Eğitim bakanı katıldığı programlarda “ben bir öğretmenim, eğitim bilimciyim” demeye başladı. Bir yıl öncesine kadar vatandaş Ziya Selçuk’un öğretmen ve eğitim bilimci olduğunu düşünür, o da mesleki kariyerini refere etme gereği duymazdı. Artık vatandaş onu ne bir öğretmen ne de eğitimbilimci olarak görüyor. Tükenmiş bir partinin, tükenmiş politikalarını satmaya kalkarak kendini de tüketti. Sermayesi kalmayınca bilimin inandırıcılığından yararlanmak için geçmişini referans gösterip ayakta kalmaya çalışıyor!

Bir öğretmen, hele bir eğitim bilimci, üç-beş yaşındaki çocukları dini eğitime tabi tutmanın pedagojik olmadığını, dinin girdiği yerde pedagojinin barınamayacağını bilir. Bilmiyorsa Türkiye’de öğretmen olabilir fakat asla eğitimbilimci olamaz. Son bir ayda altına imza attığı faaliyetlere bakıldığında Ziya Selçuk’a eğitimbilimci denemeyeceği görülür.

Müfredatı ve eğitmeni Diyanet tarafından belirlenecek 4-6 yaş grubu çocuklar için okullar bünyesinde “Dini Eğitim Sınıfı”ları açmak, ENSAR’a “Ahlaklı Olmanın Faziletleri” semineri verdirmek, Cüppeli’nin derneğine “Ahlak”, ENSAR’a “Sana Emanet”, Hizbullahçı derneğe “Peygamber Efendimiz’in Örnek Hayatının Öğrenilmesi” konulu bilgi yarışması düzenletmek; TÜGVA ile “Çizimler ile 40 Hadis”, Müftülüklerle ”Yedi Yaşımdayım Namaza Başlıyorum” etkinliği protokolleri imzalamak …

Hepsi bu değil; bakan, çocukları bu gün başlayacak yarıyıl tatilinde de rahat bırakmayacak: 6-13 yaş aralığındaki çocukları camiye yönlendirmek için Nakşilerle “Haydi Çocuklar Camiye” protokolü imzaladı. Sloganı “Namazını camide kıl, puanları topla, ödülünü al” olan protokole göre camiye giden öğrenciye 2 puan, camide sabah namazı için 10, yatsı için 8; öğle, ikindi ve akşam namazları için 5'er puan verilecek. Öğrenci ayrıca ezberlediği sure başına 1 puan alacak!

Bunlar ve benzerleri bilim insanının taraf olacağı, altına imza atacağı eğitimsel etkinlik olamaz.

Eğitimbilimci din adamlarına değil pedagojiye başvurur: Pedagoji ona, çocukların “fiziksel, sosyal ve duygusal olduğu kadar bilişsel olarak da yetişkinlerden farklı olduğunun soyut kavramları 12 yaşından sonra anlayıp içselleştirebileceklerini” söyler. Kısacası eğitim pedagoji ile yapılır. Pedagojiye kulak asmayan profesöre eğitimbilimci denmez…

Kimse Ziya Selçuk'un altını oymuyor

Ziya Selçuk, Eğitim Bakanlığına ne ile karşılaşacağını, görevinin ne olduğunu bilerek geldi. Kimse onun altını üstünü oymuyor. Öyle olsaydı bunu herkesten önce kendisi fark eder, çantasını alıp çıkar giderdi. Bu bakımdan “Dua etmeyen aşağılık insandır” temalı bir meti öğrenciye okutan Balıkesir Milli Eğitim Müdürlüğünün "Ziya Selçuk'un altını oyduğunu" söylemek abesle iştigaldir. Oda TV'nin aktardığına göre olaya tepki gösteren CHP Balıkesir milletvekili Ensar Aytekin "Milli Eğitimde yaşanan bu skandallar, vizyon ortaya koymaya çalışan Ziya Selçuk’un da altını oymaktadır. Anlaşılan o ki, Milli Eğitim’de bir iktidar savaşı var" demiş. Milletvekili müsterih olsun, başka bir konuda savaş belki vardır ama konu ulusal eğitimi dinsellestirme olduğunda Eğitim Bakanlığında savaş değil yarış izlenir.