68 Kuşağı’nın önderlerinden, ‘ser verip sır vermeyen’ İbrahim Kaypakkaya, katledilişinin 49’uncu yılında çok sayıda kentte anılacak. Dersim Belediye Başkanı Maçoğlu, “Güzel yüzlü şapkalı yoldaşı unutmayacağız” dedi.

Ser verip sır vermeyen yiğit: İbrahim Kaypakkaya

HABER MERKEZİ

68 Kuşağı’nın ve devrimci hareketin önderlerinden, ‘ser verip sır vermeyen yiğit’ olarak tarihe kazınan İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır Cezaevi’nde işkence sonucu hayatını kaybedeli tam 49 yıl oldu.

Kaypakkaya, bugün İstanbul Kadıköy’deki Süreyya Operası önünde, Dersim’de ve Çorum’un Karakaya köyündeki mezarı başındaki törenlerle anılacak.


GÜZEL YÜZLÜ YOLDAŞ

Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, Kaypakkaya’yı ‘güzel yüzlü şapkalı yoldaş’ diyerek tanımladıklarını söyledi. “Kaypakkaya bu ülkenin demokrasisi, özgürlüğü ve bağımsızlığı için bedel ödeyen bir önder” diyen Maçoğlu, şunları söyledi: "Bu topraklarda onun yaptıklarını ve söylediklerini, bıraktığı yerden alıp yürüyen insanlarız. Bizim için, bu ülkenin halkları için çok önemli şapkalı yoldaşı unutmayacağız."

ÜÇ ÖNDERDEN BİRİ

Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan ile birlikte 68 Kuşağı’nın üç önderinden biri olan İbrahim Kaypakkaya devrimci fikirlerle İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü öğrencisi iken tanıştı. Çapa Fikir Kulübü’nün kurucuları arasında yer aldı ve başkanı oldu. 6’ncı Filo’ya karşı bildiri yayımladığı gerekçesiyle Kasım 1968’de okuldan atıldı. FKF ve TİP içinde ortaya çıkan ayrışmada Milli Demokratik Devrim (MDD) tezini savunan kesimde yer aldı.

İşçi-Köylü gazetesinin İstanbul’daki bürosunda çalışan Kaypakkaya, Aydınlık ve Türk Solu dergilerine yazılar yazdı. Aydınlık içinde meydana gelen ayrışmada Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) kanadında yer aldı. 1972’de PDA ile yolları ayrılan Kaypakkaya, Perinçek ve çevresinin revizyonist, oportünist olduklarını ifade etti ve daha sonra TKP/ML TİKKO’yu kurdu.

TKP/ML faaliyetlerinin yoğunlaştığı Dersim’de mücadele ederken, 24 Ocak 1973’te Vartinik mezrasında bir köyde kaldıkları sırada etrafları kolluk kuvvetleri tarafından sarıldı. Kaypakkaya boynundan saçma kurşunlarıyla vuruldu. Beş gün kadar dağda yaralı saklanan Kaypakkaya, yiyeceğinin kalmaması üzerine indiği köyde Cafer Atan isimli bir öğretmenin ihbarı sonucu yakalandı. Yaralıyken kasıtlı olarak saatlerce yürütülmesinin sonucu olarak parmakları hissizleşti ve hastanede reddetmesine rağmen 20 Şubat 1973’te ayak parmakları kesildi.

4 AY BOYUNCA SORGU

Kaypakkaya dört ay boyunca süren sorgulaması sırasında defalarca işkenceye maruz bırakıldı. Mahkemeye çıkartılmasına az bir zaman kala, görgü tanıklarına göre 16 Mayıs 1973’te son bir kez sorguya götürüldü ve 18 Mayıs 1973’te yaşama veda etti. Ölüm sebebi ise kayıtlara ‘intihar’ olarak geçti. Oğlunu görmeye gelen babasına ertesi gün cansız bedeni teslim edildi.

Babası Ali Kaypakkaya, daha sonra oğlunun cenazesini teslim almaya gittiği zaman yaşadıklarını şöyle anlatmıştı: “Oğlumun cenazesini aldım. Taşıması için bir hamal tuttum, ücreti 5 liraydı. Hamal sordu; ‘Bu nedir amca?’ ‘Oğlum’ dedim, ‘Solcu, öğrenci. İşkencede öldürüldü.’ Hamal ağladı, parayı da almadı. ‘Kalsın’ dedi.” Kaypakkaya’nın yazıları iki ciltlik ‘Bütün Yazılar’ adlı eserde toplandı. Yazar Nihat Behram Kaypakkaya için "Ser verip sır vermeyen bir yiğit" kitabını yazdı. Kaypakkaya, Türkiye’nin sosyalist düşünce dünyasına farklı ivme kazandırmış bir teorisyen olarak görüldü. En çok dikkati çeken, dönemin sosyalistlerinin büyük çoğunluğunun yer aldığı Millî Demokratik Devrim anlayışını savunan grupların görüşleriyle neredeyse taban tabana zıt duran bir Kemalizm karşıtlığıydı.