‘Geçici Rahatsızlık’… İstanbul 2010 kültür başkenti görsel sanatlar projeleri kapsamında ‘Geçici Rahatsızlık’ isimli sergi şu sıralar Kartal’da sunulmakta.

‘Geçici Rahatsızlık’… İstanbul 2010 kültür başkenti görsel sanatlar projeleri kapsamında ‘Geçici Rahatsızlık’ isimli sergi şu sıralar Kartal’da sunulmakta. Sergi sanatçılarından Orhan Cem Çetin ile c.tesi günü birlikte salonu ziyaret ettik. Küratör Marcus Graf ‘Geçici Rahatsızlık’tan neyi kastettiklerini şu şekilde açıklıyor. “Geçici Rahatsızlık, her şeyin kesintisiz bir akış içinde olduğu İstanbul’un kentsel ve sosyal istikrarsızlığına atıfta bulunuyor… Dev soylulaştırıldı; otoyollar ve köprülerle olduğu gibi kültürler ve sınıflarla da bölündü. Yerel ve küresel olduğu iddiasındaki sanat dünyamız Beyoğlu çevresinde hepi topu 10 km. çapında bir alan içinde faaliyet gösteriyor… Tam da bu yüzden ‘Geçici Rahatsızlık’, Ümraniye, Kartal, Maltepe ve Tuzla gibi ücra uydu istasyonlara sanatçılar gönderiyor, bu henüz bilinmeyen alanda heterojen ve çoğulcu fikirlerin keşfine çıkılıyor…”
Sergideki çağdaş sanat eserlerinin bir kısmının anlaşılamama ya da zorlama fikirsel üretimler olduğunu hemen belirteyim. Metinde geçen ücra uydu istasyonlarından da ne kastedildiğini anlamadığımı eklemeliyim. Rantsal dönüşüme muhalif semtleri ücra diye tanımlanmasını ironik olarak mı yorumlayacağız? Nancy Atakan’dan ‘Kronik Rahatsızlık’, İrem Tok’dan ‘Son Oda’, Orhan Cem Çetin’den ‘Komşuluk’ adlı eserler öne çıkan çalışmalar olarak duruyor. Ali Taptık ve Okan Karadayılar’ın ‘Açık Ev’ fotoğraflar serisi bulunmuş fotoğraflar diye tanımlanıyor. Postmodern bu çalışma kendine mal etme eylemi üzerine kurulu. Kendine mal etme eylemini, görüntüyü ait olduğu bir çevreden ve içinde bulunduğu koşullardan kopararak başka bir anlam kazanacağı farklı bir çevreye taşımak olarak yorumlarsak; ‘Kavramsal ve minimal sanatla biraz sekteye uğrayan politik muhalif etkiler’ ve ‘kapitalizmin konvansiyonel uygulayıcılarının çeşitli enstrümanları tarafından ciddi biçimde kıskaca alındığı bir dönemde ortaya konan bu tip işlerin eleştirel üsluptan uzaklaşmaları’ tartışmasını ‘Açık Ev’ için de yapmamız gerekir diye düşünüyorum.
Büyük Buluşma Sergileri… ‘Öznesiz’ sergisi, 3-24 Ekim 2009 tarihleri arasında Karşı Sanat/Beyoğlu’da, ‘My Name is Casper’ sergisi  4-24 Ekim 2009 tarihlerinde Tarihi Sümerbank Binası/Karaköy’de ve  ‘Hayalet’ sergisi, 5-12 Eylül 2009  Ghetto/Galatasaray’da açıldı.
97 bağımsız sanatçı, 18 sanatçı grubu; 265 katılımcı, ortak tema ve sorunsallarla bir araya geldi, tartıştı, tasarladı ve ürettiklerini birlikte sergiliyor.
Bu çalışmanın en önemli özelliği; gruplar, sanatçılar ve yapıtlar, hiçbir seçici üst kurul olmaksızın tümüyle özgür ve demokratik anlayışla bir araya gelmesi. Sanat ortamını, zihinleri, kimlikleri kuşatan ‘proje’ anlayış ve organizasyonlarının tümüyle dışında olması.
‘My Name is Casper’ sergisi, 2009 yılı başlarından itibaren Karşı Sanat Çalışmaları bünyesinde düzenlenen Brecht, Marksist Estetik, Sanat ve Siyaset konulu söyleşiler, atölyeler, dünyada hızla derinleşen kriz sürecinde sanatın ve sanatçının yerini, konumunu sorgulamayı getirerek ortaya çıktı. Manifestolarını ise şu şekilde belirginleştiriyorlar;
Kültür endüstrisinin, pazar kurallarının belirleyiciliği altında, bağımlılık -özgürlük tartışması, sanat ve sanatçı için sadece kuramsal değil, varoluşsal sorundur. Tüketim toplumu, gösteri toplumu, görsel ideoloji vb. kavramlar, sanatsal olduğu kadar, gündelik gerçeklikle ilişkimizin de anahtarlarıdır. Toplumsal yaşamın her alanında olanca yoğunluğuyla devam eden iktidar mücadelesi, etnisiteden düşünce ve inanca, beden ve cinsiyete değin kimlik mücadelesine de karşılık gelmektedir. Mağdurun temsiliyetine konulan engeller, sanatın, eleştirel bakışın, yaratımın da önündeki engellerdir. Tüm bu koşullarda yaşadığımız coğrafya ve tarih üzerinden süregiden sorunlarımızı, ütopyalarımızı anlamak, tartışmak, ilişkilendirmek isteyen çözüm ortaklarına, birlikteliğe, dayanışmaya ihtiyaç vardır.
Sergi, 29 Ekim-8 Kasım Tüyap Sanat ve Kitap Fuarı’nda sergilenecek.
‘Kortejo, Aile Evleri’ Sergisi… Son sergi haberi de İzmir’den. Konak Belediyesi’nin desteklediği İFOD VE Simurgphotos üyesi Birol Üzmez imzalı. Daha önce Madenciler ve Çingeneler belgesel çalışmaları bulunan Üzmez’in son çalışması Aile Evleri’ni anlatıyor. İzmir’e özel bir yaşam biçimi olan Musevi aile evleri (kortejo), 500 yıldan sonra artık yoksul İzmirli ailelerin, kimsesizlerin sığınağı olarak kullanılıyor. İspanya’dan göç eden yoksul Musevilerin birbirine omuz vererek yeni hayatlarına uyum için bir arada yaşadıkları kortejolar, şimdilerde hayata tutunmak için yaşadıkları dört duvardan güç alan yoksul ailelerin, kimsesizlerin, yalnızların, garibanların ve kaybolmuşların yeni mekânı. İzlenmesi gereken önemli bir çalışma.