İlk Türkçe roman Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ın yazarı Şemseddin Sami ve oğlu, Galatasaray’ın kurucusu Ali Sami Yen’in öyküsü Ruh-u Revan’da yeniden buluşuyor. Kitap edebiyat ve sporun buluşmasını sağlıyor.

Şemseddin Sami ve Ali Sami Yen

Erkin Can SEYHAN

Şemseddin Sami ve Ali Sami, yaşamlarına pek çok kültürel birikim sığdırmış baba ve oğul… Gazeteci, yazar ve tarihçi Mehmet Şenol’un derin araştırmalar yaparak ve belgelere dayanarak yazdığı romanı, farklı yönleriyle tarihte yerini almış baba ve oğulun öyküsünü okurlarla buluşturuyor. Ruh-u Revan’ın temasını, öyküsünü ve yazım sürecini kitabın yazarı Mehmet Şenol ile konuştuk.

Şimdiye kadarki çalışmalarınız tarihi ve kültürel temaları içerse de daha çok Galatasaray ve spor ağırlıklıydı. Bu sefer içerik olarak edebiyat ağırlıklı bir kitapla okurlarınızla buluştunuz. Bu fikir nasıl ortaya çıktı ve Ruh-u Revan’ı ayrı kılan unsurlar neler?

Bir önceki kitabımda Ali Sami’nin biraz geniş bir biyografisini yazmıştım ancak bir noktadan sonra spor tarihinin bir alanı olmaktan çıkıyor; bambaşka bir içerik hacmine ve futbol dışına hemen taşan bir noktaya geliyor. Ulaştığım malzeme, konuşmalar ve belgeler, tarihi bir futbol adamının biyografisinin futbol sınırları içine kesinlikle sığmayacağını hemen gösteriyordu. Bu yüzden çerçeve çok genişledi. Ali Sami’yi ailesini, kardeşlerini, çocukluğunu ve elbette onu biçimlendiren başlıca ve büyük figür olan babasını bilmeden anlamak mümkün değildi. Kahraman olarak seçtiğiniz ismin karakterine, huylarına, dinlediği müzikten olaylar karşısındaki davranışlarına, hayatına bakışına, kullandığı eşyalara, neden onları seçtiğine vs kadar epey ayrıntıya girmek gerekiyordu. Bunları yavaş yavaş ortaya çıkarmaya başladığınızda ruh halleri daha da öne çıkıyor ve görüyorsunuz ki onları derinlemesine anlatabilmenin edebiyattan başka iyi bir yolu yok.

Mehmet ŞenolMehmet Şenol

Savaşlar, aydınlanma, devrimler ve Galatasaray… Hayata dair pek çok olgunun iç içe geçtiği bir dönemi anlatıyorsunuz. O döneme yönelik bütün bu değerlerin birbiriyle kurduğu etkileşimi nasıl yorumluyorsunuz? Bu kadar derinlikli bir dönemi işlemek neler hissettirdi?

Baba ve oğulun yaşadıkları 100 yıl, yani 1850-1950 yılları arası, aslında bugün de yaşanan birçok toplumsal sancının, değişim-direniş mücadelesinin köklerinin yattığı bir dönem. Bu dönemde kahramanlarımız bir imparatorluğun çöküşüne, bir cumhuriyetin kuruluşuna, köklendikleri topraklarda yeni bir ülkenin, Arnavutluk’un doğuşuna, futbol denen bir İngiliz icadı oyunun şehirdeki tohumlanışına sadece şahit olmakla kalmadılar; bugün tarih olarak okuduklarımızı, bizzat yaşarken yapmış oldular. Baba Şemseddin Sami, Yanya’dan abisiyle birlikte İstanbul’a geldiğinde kısa bir süre sonra içerisine girdiği Genç Osmanlıların öncüleri arasındaydı. 1904’e kadar hem Osmanlı’daki yenilikçi hareketin matbuatta çok önemli ismi hem de o dönemin Balkanlar’da giderek fırtına gibi esen ve sonuç alan Arnavut milliyetçiliğinin önde gelen fikir adamıydı. Oğlu Ali Sami ise genç Cumhuriyet’in okumuş bir aydını olarak, tesadüflerin ve seçimlerinin onu sevk ettiği spor alanında benzeri bir öncülük yaptı. O da babası gibi toplumu o alanda medeniyete ayak uydurabilecek bir seviye hedeflemişti. Genç Cumhuriyet’in kurucu kadrolarıyla yakın iş birliği içinde çalışması, Fransızca’dan çevirdiği kitaplar, kendi yazdığı kitaplar, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın ilk başkanı olması, ilk kez arkadaşlarını yurtdışına götürüp orada maçlar yaptırması, 1924’te Paris Olimpiyatları’na ilk kez katılacak, yeni cumhuriyeti ideolojik olarak da hakkıyla temsil edebilmesi için yaptığı müthiş çalışmalar, kafile başkanlığı… Tümü aynı idealin tezahürleriydi.

Ali Sami Yen, çok yönlü bir insan olmasına rağmen hemen hemen herkesin zihninde Galatasaray ile özdeşleşiyor. Babası Şemseddin Sami’den öğrendiklerinin onun spor insanı kimliğine etkileri neler? Sizin gözlemleriniz ve yorumlarınızı merak ediyorum.

