En yaygın kanı, tekrarlana tekrarlana doğru kabul edilen en sabit saptama 15-16 Haziran’ın kendiliğinden bir eylem olduğudur. Oysa konuya derinlemesine baktığımızda, DİSK merkezinden, sendikalara, oradan fabrikalara, işçi kahvelerine, işçi mahallelerine kadar geniş bir alan ve zeminde, yasal düzenlemeye karşı direniş hazırlığı içine girildiği görülmektedir.

Sendikasını, ekmeğini ve haysiyetini savunan işçilerin direnişi: 15-16 Haziran

DİSK’in 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 50. yılındayız. 15-16 Haziran dönemin iktidarının DİSK’in varlığını fiilen ortadan kaldırmayı amaçlayan bir yasa değişikliğine karşı on binlerce işçinin iki gün boyunca gerçekleştirdiği devasa bir işçi isyanı ve direnişidir. Türkiye toplumsal tarihinde dönüm noktalarından biri olan 15-16 Haziran’ın 50. yılına armağan niteliğinde “İşçilerin Haziranı 15-16 Haziran” adıyla bir kitap yayımlandı. 40 küsur yıllık mücadele ve yol arkadaşım Zafer Aydın uzun zahmetli ve titiz bir çalışmayla 15-16 Haziran’ı enine boyuna tanıklarıyla, belgeleriyle ve her yönüyle ele aldı. Bin sayfaya yaklaşan bu hacimli kitap adeta bir 15-16 Haziran ansiklopedisi niteliğinde. Kavel, Derby ve Singer direnişlerini de kitaplaştıran ve 1960’lı yılların işçi mücadele deneyiminin bilgisini imbikten geçiren Zafer Aydın bu çalışmasında çıtayı oldukça yükseltiyor ve Türkiye işçi sınıfının tarihinden iki uzun ve sıcak günü öncesi ve sonrasıyla adeta an be an ele alıyor. Hazırlık ve yazım sürecine de yakından tanık olduğum ve emek tarihi çalışmalarında özgün bir yer tutacağına inandığım bu kapsamlı kitabı Zafer Aydın’la konuştuk.

sendikasini-ekmegini-ve-haysiyetini-savunan-iscilerin-direnisi-15-16-haziran-743854-1.► Emek tarihinin iki uzun günü için bin sayfalık devasa bir kitap yazdın. Neden bu kadar kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç duydun? Bu kitabı daha önce yazılan çalışmalardan ayırt eden nedir?
15-16 Haziran’ı konu ederken, sadece iki günlük bir eylemden söz etmiyoruz. Öncesi ve sonrasıyla bir dizi gelişmeden, eylemden, olaydan, yarattığı etkilerden, yol açtığı dönüşümlerden bahsediyoruz. 15-16 Haziran bulutsuz bir havada birden bire yağan bir yağmur muydu? Yoksa öncesinde yağmurun habercisi bulutlar var mıydı? İşçiler eyleme nasıl hazırlandı? Karar nasıl alındı? Eylem nasıl örgütlendi? Türk-İş üyesi işyerleri eyleme nasıl katıldı? Öğrenci gençlerin, sosyalistlerin eylemdeki rolleri neydi? Siyasette, devlette, sendikal harekette, askerde, solda, işçilerin hayatında, sanatta, edebiyatta nasıl bir etki yarattı? Bunlar gibi pek çok soruya yanıt aramaya çalışırken, ister istemez ortaya böyle kapsamlı bir çalışma çıktı.

