TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Erdoğan’ın, “Cumhur ittifakı olarak bir anlayış birliğine varmamız halinde, önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz” sözlerini değerlendirdi.

Şentop'tan yeni anayasa açıklaması

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, yeni bir sivil anayasa olarak tanımladığı AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni anayasa çağrısı için, "Heyecan verici bir durum. Siyasi partiler kanununu da değiştirmek gerekir" ifadelerini kullandı. Şentop, “Kastedilen bir anayasa değişikliği değil, yeni bir anayasa” dedi.

CNN Türk’te açıklamalarda bulunan Şentop, "Üzerinden çok uzun zaman geçti. Bu bakımdan yeni bir anayasayı tartışmak ve bunu yaparken sadece aritmetik hesaba göre değil, Meclis'teki tüm partilerin bu tartışmanın içinde olması doğru olacaktır" ifadelerini kullandı.

Şentop, 2011 seçimlerinden sonra bir uzlaşma komisyonu oluşturulduğuna, kendisinin de bu komisyonda AK Parti'yi temsilen yer aldığına işaret ederek, yaklaşık 60 madde, anayasanın yarısı veya biraz daha fazlasında, hüküm bazında tam mutabakat sağlandığını belirtti.

Meclis Başkanı olarak, bu konuda bütün partileri bir araya getirmek, yeni bir uzlaşma komisyonu kurmak konusunda inisiyatif alıp almayacağına ilişkin soru üzerine Şentop, partilerin tutumlarını görmeleri gerektiğini, bütün partilerin görüşlerinin ortaya çıkmadığını belirten Şentop, "Olursa çok iyi olur" dedi.

Anayasa değişikliğinde nerelere dokunulmak gerektiğinin sorulmasına Şentop, "Yeni anayasa, yepyeni, tamamen şu anki anayasada bulunmayan hükümlerden oluşan bir anayasa anlamına gelmiyor. Birçok konuda yerleşik hükümler var, değişmeyecek hükümler var, uzun süredir yürürlükte olduğu için benimsenmiş, yerleşmiş hükümler var. Önemli olan anayasanın paradigması, halk tarafından seçilmiş bir Meclis tarafından yapılması. Usulüne göre seçilmiş bir Meclis tarafından yapılması" karşılığını verdi.

Şentop, sistemle ilgili revize edilecek noktaların olup olmadığına ilişkin soruyu, "Mutlaka değişmesi gereken, bu sistemin işleyişiyle ilgili şu noktalarda sorun var diyebileceğimiz, anayasa hükümleri bazında düzenlemede bir sıkıntı, bir zorunluluk görmüyorum" diye yanıtladı.

"Partili Cumhurbaşkanlığı" eleştirilerinin anımsatılması üzerine Şentop bunu, "Tekerlekleri olan araba" tartışmasına benzetti. Şentop, arabanın zaten tekerleklerinin olduğunu ifade ederek, "Başkanlık sisteminde, cumhurbaşkanı, başkan zaten partilidir" değerlendirmesinde bulundu.

Eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in, sistemi tartışmak için önce Siyasi Partiler Kanunu'nu değiştirmek gerektiği yönündeki açıklamasının sorulması üzerine Şentop, "Siyasi Partiler Kanunu'nu yeniden ele almak hatta yepyeni bir Siyasi Partiler Kanunu yapmak gerekir" ifadesini kullandı.

Şentop, ancak sistem tartışmasının bir ön şartı olarak kabul etmenin, mümkün olmadığını vurguladı.

CNN Türk’te açıklamalarda bulunan Şentop’un açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

ENİS BERBEROĞLU KARARI HAKKINDA

►Bu ikinci bir karar. Burada ikinci bir tartışma var. Bir mahkemenin AYM kararına uyup uymaması tartışması var burada. Bu kararda hukuki bölümler görüşler var. Bunlara prensip olarak katılıyorum. Kararın doğruluğu ayrı bir tartışma konusudur. İlk kararla ilgili olarak da bunu söylemiştim. Yeniden yargılama kararına uyulması gerekir. O zaman da söylemiştim bugün de söylemiştim. Fakat AYM kararında siyasi bildiri diyebileceğimiz bir bölüm var o da meclisle ilgili kısmı. Bu kararın hüküm kısmı denen şey 140. Paragrafta var. Dört şey diyor; bir, yeniden yargılama yapılmalı; iki, infazın durdurulması kararı verilmeli; üç, hükümlü statüsünün kaldırılması; dört, durma kararı verilmesi yargılama süreciyle ilgili. Bunlar 14. Ağır ceza mahkemesine gelen neyin nasıl icra edileceğine dair AYM tarafından verilen hüküm. Bununla ilgili bir tereddüt yok.

►Burada daha çok açıp bir şekilde nasıl giderilebileceğine dair hüküm vermiş ama orada kalmıyor AYM sonra diyor ki mahkemelerin uyması konusundaki hususlarda bütün kamu guruplarına görevler düşmektedir. Ama AYM’nin iki yetkisi var kanuna göre bir ihlalin tespiti iki nasıl giderileceğini söylemesidir. Ama bundan hareketle bütün devlet kurumlarına bütün kamu gruplarına anayasada hukuk kurallarına uyması konusunda mahkemeyi ikaz etmesi ne gerekiyorsa yapması gibi bir hüküm. Burada AYM, hüküm kısmında TBMM şunu yapmalıdır diye bir karar vermiş değil. Burada AYM tabiri caizse bir çağrı, bir bildiri yapıyor. Bu AYM’nin görev ve yetkileri arasında yok. Öğüt vermesi açıkça yetki aşımıdır. Kararın siyasi bildiriye dönüşmesidir.

►Bugün yarın AYM’ye bir yazı göndereceğiz.

