KESK üyeleri, sendikanın düzenleyeceği panele Memur Sen Genel Başkan Yardımcısı’nın konuşmacı olarak katılmasına tepki gösterdi.

Sendika üyelerinden tepki: "KESK MYK, Memur Sen’im kim olduğunu hatırlamalı"

Haber Merkezi

KESK Merkez Yürütme Kurulu düzenleyeceği panele Memur Sen Genel Başkan Yardımcısı’nın konuşmacı olarak katılmasına sendika üyeleri tepki gösterdi. Yapılan açıklamada “KESK Merkez Yürütme Kurulu’nu Memur Sen’in kim olduğunu, işlevinin ne olduğunu hatırlamaya, buna uygun davranmaya çağırıyoruz” denildi.

Eğitim Sen Ankara 2 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Köklü’nün okuduğu açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Kamu emekçilerinin toplu iş sözleşmesi hakkı, KESK’e bağlı Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası üzerinden yürütülen, KESK’e bağlı sendikaların fiili ve meşru mücadelesi ile kazanılmış bir haktır. KESK, ‘Kapı kulu değil, kamu emekçisiyiz’ diyerek kamunun anlamı ve içeriği konusunda çok önemli bir müdahalede bulunarak kamu emekçilerinin örgütlenme hakkını mücadelesiyle kazanmıştır. Yükselen mücadelenin etkisizleştirilmesi, kamu emekçilerinin itirazının bastırılması için adı sendika olan yapılar iktidarlar eli ile kurdurulmuş, sendika yasası ile emekçilerin mücadelesi belirli sınırlara hapsedilerek etkisi kırılmak istenmiştir.

Memur Sen 1995’te kurulmuş, 2002 yılına kadar ancak 40 bin üyeye ulaşabilmişken, AKP’nin iktidara gelmesi ile anlamlı bir yükselişe geçmiş, sırtını iktidara dayayarak 1 milyonun üzerinde üyeye ulaşmıştır. AKP ile Memur Sen arasındaki ilişki sır değildir. Yerel seçimlerde önemli şehirlerin belediye başkanlıklarının kaybedilmesinin ardından Memur Sen’in genel kurulunda konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘korkmayın, arkanızda ben varım’, ‘bizim sendikamız’ diyerek bu ilişkiyi zaten çok açık şekilde gözler önüne sermiştir.

Diğer taraftan iktidar güdümlü sendika olduğunu her toplu sözleşme döneminde kanıtlayan, hak mücadelesi yerine lütuf bekleyen, ‘kararı milletin adamı versin’, ‘reis ne derse o’ çizgisini sürdüren icazetçi sendikacılık da bu ilişkiyi gizlemeden tescillemektedir. Memur Sen üyelik formu kamu yöneticileri tarafından emekçilerin önüne işe girişte doldurulması zorunlu bir belge gibi konulmuş, tek adam rejimine uygun güdümlü sendikal örgütlenme yaratılarak emek mücadelesinin dizginlenmesinde Memur Sen kritik bir işlev üstlenmiştir. Kamu görevine girmek, görevde yükselmek, atama, yer değişikliği gibi birçok hakkın kullanımında da bizzat Memur Sen üyeliği zorunlu hale getirilerek bir ayrıcalık yaratılmıştır.

KHK’larla, tek adam rejimine giden yolu döşeyen AKP, 4500 e yakın KESK üyesinin de içinde bulunduğu yüz binlerce kamu emekçisini ihraç edip, ağaç kökü yemeye mahkûm ederken, Memur Sen ilan edilen OHAL ve KHK’leri haklı bulmuş, üyelerine sahip çıkmamış, iktidarla bu konuda iş birliği içinde olmuştur.
KESK’e bağlı sendikalarda emekçilerin meslek, özlük, demokratik, sosyal hakları için, kamusal kaynakların yağma ve talanına, torpile, kayırmacılığa, bütün toplumsal ilişkilerin dinselleştirilmesine karşı mücadele eden üye ve yöneticilerin sürgün edilmesinde, cezalar almasında Memur-Sen yöneticilerinin hatırı sayılır bir ‘katkıları’ olduğu da son derece açıktır.

6 dönemdir yapılan toplu sözleşmelerde yaşananlara tanık olmaktayız. Memur Sen tarafından imzalanan toplu sözleşmelerin kamu emekçilerini nasıl yoksullaştırdığını, emekçilerin alım gücünün, ücretlerinin erimesinde nasıl rol oynadığını her kamu emekçisi derinleşen geçim derdinden bilmektedir” diyen Köklü şöyle devam etti: “Memur Sen, her toplu sözleşme dönemi öncesi tek yetkili olarak masaya tek başına gidip diğer konfederasyon ve sendikaları masadan silmek istediğini açıkça dillendirmekle kalmamakta, bunu sağlayacak yolları toplu sözleşmeye ekletmekten çekinmemektedir.
KESK merkez yürütme kurulu unutmuş olsa da biz Memur Sen’in KESK’i nasıl hedef haline getirdiğini, kadınların, LGBTİ+’ların varoluşlarına nasıl saldırdığını, emekçilerin haklarının bir bir gasp edilmesinde nasıl bir rol oynadığını unutmadık.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi lehinde çalışan, cinsel yönelim farklılıklarını sapkınlık, hastalık olarak niteleyip onlara yaşam hakkı tanımayan yaklaşımını unutmadık.