Hakkını teslim ederek söylemeliyiz ki 15-16 Haziran konusunda Sırrı Öztürk ve Turgan Arınır’ın kaleme aldığı daha sonra Sırrı Öztürk’ün gözden geçirerek yeniden yayımladığı İşçi Sınıfı, Sendikalar ve 15-16 Haziran kitabı çok uzun yıllar başvuru kaynağı olarak kullanılan önemli bir çalışmadır. Aynı şekilde, Kemal Sülker’in kişisel gözlem ve anılarını içeren Türkiye’yi Sarsan İki Uzun Gün kitabı da. Bunlar benim için de önemli birer kaynaktı. Kitabı daha önce yapılmış çalışmalardan farklı kılmak gibi bir niyetle hareket etmedim. Herkesin kendine özgü bir bakış açısı, yöntemi, konuları ele alış biçimi olması zaten başlı başına bir fark. Ben, ağırlıklı işçiler olmak üzere dönemin öznelerini konuşturarak, onların anlattıklarını belge ve bilgilerle örtüştüren bir çalışma yaptım. Çeşitli sektörlerden ve fabrikalardan işçi hikâyeleri üzerinden 50 yıl sonra 15-16 Haziran’ı canlandırmaya çalıştım. İlla bir farklılığa işaret etmek gerekiyorsa bu noktaya işaret edebiliriz.

► Kitap fikri nasıl ortaya çıktı? Kitapta nasıl bir yöntem kullandın? Görüşmeler ve belgeler kitapta nasıl bir yer tuttu? Kaç kişiyle görüştün, hazırlıklar ne kadar sürdü, tahminen yararlandığın yayın, belge ve gazete sayısı nedir?
Kitap fikri benden değil İlbay Kahraman, Masis Kürkçügil, Erden Akbulut’tan çıktı. Onların önerisiyle çalışmaya başladım. Kitabın omurgasını belgeler ve görüşmeler oluşturdu. 90 kişiyle yüz yüze olmak üzere toplamda 119 kişinin tanıklığına başvurdum. Türkiye Sosyal Tarih Araştırmaları Vakfı (TÜSTAV), Hollanda’da bulunan Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü (USTE), Tarih Vakfı, Kadir Has Üniversitesi Ulusal Kültür Belgeliği, DİSK ve çeşitli sendikalar ile kişisel arşivlerden yararlanıldım. Çalışmanın tamamlanması yaklaşık 4 yıl sürdü. Yayın, belge, gazete ve dergi konusunda bir tahminde bulunmak zor ama onlarca gazete, dergi, kitap ile yüzlerce belgeye baktım diyebilirim.

► Bunca detaylı ve ince işçilikle anlattığın 15-16 Haziran’ın emek tarihinde yeri ve önemi nedir? Bin sayfayı birkaç cümlede özetlemeni isteyeceğim ama…
Emek tarihinde her eylem için değil elbette, ancak kritik kimi eylemleri çeşitli ölçütler kullanarak “önemli” tespiti yapmak mümkün. 15-16 Haziran’ın önemi en başta Cumhuriyet tarihinde işçilerin gerçekleştirdiği en kitlesel fiili direniş hareketi olmasından, politik bir taleple gerçekleştirilmesinden geliyor. Sokakları dolduran işçiler, sınıf kimlikleri ve sınıfsal duruşlarıyla varlıklarını ortaya koydular. Eylemle birlikte hükümette, orduda, CHP’de, sosyalist solda o güne kadar sahip olunan bilgiyi değişti. Egemenlerde “düzenin bekası” açısından tedirginliği artırdı, güven arayışını hızlandırdı. Meclis’te düzenlemeyi destekleyen CHP, Parti Meclisi kararıyla Senato’da yasanın karşısına geçti. Bir anlamda işçi sınıfını ve onun gücünü keşfetti. Sosyalist solda işçi sınıfının toplumsal özne olup olmadığı üzerine sürdürülen tartışmalara nokta koydu. Sendikal hareketin yürüyüşüne, işçi mücadelesine yeni kapılar açtı. Bütün bu olgular “15-16 Haziran’ın emek tarihi açısından nedir” sorusuna yeterince cevap vermektedir. Çünkü çok az işçi eyleminde bu denli geniş bir alanda etki yaratması söz konusu.