Ali Sami mesleki olarak Reji (bugünkü Tekel) şirketinde çalışıyordu, daha sonra da bugün olmayan Afyon İnhisarları şirketinde üst düzey yöneticilik yaptı. Cumhuriyet’ten önce kısa bir dönem Heybeliada’daki Çarkçı Mektebi jimnastik muallimliği de var ama spor onun hayatında aslında bir hobi faaliyetiydi. Yenilikçiliği de orada çıkıyor zaten. Sermet Muhtar Alus eski Caddebostan’ı anlatırken Ali Sami’den ve onun yüzme merakından, daha hızlı yüzebilmek için kendine tahtadan palet yapıp ilk defa tatbik ettiğinden bahseder. Yine öğretmenlik yaparken yaptığı tek kişilik bir kanoyla Bebek’ten Adalar’a kadar yüzdüğüne dair bir haber var. Spor alanına ilişkin müthiş meraklı olması, babası gibi yurtdışını çok sıkı bir biçimde takip etmesi, onu hep bir adım önde tutuyor.

semseddin-sami-ve-ali-sami-yen-1042113-1.

Ruh-u Revan bir roman olmakla birlikte tarihten, belgelerden ve fotoğraflardan beslenen; bilgi içeriği kuvvetli bir kitap. Somut bilgi ve belgelerden edebi yönü kuvvetli bir eser yaratmak nasıl bir deneyim oldu?

Evet. Araştırma sürecinde o kadar çok malzeme; fotoğraf albümleri, konuşma kayıtları, belgeler vs. birikti ki romanda geçen bütün ana karakterler ve yan karakterlerin gerçek hayattaki fotoğraflarını, romana koymadığım diğer bilgilerini ve ayrıntılı şecere haritasını romanın sonuna eklemem şarttı. Fotoğraflar, bazen romandaki tasvirlerden daha güçlü bir çözüm sunabiliyor. Yüzler ve küçük görsel detaylardan bahsediyorum. Romanın hazırlık safhası ve yazma süreci; hem gerçeğe sadık kalmak, tarihsel gerçeklerden kopmamak hem de baba-oğulun ve romana giren birçok yan karakterin ruh dünyasını aktarabilmek başlı başına büyük hayat deneyimiydi benim için.

Kitabın kaynakçasını inceleyince verdiğiniz emek ortaya çıkıyor. Şemseddin Sami ve Ali Sami hakkında yaptığınız araştırmalar, romanınızı ne ölçüde besledi? Araştırmalar sırasında kurguladığınız hikâyeyi yeniden şekillendiren, kitabı başka bir boyuta taşıyan özel bir hususla karşılaştınız mı?

Belki temel hikâyeyi değil ama Şemseddin Sami ve Ali Sami’nin hayatlarındaki bazı dönemleri, bilinen akışını, birçok ayrıntı ve yeni diyebileceğimiz bilgilerle değiştiren bir araştırma süreci yaşadım diyebilirim. Örneğin, Şemseddin Sami’nin, özellikle Trablus sürgününün ardından İstanbul dışına ayrılamadığı, ömrünün son 4-5 yılında da ev hapsi yaşadığı bilinir. Ama fotoğraf albümlerinde Şemseddin Sami’nin, çok güçlü bir Arnavut cemaatinin bulunduğu Bükreş’te çekilmiş fotoğrafını buldum. Arnavutça dilde eğitim için okul açılması çalışmalarının bir parçası olarak gizlice oraya gitmiş olmalı. Aynı şekilde, onun dönemin en güçlü oyuncularından Mari Karayan, ya da bilinen adıyla Mari Nıvart ile olan uzun ve çok etkileyici ilişkisi bilinmez pek. Sami’nin hayatını çok etkilediğini, hatta bazı oyunlarının karakterini Mari oynayabilsin diye tasarladığı düşünülür. Ali Sami’de de bu tip bilinmeyen ama hayatına yön vermiş çok hikâye var. Bunlar romanı biçimlendirdi.

Ruh-u Revan’ın spor tarihi bakımından önemi bir hayli büyük. Türkiye’de sporun kültürel unsurlarla buluşmasıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Türk sporunun artık sadece istatistiğe değil romana, hikâyeye; hayata bağlanıp nefes almaya da ihtiyacı var diye düşünüyorum. Biraz uzun bir kitap oldu, biliyorum ama beni çok mutlu eden, yıllara yayılan bu çalışmanın gördüğü ilgi oldu. Doğrusu spor yayıncılığı içerisinde geçen on yıllarım içerisinde arşivim epeyce genişledi. Bugün ne yazık ki hayatta olmayan ama futbol tarihi içerisinde çok mühim yerleri olan insanlarla, efsanelerle yaptığım saatler süren konuşmalarımın bu romandaki yüzlerce ayrıntıya kaynak olması beni daha da mutlu ediyor. Bugün Türk sporunun kuruluş dönemine ilişkin tek özgün belgelerin bulunduğu Beyoğlu’ndaki Galatasaray Müzesi’ne yıllardır fahri danışmanlık yapıyorum. Orada da çok büyük bir arşiv var ama bunların bir şekilde okunur hale gelmesi, yaygınlaşması, bilinmesi önemli.

Mehmet Şenol - Remzi Kitabevi, 2022Mehmet Şenol - Remzi Kitabevi, 2022