Görevden alınarak yerine kayyum atanan, ardından da tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Selçuk Mızraklı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilen hapis ve siyasi yasak kararına yönelik yaptığı değerlendirmede dayanışma vurgusu yaptı. Mızraklı, "Gün, iktidardakilerin kaybetme korkusunu tahkim etmek için bir araya gelme, en geniş ortaklaşma ve mücadele hattını kurma vaktidir" dedi.

Selçuk Mızraklı'dan dayanışma vurgusu: En geniş mücadele hattını kurma vaktidir

Görevden alınarak yerine kayyum atanan, ardından da tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Selçuk Mızraklı, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 aylık hapis cezasına ilişkin "En geniş ortaklaşma ve mücadele hattını kurma vaktidir" ifadeleriyle dayanışma vurgusu yaptı.

Evrensel'den Meltem Akyol'un sorularını yanıtlayan Mızraklı, "Bizlere yapılanların yanında bunlar da bir şey mi?’ gibi küçümseyici yaklaşımlara düşmeden ama altılı muhalefetin eksiklik ve zafiyetlerini hatırlatarak eleştirilerimizi yapacağız. Bunun yanında rejimin saldırı halkalarını genişlettiği, hukuksuzluğun sınırlarını genişlettiği; kaybedeceğini hissettikçe korkusunun ve saldırganlığının arttığını bilerek dayanışma köprülerini arttıracağız. Gün, iktidardakilerin kaybetme korkusunu tahkim etmek için bir araya gelme, en geniş ortaklaşma ve mücadele hattını kurma vaktidir. Demokrasiye ve demokratik cumhuriyete inananların kararlı ve cesur duruşu iktidarın korku eşiğini derinleştirdikçe iyiliğe bir adım daha yaklaşmış olacağız" diye konuştu.

İBB'ye kayyum atamasına yönelik değerlendirmeleri sorulan Mızraklı, "Kurt kuzuyu yemeye karar verdikten sonra ister kendi postuyla isterse Kırmızı Şapkalı Kız masalındaki gibi babaanne kostümüyle olsun fark etmiyor. Yargının siyasallaştığına dair bu kadar çok emarenin bulunduğu ortada duruyorken idare ya da yargının tasarrufu ikilemine düşmemek gerekiyor. Açık ve net ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ korkusu var. Bu yolla irade gasbına bir kez daha hazırlanmak İstanbul’un da Türkiye halklarının da iktidara öfkesini artıracak ve Saray rejimine kaybettirecektir" ifadelerini kullandı.

"POLİTİKA VE ÇÖZÜM ÜRETMEK BİZLERİN SORUMLULUĞU"

Türkiye gündemini değerlendiren Mızraklı, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu'nun oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı'na dikkat çekti. Mızraklı, "Bugüne kadar birçok alanda öğretilmiş yanlışlar ülkenin ve halkların kaderini hep tayin etti. Devlet dışında bütün yapıları ve topluma dair meseleleri teferruatlaştıran siyasal bilinçaltı sorumlu ve sorunlara çözüm temelli yaklaşımları güçleştiriyor. Bütün bunlarla beraber hem toplumda hem de ‘altılı masa’da bazı sorgulamalar yapılmaya başladığında da görmezden gelmemeli.

Yapılacak genel seçimler ülkede olduğu kadar bölge kaderinde etkili hatta küresel sonuçları bile olabilecektir. Siyasal parti genel merkezleri kadar büyükelçiliklerin de seçim gecesi ışıkları sönmeyecek gözüküyor. Ama ülkenin de yarınların da sahibi bizler olduğumuza göre süreci yönetmek, politika ve çözüm üretmek bizlerin sorumluluğu. Emek ve Özgürlük İttifakı bu çerçevede pazarlık yapan değil hakikatlere yaslanan müzakere, uzlaşı ve çözüm gayreti ile ön açıcı olacaktır" diye konuştu.

Mızraklı şunları kaydetti:

Diyarbakır Barosunun Abdullah Öcalan’a yönelik ‘tecritin kaldırılması’ talebiyle başvurusu oldu. Selahattin Demirtaş ve HDP’nin de görüşme talepleri vardı geride bıraktığımız haftalarda. Bu konudaki tartışmalara dair siz ne dersiniz?

