Tuana Bıldırcın – Öykü Kızıltan Son yıllarda, görünürlüğü de sayısı da artan taciz vakalarına karşı üniversitelerde 2000’li yıllardan beri, Cinsel Taciz ve Saldırıya Karşı Destek Birimleri, tacizi önleme birimleri, komisyonları özellikle kadın akademisyenlerin yoğun çabası sayesinde kuruluyor. Şimdilik 16 üniversitede mevcut. Bunlardan biri de ODTÜ. ODTÜ’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme ve Cinsel Tacizi Önleme Birimi […]

‘Seni duydum ve ben harekete geçeceğim’

Tuana Bıldırcın – Öykü Kızıltan

Son yıllarda, görünürlüğü de sayısı da artan taciz vakalarına karşı üniversitelerde 2000’li yıllardan beri, Cinsel Taciz ve Saldırıya Karşı Destek Birimleri, tacizi önleme birimleri, komisyonları özellikle kadın akademisyenlerin yoğun çabası sayesinde kuruluyor. Şimdilik 16 üniversitede mevcut. Bunlardan biri de ODTÜ.

ODTÜ’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme ve Cinsel Tacizi Önleme Birimi (CİTOB) tüm bunlara karşı neler yapılabileceği konusunda önemli çalışmalara imza atıyor. ODTÜ CİTOB Komisyon Üyesi Doç. Dr. Umut Beşpınar ile konuştuk. Beşpınar, “Üniversitelerdeki toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları programları ve cinsel taciz birimleri farkındalığın yükselmesine, cinsel tacize tepkisiz kalmayan gençlerin artmasına ciddi katkı sağladı” diyor.

En son Ankara Üniversitesi’nde yaşanan olayla tekrar gündeme gelen üniversitelerdeki ve ülkedeki cinsel taciz ve saldırı olaylarının son yıllarda giderek artış gösterdiğini düşünüyoruz. Sizce bu artışın temelinde ne yatıyor olabilir?

Toplumda ve üniversitelerde cinsel taciz ve saldırı vakalarına ilişkin bir çalışma yapmak ve görünür kılmak çok önemli. Aslında ben üniversitelerde cinsel taciz vakalarının arttığını düşünmüyorum, cinsel tacizin daha çok dile getirilebildiğini ve görünürlüğünün arttığını düşünüyorum. Eskiden tepki vermeme ve sessiz kalma daha yaygınken bu konudaki farkındalık, susmamayı ve tepki göstermeyi sağladı. Artan farkındalık ve tepkiyi de 90’lardan beri Türkiye’de güçlenen kadın hareketinin bir sonucu olarak görüyorum. Üniversitelerdeki toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları programları, cinsel taciz birimleri farkındalığın yükselmesine, cinsel tacize sessiz ve tepkisiz kalmayan gençlerin artmasına ciddi katkı sağladı.

Tacize karşı sesi yükseltmenin yeni mekanizmaları mı kuruldu?

Öğrencilerin ve öğretim üyelerinin en temel haklarından biri de cinsel tacizsiz ve saldırısız bir üniversitede eğitim alma ve verme hakkı. Aslında vermek istediğimiz mesaj; ‘ben seni duydum, senin dediğin benim için önemli ve ben harekete geçeceğim’. Bu tavır değişikliği çok önemli. Toplumsal değişim ve dönüşüm sadece cinsel tacize ilişkin farkındalık ve mücadele yollarını değil cinsel taciz biçimlerini de şekillendiriyor. Günümüzde gençlerin yaşamında sosyal medyanın çok önemli bir rolü var ve sosyal medya kullanımı üzerinden de yeni cinsel taciz biçimleri ortaya çıkıyor. Koşullar değiştikçe tepkilerimiz ve mücadelemiz de ona göre şekilleniyor.

Gizlilik esası çok önemli

Peki, ODTÜ’de kurulan CİTÖB kısaca bahsedebilir misiniz? Nasıl bir işleyişi var?

CİTÖB’e ilişkin ilk çalışmalar 2010 yılında, o zamanki Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları başkanı Prof. Dr. Yıldız Ecevit ile birlikte öğrencilerden gelen talep üzerine başladı. Bu birimden önce öğrenciler yaşadıkları taciz ve saldırıları Yıldız hocaya ve bana gelip anlatıyordu. Bizler de yapabileceklerimiz kısıtlı olduğu için ve öğrencilerimize istediğimiz ölçüde destek olamadığımız için kendimizi yetersiz hissediyorduk.

Bu yüzden okulu bırakan bir öğrenci bile oldu. Biz de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Programındaki öğrencilerle toplantılar yapmaya başladık. Ankara Üniversitesi’nde Cinsel Taciz ve Saldırıya Karşı Destek Birimi (CTS) ve Sabancı’nın konuya ilişkin bir paragraflık bir web sayfası açıklaması vardı. Türkiye’deki örnekleri inceledikten sonra, yurtdışındaki üniversitelerin bu konuyla ilgili iyi örneklerini analiz etmeye başladık. 2014’te rektörlüğe iki belge sunduk. Biri, birimin amaçları ile birlikte cinsel taciz ve saldırıya ilişkin tanımların bulunduğu ‘ilke ve stratejiler’ belgesiydi.

Tanımlar önemli çünkü yaşadığını anlamlandıramayan ve yaşadığının tanımını yapamayan çok kişi var. Bunları okuduktan sonra yaşadığının taciz olduğunun farkına varan ve bize başvuranlar oldu. Bir diğer belge ise ‘yönerge’. Yönergede de birimimizin nasıl işlediği ve sürecin nasıl işleyeceği anlatılıyor. Birimimiz beş kişilik bir komisyondan oluşuyor. Gelen başvuruları bu komisyonda değerlendiriyor ve bir karar alıyoruz. Başvurular sadece öğrencileri değil idari ve akademik personel dahil herkesi kapsıyor. Başvurulara evrak arşivden numara veriliyor ve öğrenci ismini vermeden başvurusunu bu numarayla takip edebiliyor. Bizim için gizlilik esası çok önemli.

Son olarak, YÖK tarafından, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği çalışmalarında kullanılmak üzere hazırlanan “Tutum Belgesi” YÖK’ün sayfasından kaldırıldı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? YÖK’ün projeyi durdurması üniversitelerdeki uygulamalara ne kadar yansır?

YÖK Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi bizim için çok önemli. Bizim kuruluş ilkelerimiz iki yere referans veriliyor: Biri İstanbul Sözleşmesi diğeri de bu Tutum Belgesi. Bu belge bu tarz birimlerin oluşmasını kolaylaştırdı. Sonuçta bu tarz birimlerin oluşması sürecinde bazı kurumlarda kurum kültüründen kaynaklı zorluklar yaşanabilir. . Bunun yanında bu belge toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri verilmesi ve kampüsün cinsel tacize önleyici güvenlik anlayışı ve tedbirlerinin geliştirilmesi açısından da önemli.

Bu belgenin YÖK’ün sayfasından kalkması ve şu an bu belgeye web sayfasından ulaşılamaz olması bu alanda çalışanlar için çok moral bozucu oldu. Bu belgenin arkasında YÖK Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu’nun uzun soluklu çalışması ve emeği vardı. Bu tür kazanımları kaybetmek gerçekten hepimiz için başa dönme hissi yaratıyor. Türkiye gibi kadın cinayetlerinin, cinsel taciz ve cinsel saldırının çok ciddi boyutta bir toplumsal sorun olduğu bir ülkede bu tür belgeler çok önemlidir, hem bir ortak dil hem de anlayışın gelişmesine zemin hazırlar.