Kızıltepeli Serdal Yıldırım 21 yaşındayken geçirdiği trafik kazasında sakatlandı, belden aşağısı felç oldu, hayatına tekerlekli sandalyeyle devam ediyordu. 2018 yılında 9 yıl hapis cezası aldı, tutuklandı. Aynı yıl Mardin E Tipi Hapishanesi’nden tedavi amaçlı Metris Rehabilitasyon Tipi Hapishanesi’ne gönderildi. Cezaevinde fizik tedavisi düzgün yapılamadığı için yürüme ihtimali ortadan kalktı.

Metris R tipi Hapishanesi’nde kalırken hasta bakıcılar tarafından tekerlekli sandalyeden yatağına taşınırken düşürüldü, sırtındaki omurlarına takılı olan platin yerinden kaydı. O günden beri sırt üstü yatamıyor ve çok ağrı çekiyor. Doktorlar acil ameliyata alınması gerektiğini söyledi ve İstanbul Baltalimanı Kemik Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevki yapıldı ama hastane doktorları bu ameliyatın çok zor bir ameliyat olduğunu ve cezaevi koşullarında yapılmasının mümkün olmadığını, söz konusu ameliyatın sonrasında çok özenli bir bakım süreci gerektirdiğini söylediler, ameliyatı yapılmadı.

Yüzde 98 engelli raporu olan Serdal Yıldırım’a 2 Şubat 2020’de Adli Tıp Kurumu’nca ‘hapishanede kalamaz’ raporu verildi.

Fakat infaz savcılığı, kaymakamlığın ve valiliğin Mardin ve Kızıltepe polisinden aldığı bilgilerle verdiği rapora dayanarak ‘’Her ne kadar tek başına kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak olsa da’’ diyerek tahliye talebini reddetti.

Serdal Yıldırım, aynı koğuştaki boyundan aşağısı felçli Abdullah Turan ve elleri bilekten ve dirsekten kesik konumda olup tüberküloz tedavisi gören Ergin Aktaş birbirlerine bakarak yaşamaya çalışıyorlar.

Ve şimdi bir de COVID-19 salgınıyla karşı karşıyalar.

Salgını bahane ederek çok önceden hazırladığı infaz düzenlemesini gündeme getiren iktidar partisi, yasa teklifiyle ‘kendisine bakamayacak durumda olan hastaların konutta infazını mümkün hale getirdiklerini’ ileri sürüyor. Teklifin 15. Maddesi’yle de ‘cezaevinde kalamaz’ şeklinde sağlık raporu bulunanların da tahliye edilebilmesinin önü açılıyor.

Ancak o mahpus, gazeteciler, öğrenciler, siyasetçileri hapsetmek üzere kullanılan Terörle Mücadele Yasası’ndan hüküm giymemişse… Çünkü yasa teklifi TMK’den hüküm giyenleri kapsamıyor. Bu suçtan hapiste olan hasta mahkûmların durumuna dair bir açıklama veya belirsizliği giderecek bir madde de yok.

İHD Merkezi Hapishane Komisyonu’nun ‘Ağır Hasta ve Hasta Mahpus Listesi’ne göre Türkiye hapishanelerinde halen 591’i ağır hasta olmak üzere toplam 1564 hasta mahpus bulunuyor.

O hasta mahpusların bulunduğu hapishanelerin doluluk oranı ise yüzde 120. Yan kapasite fazlasıyla aşılmış durumda. TÜİK rakamlarına göre 2017 sonunda 232 bin olan mahpus sayısı 2019’un ilk altı ayında 270 binlere ulaştı.

Salgına karşı en çok hastalar ama aslında tüm mahpuslar savunmasız durumda.

Örneğin Bolu T Tipi Cezaevi’nden bana yazan mahpus, “Günde 2 kez sayım için koğuşa 6-7 infaz koruma memuru giriyor, ayda 2 kez arama yapmak amacıyla 8-10 memur ya da jandarma giriyor. Personel mesai bitiminde servise biniyor, markete pazara gidiyor ister istemez insanlarla yakınlaşıyorlar.

Belki biri ya da birkaçı enfekte halde... Görevli personel işi gereği koğuşa geldiğinde, yemeği verirken kantin malzemelerini verirken, evrak verirken virüsü koğuşa getirebilir. 10 kişilik koğuşlarda 20 kişinin kaldığı, 2 metrekareye 1 kişinin düştüğü, yerde 4 kişinin yattığı gerçekleri göz önüne alındığında, virüsün koğuştaki herkesi enfekte etmesi zannediyorum ki ancak 1-2 saat sürecektir.”

Virüs karşısında Serdal, Abdullah, Ergin’in de aralarında olduğu 591 hasta mahpusun ne kadar şansı olur sizce?