Eyüp Fatip Şaban Nurullah Hazretleridir sizlere duacıyız bu olayda yanımızda olmanızı temenni ederiz.Rabbime emanet olun Allah yardımcınız olsun. Selamün Aleyküm

Bunu yazan kişi ne bekler? Cumhurbaşkanının hakimi arayıp fazla ceza verme demesini mi? Serbest bırak demesini mi? Hakimi görevden alıp yerine yeni bir hakim atamasını mı? Bilinmez… Bilinen şu ki vasatların iktidarında, az yetişen kardelenler talan edilir. Küçük bir Anadolu kasabasında doğan, ilkokul mezunu, hayatını baharat çuvallarının arasından sokağı seyrederek geçiren vasat; daha lisedeyken dünya edebiyatının bütün klasiklerini okuyup bitirmiş, sinemaya, müziğe meraklı, kendi kendine İspanyolca öğrenip Latin Amerika turuna çıkmış, dans etmeyi, futbol oynamayı seven bir kardeleni söküp atmış, üç metre toprağın altına koymuş…

Ölen adamı arkasından Gezici diye suçlamak kolay… Ya senin acemilikten elini ayağını dolandıran AKP’liliğin ne olacak? Ya bu yalakalık, bu cüret, bu aymazlık, bu güce tapma, bu sinsi sinsi insanları gözleyip saldırmalar ne olacak? Kendi kendinize rezil oldunuz…

Şeytan diyor ki bırak, İç Güvenlik Paketi neymiş kendi başlarına gelince öğrensinler, bunlar için değmez. Sonra içimden başka bir ses diyor ki, ‘Biz bu vasat insanları değil, büyük insanlığı seviyoruz…’