Şeref verdiniz, Sir McKellen

Festival bu akşam Yunan yönetmen Tassos Boulmatis’in filmi ‘Lodos/Notias’ ile açılıyor. Nisan’ın 15’ine, referandum öncesine kadar sinemayla birlikteyiz. “İşte bizi böyle oyalıyorlar,” demeye niyetlenen varsa hiç zahmet etmesin. Biz kendi kendimizi, “Bu ne rezillik! Kimse bir şey yapmayacak mı?” diye oyalıyoruz nasılsa.

Ama bu yıl festivalde, oyunculuğu kadar eylemciliğiyle de tanınan bir konuk var. Sir Ian McKellen, cinsel tercihini başından beri saklı tutmamayı tercih edenlerden. British Council Film Elçisi aktör, LGBTİ sosyal hareketlerini desteklemesiyle de tanınıyor. LGBT hakları için dünyanın dört bir tarafında, yürüyüş kolunun başında olduğu pek çok fotoğrafını gördüm. İşine de aynı ölçüde hâkim, sanırım hayli de kontrolcu. McKellen bu akşam 36. İstanbul Film Festivali’nden bir Onur Ödülü alacak. Sonra da hayranlarıyla birkaç kez daha karşılaşacak. Boğaziçi Üniversitesi’nde British council-İKSV işbirliğiyle düzenlenen söyleşiye yer kalmamış diyorlar. Olsun, belki de Zorlu PSM’de Perşembe günkü söyleşiye dahil olabiliriz.

Sonra da 7 Nisan’da Kadıköy Rexx’te, 8 Nisan’da da Beyoğlu’nda, Atlas Sineması’nda filmi ‘III. Richard’ı takdim edecek. Onun ziyaretiyle ilgili bir de canlı ekrandan izleyebileceğimiz oyun var. Harold Pinter’in “No Man’s Land”inde Ian McKellen ile yakın dostu aktör Patrick Stewart oynayacaklar. Bu National Live sonra üç kez daha pazartesi günleri tekrarlanacak. Stewart ile McKellen, birbirleriyle çok iyi anlaşıyor. Hatta iki Sir’den McKellen olanı, arkadaşını bizzat evlendirmişti. Aynı film dizisinde birlikte (yoksa ‘karşılıklı’ mı demeli?) oynadılar. “X-Men”de biri Profesör X’ti, diğeri ise Magneto (Erik Lensherr); mavi gözlerin buz gibi bakışıyla hem nefret verici, hem tuhaf bir cazibeye sahip ‘kötü’ karakter. Onları ‘Uzay Yolu’ ile ‘Yüzüklerin Efendisi’ ve ‘Hobbit’ten zaten tanıyorduk.

Bu yakınlarda ise, adının Peter Jackson filmlerindeki karakteriyle birlikte anıldığın duyduk. Oscar ödül töreninde hiç kusurları olmaksızın yanlış filme ödül veren Faye Dunaway ile Warren Beatty’ye yolladığı mesajla dikkati çekmişti:

“Sevgili Faye ve Warren:

“Bir dahaki sefere benim ödül verirken hep yaptığımı yapın. Sahneye çıkmadan önce sahne arkasında zarfı sinsi sinsi, usulca açın, içine göz atın. Eğer biri ne yaptığınızı sorarsa, kazananın adının okunuşunu ya da kazananın kim olduğunu kontrol etmeniz gerektiğini söylersiniz! Ian x”

Hayranları ondan bu bilgeliği bekliyormuş besbelli. Ne de olsa Gandalf, güven duyduğumuz bir karakterdir. Orta Dünya’yı kısmen ona emanet etmiştik.

Disney’in, eski animasyonları oyunculu olarak yeniden çekme hamlesinin bir parçası olan “Güzel ve Çirkin / Beauty and the Beast”te ise onu, Çirkin’in şatosundaki, cadı büyüsü kurbanı eşyalardan biri, Cogsworth adlı saat olarak izleyeceğiz.

Sir McKellen, saygı dolu bir sevgi duyduğumuz o emsalsiz İngiliz (yoksa Britanyalı mı demek gerekiyor?) aktörlerden biri de sizsiniz. Hatta sizi çok kıymetli bir ikilime dahil edebilirim. John Gielgud ile John Hurt’ün arasına... Fiziklerinden çok yeteneklerine, ustalıklarına güvenen, bedenlerine çok hakim aktörlerdi onlar da. Hepinizin, hafızaya kazınmış vurucu anları olsa da, ekonomik oynayan kişilerdiniz, kontrol sahibiydiniz. Çok yaşayın, üçünüzün en uzun yaşayanı olun, sizi hep izleyebilelim, Sir Ian McKellen. Şehrimize geldiğiniz için çok, çok memnunuz.