Memur Sen Kadın kollarının ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek yetmez; Sözleşme’nin ulusal mevzuattaki uzanımı olan ve onun ruhuyla hazırlanan 6284 sayılı Kanun, ideolojik bakışın eseri olduğu için toplumsal dokumuzla uyumsuz ve kadını korumada etkisizdir’ diyerek kadınların yasal dayanaklarını nasıl ortadan kaldırmaya çalıştığını unutmadık.

Üye yapana prim vererek performans sistemini sendikaların içine soktuklarını, sendikaları indirim anlaşmalarına indirgediklerini, kamu emekçileri gittikçe açlık sınırına yaklaşırken kendilerinin aldıkları kat be kat yüksek maaşları, makam araçlarını unutmadık.
Bütün toplumsal ilişkilerin dinselleştirilmesi, laikliğin ortadan kaldırılması için nasıl bir ideolojik aygıt işlevini yerine getirdiğini unutmadık. Daha dün Bursa’da haremlik-selamlık talimatı verdiği için görevden alınan müdüre nasıl arka çıktıklarına, müdür nezdinde karma eğitime karşı olanları savunduklarına hep birlikte şahit olduk.

ILO nezdinde dahi Memur Sen’in iktidarla olan ilişkisi kabul edilmişken, KESK, her dönem Memur Sen’in uluslararası sendikal örgütlenmelere katılım talebine şerh koyarken, Memur Sen’i kamu emekçileri mücadelesine sokulmuş bir Truva atı olarak nitelerken hiçbir şey değişmediği halde emekçilerin gerçek kürsüsünün sorunun parçası olanlara açılmış olmasını kabul etmiyoruz.

KESK’in kürsüsünü sınıfa ihanet içinde olan Memur-Sen yöneticilerine açmanın ne sınıfı bir araya getirmekle ne de ortak mücadele ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Emek mücadelesinin bu ve benzeri zeminler üzerinden ortaklaşacağını düşünmek en iyimser ifade ile saflıktır. Memur-Sen yöneticileri kamu emekçisi değil, bu yağma düzenin örgütleyicisidir. Bilincimiz, tarihimiz ve geleneğimiz bizlere göstermektedir ki emek mücadelesini ortaklaştırmanın zemini işyerlerimizdir, sokaklardır, meydanlardır.

KESK’in geçmişten bugüne taşıdığı mücadelesinin en önemli ilkeleri olan kamuculuğun ve laikliğin tasfiyesinde rol almış, neoliberal düzenin inşasına göz yummuş, koltuk, ünvan ve statü dağıtma merkezi gibi çalışan, kamu görevine girmek, görevde yükselmek için kendi sendikasını dayatan, emekçileri sendika değiştirmesi için ikna odalarına alan, kamu emekçilerini yoksulluğa mahkum eden Memur Sen yöneticilerinin KESK’in kürsüsünde söyleyecek hiçbir sözü yoktur, olamaz. Savunduğumuz tüm değerlerin, ilkelerin yok edilmesinde rolü ve parmağı olan yapılarla ancak mücadele edilebilir.
KESK’in kürsüsü kamu emekçilerinin, güvencesizlerin, işsizlerin, kadınların, gençlerin, emeklilerindir.
KESK’in kürsüsü emekten yana, eşit ve özgür bir dünya, barış içinde, demokratik, laik bir ülke isteyenlerindir.
KESK’in kürsüsü sahip olduğu bilgiyi kamusal yarar için sunan aydınlarındır.
KESK merkez yürütme kurulunu Memur Sen’in kim olduğunu, işlevinin ne olduğunu hatırlamaya, buna uygun davranmaya çağırıyoruz.
Emeğin birleşik mücadelesinin iş yerlerinden başlayarak, emekçilerin söz, yetki ve karar sahibi olacağı, demokratik bir yapılanma ile mümkün olabileceğinin altını çiziyor, kamu emekçilerini KESK’in birikimine sahip çıkmaya, bu gidişatı REDDETMEYE davet ediyoruz.
SÖZ, YETKİ, KARAR Emekçilerindir!
KESK Bizimdir!”
Öte yandan Memur Sen temsilcisinin panele katılım göstermeyeceğini belirtti.
Açıklamanın ardından KESK üyeleri Memur Sen temsilcisinin katılmamasına ilişkin şunları aktardı: “Memur Sen temsilcisinin panele çağrıldığı günden itibaren KESK’e ve birikimine sahip çıkan KESK’e üye emekçilerin örgütüne sahip çıkması bu sonucu doğurmuştur. Emek mücadelesine katkı sunmayan adımlar karşısında örgütün gerçek sahipleri, emekçiler ortaya çıkmış irade ortaya koymuştur. Memur Sen temsilcisi örgütüne sahip çıkan emekçilerle karşılaşmış geri adım atmıştır. Biz bu yanlıştan MYK eliyle dönülmesi için mücadele ettik. Örgütümüzün yanlış bir noktaya sürüklenmesi karşısında örgütümüz KESK’e sahip çıkmaya devam edeceğiz. Yönetimde olanlar tabandan koptuklarında, tabanı temsil etmediklerinde sonuçları bu olur…"