►Bu kararda 137 sayfa yazmış mahkeme ama şunu söylemiyorum mesele şu milletvekilliği nasıl düştü kesin hükümün bildirilmesiyle düştü. Öncelikle bir kesim Hüküm olacak ve bildirilecek. Kesin hüküm ne zaman ortadan kalkacak AYM'nin kararında buna dair bir cümle yok.

►Kesin hükmün ortadan kalkması lazım. Benzeri yok, hukuk kurallarıyla düzenlemiş değil ama kanaatimi söylüyorum.

BOĞAZİÇİ EYLEMLERİ

Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasının ardından başlatılan eylemlerin hatırlatılması ve rektör atamaları ile atama yöntemine ilişkin soru üzerine Şentop, Boğaziçi Üniversitesindeki olayların rektör atama yöntemleriyle ilgili olmadığına vurgu yaptı.

Boğaziçi Üniversitesine rektör atamasının ilk kez yapılmadığına dikkati çeken Şentop, şu ifadelere yer verdi:

►"Boğaziçi Üniversitesindeki eylemlerin, profesyonellerin organize ettiği eylemler olduğunu düşünüyorum. Nitekim dün akşam Kadıköy'de yaşananları gördük. Görüntülerde polis araçlarını tekmeleyen, çöp bidonların yollara koyan, barikatlar kurmaya çalışan kişiler var. Ayrıca gördük ki gözaltına alınanlar arasında 108 kişiden 79'unun terör örgütlerine mensup ve ilişkili kişiler olduğuna dair, İçişleri Bakanlığının, İstanbul Valiliğinin açıklaması var. Ayrıca görüyoruz ki gözaltına alınanların önemli bir kısmı, yarıdan fazlası öğrenci değil. Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olmayanlar da var aralarında. Dolayısıyla bu eylemlerin, eylem profesyonelleri var terör örgütlerinin de kontrolünde olanlar, bunlar tarafından organize edildiğini, dün akşam itibarıyla da bu organizasyonun Boğaziçi Üniversitesine rektör ataması meselesi de değil, Boğaziçi Üniversitesine rektör atamasını bahane ederek bu şekilde bir eylem konusunu gündemde tutarak bunları genişletmek, Gezi olaylarındaki eylemlere benzeyen bir noktaya taşımak için bir geniş organizasyonun bir çekirdeği olduğu kanaatindeyim. Dün akşam yaşananlar, Ankara'da da eylem oldu, bunu gösteriyor. Bir rektör ataması tartışması falan değil mesele esasen.

Rektörlerin göreve gelmesiyle ilgili konunun ayrı olduğunu ve bunun üniversitelerin, YÖK'ün yapılanmasıyla ilgili daha genel bir "üniversite reformu" bağlamında tartışmayla bağlantılı olması gerektiğini söyleyen Şentop, 1992'den itibaren öğretim üyeleri arasında rektörlük için seçim yapıldığını, bunun sonucunda belirlenen ilk 6 kişinin isminin YÖK'e gittiğini, YÖK'ün bu sayıyı 3'e indirerek Cumhurbaşkanına sunduğunu ve daha sonra rektör atamasının gerçekleştiğini anlattı.

Şentop, YÖK'e giden 6 isim arasında sadece kendisine oy vermiş kişinin de bulunduğunu ve bazen o kişinin de atandığını belirtti.

Söz konusu yöntemde, üniversitelerde farklı yapılaşmalara sebebiyet verildiğinin de görüldüğünü, bundan şikayetçi olan akademisyenlerin sayısının az olmadığını dile getiren Şentop, "Göreve gelen rektöre oy verenleri rektörün kayırdığını, akademik kadro vermeden ofis tahsis edilmesine kadar döner sermayeden yararlanmalarına kadar birçok konuda rektöre oy verenler ile vermeyenler arasında ayrışmaların olduğunu da görüyoruz. Bu şekilde üniversitelerde kamplaşmalara ve bazı adaletsiz uygulamalara sebebiyet veren yönü de vardı. Bunun neticesinde bu mudur karşılığı, tartışılabilir. Yeni sistem değil de önceki sistem iyiydi ya da sadece öğretim üyeleri seçsin şeklindeki yaklaşımlar da doğru değil" dedi.

Şentop, üniversitenin finansmanından yönetim kurullarının oluşturulmasına, üniversitenin akademik ve idari işleyişinin birbirinden belki ayrılması ve YÖK'e kadar bütün bu konularda üniversite reformu bağlamında bir tartışmanın yapılabileceğini kaydetti.

Boğaziçi Üniversitesindeki olayların ise rektörle ilgili olmadığını, akşamki olayların bunu açık şekilde gösterdiğini iddia eden Şentop, "Bazı terör örgütleriyle bağlantılı, eylem profesyonelleri Boğaziçi Üniversitesindeki rektör atamasını bir bahane ederek oradaki havayı canlı tutmaya çalışmış, bunu Türkiye'de başta İstanbul ve Ankara olmak üzere sokaklara yaymaya yönelik bir eylem içerisindedir. Türkiye benzer olayları daha önce yaşadı. Bu konuda devlet müteyakkızdır. Bu bakımdan bu tür niyetler içerisinde olanlar; Türkiye'de asayişi bozmak, terör eylemleri organize etmek, Türkiye'yi yönetilemiyormuş görüntüsü vermek gibi bir hedef içerisinde olanlar, bunlara destek verenler karşılarında hukuku, yargıyı, güvenlik güçlerini bulacaktır. Bunlara göz açtırılmayacağını çok net bir şekilde ifade etmek isterim. Ama üniversite reformu tartışması bu bağlamdan ayrılmalıdır" açıklamasını yaptı.