Bağımsız Maden İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu, Bartın Amasra’da meydana gelen maden ocağı patlamasına ilişkin, "Madenler özelleşirken ya da kamudaki işçi sayısı azaltılırken kamu işletmeleri de özel sektör mantığıyla yönetilmeye başlandı. Grizu kader değil, önlenebilir, öngörülebilir ve mücadele edilebilir bir şey. Bunu da işçiler yapamaz. Onu, planlayanlar, yönetenler ve denetleme mekanizmaları yaparlar. Burada yaşanan olayda bu üç olguda boşluk görüyoruz" dedi.

Sendika yöneticisi Aksu'dan Bartın'daki patlamayla ilgili açıklama: Grizu kader değil, önlenebilir
Fotoğraf: AA

Bağımsız Maden İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu, Bartın’ın Amasra ilçesinde meydana gelen ve çok sayıda işçinin hayatını kaybettiği maden ocağı patlamasına ilişkin açıklama yaptı.

Bölgeye giden Akarsu, yaşanan grizu patlamasının 'kader değil önlenebilir, öngörülebilir ve mücadele edilebilir' olduğunu belirterek, "Bir grizu patlaması, taşkömürü madenciliğinde sık karşılaşılan bir olgu. Ne yazık ki çok işçi ölümlerine neden oluyor. Önlemler konusunda kamuoyunda bir tartışma var. Kuşkusuz önümüzdeki günlerde de bunlar tartışılmaya devam edecek" yorumu yaptı.

"Biz şu an -350 kotunda bulunan esas patlamanın ve metanın yükseldiği, yangının olduğu yerdeki arkadaşlarımızdan haber bekliyoruz. Buna tabii ulaşmak da zor teknik olarak. Hızlıca ulaşılabilecek bir şey değil. Ters hava yapılması ve baraj kurulması lazım. Yani metan oranının düşürülmesi lazım" diyen Akarsu, "Tahlisiye ve arama kurtarma ekipleri bir ambulansın bir yere hızlıca yetişmesi gibi yetişemiyorlar. Dolayısıyla zaman alıyor. Zamanın uzaması da kuşkusuz yerin altında bulunan madenci kardeşlerimizin aleyhine işleyen bir şey. Biz yine de umutlu bir bekleyiş içindeyiz. Yeraltından iyi gelecek haberleri bekliyoruz yer üstünde" diye konuştu.

Akarsu açıklamasına şöyle devam etti:

"İNSANLAR ÖZELLEŞTİRİLMESİN DİYE MÜCADELE ETTİ"

"Hiçbir kaza, kader değil ve önlenebilir. Şimdi şöyle ifade edilir: ‘Bu tür kazaların yüzde 85’i insan faktörü nedeniyle oluşur’ diye. Düzeltmek lazım. İnsan faktörüyle kuşkusuz, ama bir işletme mantığı çerçevesinde gerçekleşiyor. Bunda suç sanki işçilerdeymiş gibi bir kanaat de gelişebilir bu tip yorumlarda. Ben işçilerde bu işin binde birlik bir oranda işçilere ait olabileceğini; esas olarak işletmelere ait olduğunu düşünüyorum. Bu bölgede, TTK bünyesinde 45 bin madenci çalışıyordu 1990’lı yıllarda. İnsanlar özelleştirilmesin diye bütün Zonguldak birleşti, itiraz ettiler. Bugün bu sayı 8 binlerde, burada da 400 kişi çalışıyordu Amasra İşletmesi’nde. Şimdi bir yandan madenlerdeki işçi sayısı azaltılırken, bu bölgenin işçileri, Bartın’ın, Zonguldak’ın işçileri Trakya’ya, Soma’ya, Ankara’ya yurdun değişik maden bölgelerine sürgün edilmek zorunda kaldı geçinmek için. Dolayısıyla oralardan da şimdi meraklı bekleyişler var madenci kardeşlerimizden.

Madenler özelleşirken ya da kamudaki işçi sayısı azaltılırken kamu işletmeleri de özel sektör mantığıyla yönetilmeye başlandı. Devletin bütün kamu sektöründe temel işleyişi özel sektörün mantığı. Daha az işçiyle daha çok üretim, az işçi sağlığı ve güvenliği gideri, dolayısıyla bütün bu maliyetlerinden kısma ve bunu yaparken de denetim olgusunun da boşaltılması içeriğini, Türkiye’de maden sektöründe sık gözlemliyoruz. Sendika adına sürekli Bakanlıklara, CİMER’e bunların düzeltilmesi için yazılar yazıyoruz. Bunların risk doğurduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bunlar nedeniyle yargılanıyoruz. Şirketler bize suç duyurularında bulunuyorlar. Ama bu mücadelemiz de sürüyor.”

(ANKA)