► 15-16 Haziran kendiliğinden bir işçi eylemi miydi yoksa hazırlanmış bir eylem miydi? DİSK’in ve sendikaların direnişte rolü nasıldı?
En yaygın kanı, tekrarlana tekrarlana doğru kabul edilen en sabit saptama 15-16 Haziran’ın kendiliğinden bir eylem olduğudur. Oysa konuya derinlemesine baktığımızda, DİSK merkezinden, sendikalara, sendikalardan fabrikalara, oradan işçi kahvelerine, işçi mahallelerine kadar geniş bir alan ve zeminde, yasal düzenlemeye karşı direniş hazırlığı içine girildiği görülmektedir. DİSK’in, 18 Mart 1970 tarihinde üye sendikaların yöneticilerini toplantıya çağırırken, “ileride gerçekleşecek eylemlerde fiilen yönetici olabilecek üyeleri” de toplantıya davet etmesi eylem iradesinin mart ayı itibariyle oluştuğuna işarettir. Düzenleme TBMM’ye gittiği andan itibaren işçiler arasında yoğun bir ajitasyon ve propaganda çalışması yapılmıştır. Eylem kararı DİSK’in ve üye sendikaların toplantılarında olgunlaşarak, 14 Haziran 1970’te DİSK Genel Merkezi'nde işyeri temsilcileri ile yapılan toplantıda son haline getirilmiştir. Alınan kararların nasıl uygulanacağı bölge temsilciliklerinde planlanmıştır. Eylemin gelişme çizgisi, eylemlerde işçilerin sergiledikleri tutumlar alınan kararlarla büyük oranda uyuşmaktadır. Eylemin iki ana unsuru olan üretimin durdurulması ve fabrikaların boşaltılması bu toplantıda alınan kararlar çerçevesinde uygulanmıştır. Eylem DİSK’in kararıyla yapılmış, işyeri temsilcileri, yerel işçi önderleri eliyle de işlerlik kazanmıştır. Tanık anlatımları ve belgelerden yola çıkarak eylemin kendiliğindenci bazı yönleri olmasına rağmen kendiliğinden bir eylem olmadığını DİSK tarafından örgütlendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

sendikasini-ekmegini-ve-haysiyetini-savunan-iscilerin-direnisi-15-16-haziran-743855-1.
50 yıl önce işçilerin eyleminde belirleyici olan temel faktör sınıfa güvenen, mücadele için gözünü karartan, bedel ödemeyi göze alan devrimci iradeydi. 15-16 Haziran böyle bir iradeyle şekillendi.

► 15-16 Haziran DİSK ve emek hareketi üzerinde nasıl etkiler yarattı? 15-16 Haziran’ı aynı zamanda DİSK’in varoluş tarihi olarak da nitelemek mümkün mü?
Hiç kuşkusuz, 15-16 Haziran DİSK’i ipten alan bir eylemdir. Eğer 15-16 Haziran’daki direniş olmasaydı büyük olasılıkla DİSK de olmayacaktı. Bu yüzden 15-16 Haziran DİSK’in varlığını koruma ve sürdürmesinde çok önemli bir köşe taşıdır. 15-16 Haziran eylemiyle birlikte, işçilerin gözünde DİSK’in itibarı daha da yükseldi. 15-16 Haziran’ın üzerinden üç ay geçtikten sonra Çukurova’da binlerce tekstil işçisinin işyerlerini işgal ederek DİSK’e geçmek için gösterdiği direniş de buna kanıttır. Eylemle birlikte işçilerin ve sendikaların hak arama, koruma yönünde kararlılığı ve cesareti arttı. 12 Mart sonrasında DİSK’in içine gömüldüğü sessizlik yıllarını bir kenara bırakırsak, kitlesel 1 Mayıs kutlamalarında, 16 Eylül DGM direnişinde, Faşizme İhtar eyleminde, çeşitli işkollarında ve işyerlerinde gelişen eylem, grev ve direnişlerde 15-16 Haziran’ın esinlendirici, ilham verici ruhunu görmek mümkündür. Bu açıdan bakarak 15-16 Haziran’ın yol açıcı bir eylem olduğunu söyleyebiliriz.

