Selvi: Abdullah Gül'ü yüzde 49'un ortak adayı yapmak istiyorlar

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanile selefi Abdullah Gül arasında başlayan tartışmayı değerlendirdi. Tartışmanın özünün 2019'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik hesaplara dayandığını ileri süren Selvi, "Bir süredir Abdullah Bey’i, Erdoğan’ın karşısına yüzde 49’un ortak adayı olarak çıkarma çabaları var. Cumhurbaşkanı’nın bundan habersiz olması düşünülebilir mi?", "Erdoğan, Abdullah Gül üzerine inşa edilen planı gördü, bozmak için hamle yaptı. KHK tartışması aysbergin görünen yüzü" ifadelerini kullandı.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin "bastırılmasında" rol oynayan sivillere yargı muafiyeti getiren düzenleme için 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "kaygı verici", "gözden geçirilmeli" yorumlarında bulunmuştu. Eski Başbakan Yardımcısı ve AKP kurucularından Bülent Arınç'ın da retweetleyerek desteklediği paylaşımlar için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Kendileri tarafından yapılan o açıklama, aldığı retweet’lerle süreci çok farklı bir yere doğru işletmiştir" demişti. Erdoğan, daha sonra "düzenlemenin son derece açık olduğunu" vurgulayarak "Yazıklar olsun" ifadesini kullanmıştı. Bunun üzerine açıklama yapan Gül, şunları söylemişti:

"Bir süredir basın yayın organları ve sosyal medya üzerinden bazı milletvekilleri ve ilgili troller tarafından şahsıma karşı yapılan saygısızlık, haraket ve ahlak sınırlarını aşan saldırıların son açıklamamdan sonra giderek arttığına dikkat çekiyorum. Partimizin kuruluş ilkelerinden biri olan düşünce ve ifade özgürlüğüne inanan birisi olarak, gerekli gördüğüm durumlarda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim."

"Cumhurbaşkanı’nın bundan habersiz olması düşünülebilir mi?"

Abdulkadir Selvi'nin "Erdoğan’ın Abdullah Gül hamlesi" başlığıyla yayımlanan (2 Ocak 2017) yazısı şöyle:

3 Haziran 2013 tarihiydi. Gezi olaylarının doruğa tırmandığı günlerdi.

Başbakan Erdoğan, protestoların arkasında sandıkta başarılı olamayanların bulunduğunu belirterek, “10 ay sonra sandıkta millet bunun hesabını sorar”demişti.

Erdoğan’a cevap, aynı gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den gelmişti. Gül, “Demokrasilerde her şey seçim demek değildir” demişti. Gezicileri memnun eden bu sözleri üzerine 8 Haziran tarihinde Yeni Şafak’ta, “Cici demokrasi” başlıklı bir yazı yazdım. Abdullah Bey’in cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek isteyenlerin aynı şeyi söylediğini savunmuştum. Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini önlemek için 367 formülünü ortaya atan Sabih Kanadoğlu’nun, Türkiye’de sandık demokrasisinin hüküm sürdüğünü belirterek “Sandıkta çıkmanın her şeyi yapmaya yeterli olduğu sanılıyor. Bu demokrasi değildir. Bunun adı alaturka demokrasidir” sözlerini hatırlatmıştım.

Onunla yetinmemiş, 12 Mart’a giden süreçte askerle işbirliği yapan bir grup aydının, “cici demokrasi, sandıksal demokrasi” diye seçilmişleri küçümsediklerini gündeme getirmiştim.

“Bir dönemler Sabih Kanadoğlu’nun Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığını engellemek için söylediği sözü, kendisi bir demokrasi mücadelesinin sonucunda Çankaya’ya oturan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün söylemesi” diye devam etmiştim.

Yazı hayatımda iki prensibim oldu:

1- Cumhurbaşkanlarını, başbakanları, siyasi parti liderlerini güçlerinin doruğunda olduğu dönemlerde eleştirdim.

2- Kıran kırana tartışma yaptığım insanlar cezaevlerine düştüğünde, bana cevap verecek pozisyonları olmadığında onların hakkında olumsuz tek bir kelime etmedim.

18 Haziran günü Çankaya Köşkü’nde bir program vardı. “Büyük Selçuklu Mirası”nı anlatan sunumun ardından resepsiyona geçildi. Star Gazetesi Yazarı Elif Çakır ile birlikte Cumhurbaşkanı Gül’le konuşma imkânı bulduk. Gülbiraz sitemkârdı. O gün aramızda geçenleri de 19 Haziran tarihli yazımda aktardım. “Demokrasi sadece sandık değildir” sözünü hatırlattığımda, “Ben bu tür konuşmaları ayaküstü yapmam” demişti. Ben sözlerinin birileri tarafından kullanıldığını söyleyince, “Baktım yanlış anlaşılıyor, Karadeniz gezisinde izah etme gereği duydum” diye açıklama yapmıştı.

Görüş ayrılığı ne zaman başladı?

Bunu neden hatırlatıyorum? Erdoğan ile Gül arasındaki tartışma sadece bir KHK tartışması değil. Gezi olaylarından bu yana Erdoğanile Gül arasında görüş ayrılığı yaşanıyor. Olaylar karşısındaki,“duruş farkı” giderek açılıyor. Son olarak başkanlık sistemi konusunda ters düştüler. Erdoğan, başkanlık sistemi için mücadele ederken Gül, parlamenter sistemi savunanların yanında yer aldı.

Bardağı taşıran damla ise, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında görev üstlenen sivillere getirilen yargı muafiyetindeki, “devamı” ibaresine yönelik tweet’i oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Gül’ün çıkışından iki açıdan rahatsız olduğu söyleniyor.

1- Tweet’in içeriğinden. Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında canı pahasına görev alan vatandaşlarımızla ilgili düzenlemenin başka yerlere çekilmesinden dolayı rahatsız oluyor.

2- Gül’ün tweet’i ile Kılıçdaroğlu ve Akşener’in açıklamalarıyla birlikte bir andaErdoğan karşıtı “ortak cephenin” oluşması.

2019 hesabı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunu 2019 Cumhurbaşkanlığı seçim provası olarak değerlendirdiği anlaşılıyor. Erdoğan’ın, özellikle de Gül’ü hedef almasının anlamı ise çok daha önemli.

Bir süredir Abdullah Bey’i, Erdoğan’ın karşısına yüzde 49’un ortak adayı olarak çıkarma çabaları var. Cumhurbaşkanı’nın bundan habersiz olması düşünülebilir mi? Gül’ün etrafında son 7 aydır farklı bir hareketliliğin yaşandığı kanaatinde. Zaten Gül de, 16 Nisan’dan sonra, “Daha çok konuşma ve daha çok görünür olma”kararı almıştı. Erdoğan, Abdullah Gül üzerine inşa edilen planı gördü, bozmak için hamle yaptı. KHK tartışması aysbergin görünen yüzü. Erdoğan-Gültartışmasının özü 2019 Cumhurbaşkanlığı hesaplarına dayanıyor.