2016 yılının Temmuz ayında 9 yaşında bir çocuk cinsel istismara uğradığı kişiyle karşılaşacağı duruşmadan 2 gün önce kalp krizi geçirerek yaşamını kaybetti.

Yalnızca bu cümle yetmez mi çocuk evliliklerinin önünü açan uygulamalara isyanımızı haykırmamıza?

Önceki gün Meclis’e verilmek üzere bir kanun teklifi hazırlandığı haberleri sosyal medyada yaygınlaştı, taslağın her maddesi insanlık suçuydu.

“Mağdur ile failin evlenmiş olması, mağdurun şikâyetinin bulunmaması, suçun işlendiği tarihte mağdurun on dört yaşına girmiş olması, mağdur ile fail arasında on beş yıldan fazla yaş farkının olmaması durumunda failin cezasının ertelenmesine karar verilir.”

Tepkilerin yaygınlaşması sonrasında ise iktidar milletvekilleri içersinde bir grubun bu kanun teklifi üzerinde çalıştığı, muhalefet partileri tarafından olumsuz yanıt verildiği, taslak metin erken sızıp tepkiler büyüyünce de teklifin meclise verilmediği bilgileri paylaşıldı.

2016 yılında bir gece yarısı “mağdur ile failin evlenmesi halinde fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya ertelenmesi”ne imkân veren teklifi hiç unutmadık.

Yalnızca bu kanun teklifinin düşünülmüş olması bile yetmez mi gericiliğin bu dünyaya ve bu ülkeye yaşatılan en büyük, en örgütlü karanlık olduğunu anlatmaya?

1970’ li yılların ortasından başlayarak tüm Ortadoğu’yu, bazı Kuzey Afrika ülkelerini ve 80 darbesinden sonra ülkemizi de içine alan siyasal islamcılığın güçlenmeye başlamasının en derin sonuçlarını yaşayan ülkelerden biri Sudan’dı. Siyasal islamcılığın yaygınlaştığı her ülkede çocuk yaşta evlilikler yasal düzenlemelerle yaygınlaştırıldı.

Sudan’da yaşananlar aynı zamanda senin hikâyen, benim hikâyem, bizim hikâyemiz...

1989’da Beşir’in askeri darbeyle göreve getirilmesinin hemen ardından kadınları kamusal alandan izole eden, cezalandıran, bedenlerini hedef alan saldırılar art arda yaşama geçirildi. Kadınların kamusal alanda “dine uymayan” herhangi bir davranışı hapsedilmesine gerekçe haline getirildi. “İslami yasaların” yürürlüğe girmesinden sonra 15 bin kadın hakkında dava açıldı. Başını örtmeyen, pantolon giyen kadınlar sokak ortasında dövülerek gözaltına alındı, tutuklandı. Kadınların miras hakkı ellerinden alındı, tecavüz durumunda yasal olan kürtaj yasaklandı. 10 yaşından küçük kız çocuklarının evlendirilmesi, evlilik içi tecavüz yasalarla düzenlendi. Kız çocukları yaşlı erkeklerle evlendirilmeye zorlandı.

Çocuk yaşta zorla evlendirilen Noura Hussein, kendisine tecavüz eden kocasını öldürdüğü için ölüm cezasına çaptırıldı. Milyonlarca kadın haftalarca gözaltılara, tutuklamalara, baskılara rağmen Sudan sokaklarını terk etmedi ve Noura’nın idam kararı beş yıl hapis cezasına düşürüldü.

Beşir iktidara geldiğinde 10 yaşında olan Sudan Kadın Kongresi üyesi feminist Rouba kadınlara ve kız çocuklarına yaşatılanları; “Gençler ve çocuklar özgürce giyinirdik. Birdenbire her şey değişti. Kıyafet biçimimiz değişti, okul kıyafetlerimiz değişti. Cinsel dürtüleri için hoyratça ezebilecekleri nesneler olduk ve bedenlerimiz iktidarda olanlar için bir savaş alanı haline geldi.” cümleleri ile anlatıyordu.

Sudanlı kadınlar direniyor, değişimi örgütlüyor. Yaşadıkları ve tarih yazdıkları hikâye bizim hikâyemiz... Kanun teklifinin meclise getirilememesi ülkemizde kadınların yıllardır yükselttikleri mücadelenin sonucu... Yıllardır umudun, isyanın sesini örgütlemeye ve Füruğ’un dizelerini kulaktan kulağa fısıldamaya devam ediyoruz.

“Sen uçmayı hatırla.”