sendikasini-ekmegini-ve-haysiyetini-savunan-iscilerin-direnisi-15-16-haziran-743856-1.► Büyük işçi eylemleri genellikle ekonomik taleplere dayanır. 15-16 Haziran ise sendika hakkını savunma eylemiydi. Onbinlerce işçinin doğrudan ekonomik talepleri olmayan bir direnişe katılmaları ve sendikalarını savunmak için direnmelerini nasıl izah edebiliriz? İşçileri DİSK’i savunmaya yönelten neydi?
15-16 Haziran genel anlamda sendika özgürlüğünü özel olarak da DİSK’i savunma eylemiydi. 1968-70 arası dönemde Derby’de, Kavel’de Singer’de, Demir Döküm’de Sungurlar’da ve ECA’da güdümlü sendikalara karşı, sendika seçme özgürlüğünü savunmak üzere harekete geçen işçiler hangi gerekçelerle hareket ettilerse, 15-16 Haziran’da da aynı gerekçelerle hareket edildi. O saik şuydu: DİSK’in kuruluşuyla birlikte, işçi hakları mücadelesi yeni bir çehre kazandı. İşyerlerinde işçiler DİSK’le birlikte daha iyi ücret elde etme, daha iyi şartlar altında çalışma imkânına sahip oldular. Dahası DİSK’le birlikte işyerlerinde despotik yönetim biçimleri ciddi biçimde sarsıldı. Ustabaşının, şefin, müdürün önünde esas duruşta durma, tuvalete marka ile gitme, işe giriş ve çıkışta üst araması yapılması gibi insan onurunu zedeleyen uygulamalara son verildi. DİSK’in kapanması, sendikal faaliyette saha dışına itilmesi bütün kazanımların kaybedilmesi anlamına gelebilirdi. Bu durum DİSK’in varlığıyla doğan sendikal rekabetten olumlu olarak yararlanan Türk-İş üyesi işçileri de etkileyecekti. DİSK’in işçilerin hayatında tuttuğu yeri Gislaved işçisi Rasim Camgöz “Biz ne gördüysek DİSK’le gördük. Ha işsiz kalmışsın ha DİSK kapanmış” diye gayet net bir biçimde ifade etmektedir. Yani işçiler için DİSK’i savunmak, işini, ekmeğini, haysiyetini savunmakla eş anlamlıydı. Bu nedenle işçiler DİSK’ten vazgeçip patron sendikalarına mahkûm olmak istemediler ve direnişe geçtiler.

► Üzerinden 50 yıl geçmiş bir büyük işçi direnişi olarak 15-16 Haziran’a bakarak bugünün emek ve sendika hareketinin durumunu değerlendirirsen, neler söylersin?
Yaygın olarak kullanılan ifadeyle söyleyecek olursak, 50 yılda köprünün altından çok sular aktı. Çalışma yaşamında, onu biçimlendiren koşullarda, sınıfın yapısında, yasalarda, kültürel ve politik iklimde önemli değişimler yaşandı. Ortaya çıkan gelişmeler, işçilerin mücadelesinde 50 yıl öncesine göre önemli farklar yarattı, sınıf mücadelesinin, sendikal mücadelenin yürütümünde dün avantaj olan pek çok faktörü dezavantaj haline dönüştürdü. Bunlar doğru, bu değişiklikleri gözden uzak tutamayız. Ama 50 yıl önce işçilerin eyleminde belirleyici olan temel faktör sınıfa güvenen, mücadele için gözünü karartan, bedel ödemeyi göze alan devrimci iradeydi. 15-16 Haziran böyle bir iradeyle şekillendi. Bugün emeğin haklarına yönelik saldırı karşısında bütünsel bir direniş gerçekleşemiyorsa, hakları koruma konusunda aciz kalınıyorsa, bu ne emeğin güçsüzlüğünden ne de koşulların eskiye göre çok farklı olmasından kaynaklanıyor. İşçilerin potansiyel gücünü devreye sokacak iradeden ve sendikal mücadeleyi sınıf mücadelesinin içinde gören anlayıştan yoksun olmak mevcut tablonun doğmasına yol açıyor.