Bir üst mahkemenin aldığı karara, bir siyasi kimliğin “Beğenmedim” itirazı bu hafta İsveç’in de gündemiydi. İtirazı yapan, İsveç hükümetinin başı, Başbakan Stefan Löfven oldu. Önceki hafta pazar günü Başbakan Löfven, bir mezar ziyareti sonrasında yaptığı açıklamalarla özellikle muhalefetteki merkez sağ partilerden ağır eleştiriler aldı. Löfven’in ziyaret ettiği mezar, İsveç’in otuz yıl önce cinayete kurban giden başbakanı Olof Palme’nin anıtıydı. 28 Şubat 1986’da karısıyla gittiği sinema çıkışı, başkent Stockholm’un kalbinde, Sveavägen Caddesi’nde öldürülen Palme için, Başbakan Löfven, kırmızı güllerden yapılmış ayaksız bir çelenk bıraktı mezara. Adolf Fredrik Kilisesi’nin bahçesindeki, bu, gösterişten çok uzak ama huzur dolu anıt mezar, İsveç için otuz yılık bir huzursuzluk. İsveç hâlâ Olof Palme’yi öldürenin kim olduğuna karar veremedi. Palme cinayetinin incelemesi sürüyor. İsveç polisi, cinayettin ardından geçen çeyrek asırdan fazla zamanda, bu işi çözüme bağlamak için mesai tüketiyor.

İşte Başbakan Stefan Löfven’in itirazı da buna oldu. Löfven, Palme’nin mezarının hemen yanında basının sorularını cevaplarken cinayeti işleyenin kim olduğunu söyleyiverdi. Palme vurulduğunda yanında karısı Lisbet Palme vardı. Cinayetin üstünden iki yıl sonra Palme’yi öldürme şüphesiyle Christer Petterson isimli bir kişi yakalandı. Temmuz 1989’da Lisbet Palme’nin de tanıklığıyla Petterson, Stockholm Mahkemesi’nce önce tutuklanmış ardından bir üst mahkeme Lisbet Palme’nin görgü tanıklığını kabul etmemiş ve kararı bozmuştu. Palme cinayeti işlendiğinde 28 yaşında olan Stefan Löfven, Palme’yi vuranın Christer Pettersson olduğuna inandığını söyledi.

“Bir kişi yargılandı ve suçlu bulundu daha sonra da serbest bırakıldı. Lisbet Palme, kararlı bir şekilde Christer Pettersson’un cinayeti işleyen kişi olduğuna inanmakta ve ben de buna inanıyorum” dedi İsveç Başbakanı Stefan Lövfen. Bu sözler üzerine Löfven, başbakan olarak inandığı her şeyi söyleyemeyeceği konusunda sert eleştiriler aldı hafta boyunca. Özellikle Muhafazakâr Parti üyelerinden gelen eleştiriler; alınmış mahkeme kararlarını yok saymaya, yanlış olarak değerlendirmeye hükümetin başındaki, sağındaki, solundaki kimsenin hakkı olmadığı doğrultusundaydı. “İsveç’in Başbakanı kategoriktik açıklamalar yapamaz” denildi.

Eleştiriler sadece sağ kanattan gelmedi. Bu hafta, İsveç’in travmayı yeniden yaşama haftasıydı ve aktörler hep Palme’yle ilgiliydi. 1982’de Palme, Sosyal Demokrat Parti’yi tekrar iktidara getirdiğinde Finans Bakanı olan Kjell-Olof Feldt, “Günümüzün İsveç’ini görseydi Olof Palme, bu duruma aşırı öfkeli olurdu” dedi Dagens Nyheter gazetesine. Bugün 84 yaşında olan eski Finans Bakanı şu açıklamayı yaptı: “Palme, sosyalizmin demokratik formunda bir görevimiz olduğunu bize hep hatırlatırdı. Bu da insanların uygun yaşam koşullarında toplumdaki herkesle aynı seviyede ve ortaklıkta bir hayat sürmesi anlamına gelirdi. Bu, gayretli bir hedef, hâlâ oraya gelemedik ve pek çok Sosyal Demokrat bu düşünceyi savunur. Palme bugün başbakan olsaydı, daha güçlü davranırdı. Onun bakanları böyle rahat oturamazlardı. Bakanlarını kamçılayarak işe sokardı.”

Mahkeme kararı üzerine söylediği sözlere yapılan eleştiriler karşısında sesiz kalan Löfven, Feldt’in açıklamalarına “Fakirlik ve gelir dağılımdaki eşitsizlik için hepimiz çok kızgın olmalıyız. Bir toplumumuz var, bir dünyamız var ve çok eşitsizlik var. Palme’nin politikasını sürdürüyorum. Kamçılamıyorum ama İsveç’i değişim için zorluyorum” cevabını verdi. Löfven, refaha, eğitime, alt yapıya ve yeni iş imkânlarına yatırım yaptığını söyledi.