Öğrenci Gençlik Sendikası Genç-Sen’i de kapattılar...

Öğrenci Gençlik Sendikası Genç-Sen’i de kapattılar. Şili’de Öğrenci Sendikasının eylemleri hükümeti sarsarken ve hükümet Şili Üniversitesi Öğrenci Sendikası lideri Camila Vallejo ile eğitim sistemini müzakere ederken Türkiye’de Genç-Sen kapatıldı.

Genç-Sen ilk değil. Türkiye giderek bir sendika mezarlığına dönüşüyor. Sistematik bir sendika kapatma dönemi yaşıyoruz. Önce Emekli-Sen’i kapattılar, sonra Çiftçi-Sen’i; sonra Yargı-Sen’i kapattılar; son olarak da Genç-Sen’i. Emekli-Sen kapatma davasında iç hukuk yolları tükendi. Diğer sendikaların temyiz süreci devam ediyor.

Bu kararların temel insan haklarından biri olan örgütlenme özgürlüğünün açık ve dolaysız bir ihlali olduğuna şüphe yok. Dahası gerek kapatma davalarının açılması gerekse kapatma kararı verilmesi hukukun temel ilkelerine karşı bir meydan okuma değilse nedir?

Belki yüzlerce kez yazıldı. Davalı sendikalar savunmalarında bıkmadan tekrarladılar. Konu üzerine ciltlerce kitap ve makale yazıldı: Sendikalaşma herkesin temel insan hakkıdır. Türkiye’nin onayladığı uluslararası sözleşmelere göre herkesin (emekliler, hâkimler-savcılar, ev eksenli çalışanlar, öğrenciler, çiftçiler dâhil) sendikalaşma hakkı vardır. Anayasanın 90. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler iç hukukun üstündedir. Yargı, yasama ve yürütme bu sözleşmelere göre hareket etmek zorundadır.

Ama kimin umurunda? Anayasanın 90. Maddesi kimin umurunda! Uluslararası çalışma hukuku kimin umurunda? Gözümüzün içine baka baka, adeta dalga geçercesine sendikalara üst üste kapatma davası açıyorlar ve patır patır kapatıyorlar.

Kimse “bu kararlar bağımsız yargının işi, hükümeti bağlamaz” demesin. Kapatma davaları hükümetin emrindeki valilikler veya emniyet müdürlükleri tarafından açılıyor ve ısrarla sürdürülüyor. Asıl vahamet burada başlıyor. Siyasi iradenin emrindeki bürokrasi fütursuzca, hukuku hiçe sayarak kapatma davası açıyor. Oysa anayasanın 11. Maddesi anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı dâhil herkesi bağladığını söylüyor. O halde yürütme hangi cesaretle bu davaları açabiliyor? Arkasında siyasi bir irade olmaksızın valilikler bu kapatma davalarını açabilir mi? Lafı dolandırmanın gereği yok: kapatmaların asıl müsebbibi hükümettir. Yargı da hukukun temel ilkelerini çiğneyerek, anayasa ve uluslararası hukuka aykırı kararlar vermekte ısrar etmekte ve böylece idarenin keyfiyetine hukuki dayanaklar oluşturmaktadır.

Yeni bir anayasa hazırlanacakmış ve bu anayasa “özgürlükçü” olacakmış! Mevcut anayasa hükümlerini dikkate almayanlar, bu anayasanın 90. madde gibi son derece kritik bir hükmünü sistematik olarak çiğneyenler “özgürlükçü” bir anayasadan söz ediyor. Anayasayı kimsenin takmadığı dört sendikaya kapatma davası açılmasından ve bu sendikaların kapatılmasından belli değil mi?

Yazılı hukuk normlarının giderek bir anlam ifade etmediği, hukuk güvencesinin kalmadığı bir tür fiili hukukla yüz yüzeyiz. Eğer öyle olmasaydı. Bir valilik açık anayasal kurala rağmen Genç-Sen’ kapatma davası açmaya cüret edebilir miydi? Bırakın hukuk devletinde kanun devletinde bile böyle saçmalık olmaz. Anayasanın normlar hiyerarşisindeki yerini bilen hiç kimse 90. maddeye rağmen Genç-Sen’in kapatılmasını izah edemez.

Sorumluluk öncelikle hükümetindir. Sormak lazım: Sendikaları kapattırmak için bu ısrarınız neden? Neden 12 Eylül’ün yasakçı ve vesayetçi sendikal yasalarını gerekçe göstererek sendikalara ardı ardına kapatma davası açıyorsunuz? Neden 90. maddeye rağmen, uluslararası hukuka rağmen 12 Eylül hukukunda ısrar ediyorsunuz?