"Yüzyıllık cumhuriyet tarihi ve son 40 yıllık yaşanan acılı-çatışmalı süreç tarihsel, toplumsal ve siyasal olarak çok boyutlu olan Kürt meselesinin hiçte çözümsüz olmadığını gösterdi, öğretti sanırım. Geçmiş bu konuda birçok tecrübe ile dolu. Özellikle son 10 yılla beraber Kürt meselesinden Kürt jeopolitiğine sıçrama yapmış bir gerçeklik var ortada. Dil, diyalog, müzakere, çözüm, seçim, çatışmazsızlık, Meclis, barış gibi birçok anahtar kelimeler üretebiliriz. Ama burada PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan’ı ve geçmişte çözüm yönlü çabalarını görmemek mümkün olabilir mi? Peki, hiç bu konuda devletin ya da merkez siyasetin çözüm yaklaşımını biliyor muyuz?

Bütün bu durumların farkında olarak yarayı sürekli deşen tutumlardan kaçıp, çözüm için iğne deliği kadar bile bir fırsat yaratma çabası, sorumlu ve erdemli bir yaklaşımdır. Gerek hücre arkadaşım Sayın Selahattin Demirtaş’ın gerekse partim HDP’nin eş başkanlarının çabaları anlamlı ve değerlidir. Siyasetin çözüm üretme ve barışı kazanabilme ufkuna sahip yapıldığı zaman Türkiye ve bölge halklarına nefes aldıracağına, örnek oluşturacağına, onurlu bir yaşama kapıyı aralayacağına inanarak tecrit her düzeyde ve başta İmralı’da kaldırılmalıdır.

"YARGININ ÜZERİNDE OLAĞANÜSTÜ HAL DEVAM EDİYOR"

Geride bıraktığımız hafta Yargıtay, Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesinin hakkınızda verdiği cezayı bozdu ancak tahliye talebiniz reddedildi. Bozma kararının gerekçesi, aslında sizin yargılama boyunca dile getirdiğiniz itirazların bir bölümünden oluşuyor. Karara dair değerlendirmeniz nedir?

Yargıtayca oy birliği ile verilmiş bir karar var. Adeta dosyanın içinden çekilen 4-5 başlığa ilişkin bozma gerekçeleri hem 75 günde yargılamayı yapan heyete hem de 35 günde onaylayan istinaf mahkemesine ders niteliğinde. Fakat anlaşıldığı kadarı ile olağan durumda tahliye kararı vermeleri gerekirken yargının üzerinde olağanüstü hal devam ediyor.

Bugünlerde Türkiye’de bir utanç davası görülüyor. 6 yaşından itibaren ‘evlendirilme’ kılıfı altında tarikat karanlığında gerçekleşen tecavüz, istismar ve hasıraltıların olduğu örgütlü kötülük davası… Sanık için güya 67 yıl ceza isteniyormuşmuş… Ama tutuklu değildi daha birkaç gün önceye kadar. Bir mafya şefinin 12 yıl cezası kesinleşiyor ama infaz ertelemeye gidiliyor. Asıl olan ben ve benim gibi arkadaşların durumlarında tutukluluğun esas tutuksuz yargılamanın istisna haline gelmiş olması. Binlerce arkadaşım tutuklu ya da yargılanıyor kumpas davalarda.

Başından itibaren kayyım atamasına gerekçe yapılmış bu yargılama süreci siyasi iradenin ihtiyacına göre şekillendi. Yargılamalarımız da ne cari yasalara göre ne de İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin verdiği kararlara rağmen hukuk dairesinde yapıldı. Diğer yandan mahkeme süreçlerinde haklılığımızı ve atmış olduğumuz adımları savunan, haksızlıkları yargılayan tutumlarımız da etkili oldu sanırım.

3 yıldır hapissiniz. Bundan sonra dosya yerel mahkemeye yeniden gidecek ve yargılama yapılacak… Beklentiniz nedir, ne öngörüyorsunuz?

Bizlerin yaşamlarından çalınan bu dönemlerden sadece siyasi iktidar sorumlu değil. Bütün bu kumpaslar idare, kolluk ve yargılama süreçlerinde bulunanların da dahil olduğu bir süreç. Bütün sorumluları elbet bir gün yargılanacak, hakikat ve adalet kısmen tesis edilmiş olacaktır.