Öykü yazarı Ahmet Büke, ‘Zeyno Kitapları’ serisinin dördüncüsü ve sonuncusu olan ‘Paspas Tepemde Kapiş Paçamda’ ile minik okurlarıyla buluştu. Büke, “Artık bu serinin bittiğini düşünüyorum. Ama Zeynolar bitmez. Onların maceraları sürer gider hep” diyor

Seri biter, Zeynolar bitmez

Işıl ÇALIŞKAN

Yazar Ahmet Büke, 3-8 yaş okurlarına yönelik ‘Zeyno Kitapları serisinin son macerası olan ‘Paspas Tepemde Kapiş Paçamda’yı çıkardı. Öykü, çocukluğun tadı tuzu oyunları, kahkahaları ve kedileri merkezine alıyor. Kitapta Zeyno'nun kedisiyle yaşadığı komik ve sıradışı olaylar, insanın gündelik hayata, çevreye ve başına gelenlere farklı açılardan bakmasını sağlıyor.

Kitabın arka planını ise yazarın kendisinden dinledik.


► ‘Paspas Tepemde Kapiş Paçamda’nın hikâyesini sizden dinleyelim…
Galiba geçen yazdı. Memleketim Gördes’e gitmiştim. Gördes, dağların ve ormanların arasında inci gibi bir yerdir. Ya da bana öyle geliyor. İnsan doğup büyüdüğü yerden kopamıyor... Baba evimin balkonuna oturmuş sokağı izliyordum. Benim çocukluğumda çok güzel akasya ağaçları vardı. Sonra kurudular. Çam ağaçları aldı yerlerini. O akasya ağaçlarına baharda çıkmayı çok severdik çünkü akasya çiçeklerinin tadı tatlıdır. Çocuklar onları şeker gibi emmeye bayılırlar. Ama akasyalar dikenli olur. O yüzden üstümüz başımız yırtılırdı kimi zaman. Akasya ağaçlarını kumrular da çok sever. Dikenli dalları yüzünden kediler kolay tırmanamaz, dolayısıyla yumurtaları ve yavruları korumak daha kolaydır. Ama kargalar bu ağacı tercih etmez. Çünkü onlar bir arada yaşar ve birbirlerini kollarlar. Aklı başında hiçbir canlı kargalara bulaşmak istemez. Onlar da konması, havalanması daha zahmetsiz cevizleri, kavakları tercih ederler. İşte bütün bu çocukluk bilgilerimi yeniden hatırladım o gün. Oturup bir öykü yazayım, dedim kendi kendime. Ama yazmanın en güzel tarafı da bu bana kalırsa. Aklınızda bir fikir, bir his, bir görüntü ile oturuyorsunuz ve bambaşka bir öykü çıkıyor. “Paspas Tepemde Kapiş Paçamda” böyle doğdu işte.

İYİ ÖYKÜNÜN MESAJA İHTİYACI YOK

► Bu öykü ile bir mesaj kaygısı güttünüz mü?
Vermek istediğim bir mesaj yok. Ben öykücüyüm. Öyküler kendinde varlıklardır. Yani iyi öyküler kendi evrenlerini kurarak açığa çıkarlar. O evren de zaman, mekân ve karakterlerden oluşmaz sadece, değerleri de içerir. Dolayısıyla iyi edebiyatın, iyi öykünün ayrıca vermek istediği bir mesaja ihtiyacı yoktur. Edebiyatın okur ve yazarları olarak onun evrenine dâhil oluruz, hayatı ve kendimizi anlarız ya da anlamaya yaklaşırız. Bir de çocukların mesaj almaya pek ihtiyaçları yoktur. Yaşlarının bizden küçük olması, dünyayı ve hayatı kavrama yeteneklerinin bizden az olduğu anlamına gelmiyor. İyi edebiyat yapalım, onlar da eğer isterlerse bunun bir parçası olsunlar.

Çocuk gözünden anlatırken kendi çocukluğunuzda hissettiklerinizden mi yola çıkıyorsunuz, yoksa iyi bir gözlemci olmanız yeterli oluyor mu?
Kendi çocukluğumu hiç unutmuyorum ama öykü yazarlığı kendinizden uzaklaştığınız an başlayan bir uğraştır. Hayatımızda anlatılmaya değer çok fazla şey olmaz genelde. Okuyarak, dinleyerek ve durmadan insanların ve hayatın içinde dolaşarak, gözleyerek metinlerin hammaddelerini toplarız. Çocuklar için yazarken de farklı olmuyor.

► Çocuk kitabı yazmak aynı zamanda bir sorumluluk. Onlar için yazarken hassasiyetleriniz neler oluyor?
Zorunluluk, hassasiyet, görev gibi duyguları biraz geriden bırakarak yazmak en iyisidir. Bu duygularımızı terk edemeyiz. Ayrıca bunu yapmamalıyız da ama yazıya oturunca onlar yerini bilse iyi olur bence. Çocuklar için yazarken de böyle olmalı diye düşünüyorum. Ama mutlaka ve mutlaka çocuk edebiyatında uzmanlaşmış yayıncı ve editörlerle çalışılmalı. Türk ve dünya edebiyatını, çocuk yazınını iyi tanıyan, çocuğun değerler dünyasından haberi olan, pedagoji bilgisi olan editörlerle çalışmak, kimi zaman cümlelerin hatta gereken sözcüklerin üzerinde tartışmak, birlikte karar vermek bu işin sırrı gibi geliyor bana.

BEN DEĞİL ÖYKÜLER BENİ BULUYOR

► Konuları seçerken öncelikleriniz neler oluyor?
Konu seçmiyorum. Öyküler beni buluyor bir şekilde.

► Kitabınızda Merve Atılgan size çizimleriyle eşlik etmiş. Bu birliktelikle ilgili neler söylersiniz?
Yıllar önce ON8 Blog’da haftalık öyküler yazıyordum. Merve o öykülerin bir kısmına çizdi. O zaman hayran kalmıştım yarattığı dünyaya. Bir metnin içine işleyip yepyeni bir şey çıkıyordu ortaya. Sonra yaptığı başka işleri de izledim. Hepsi harikaydı gerçekten. Çocuk kitapları yazmaya başlayınca içimde hep bir ukdeydi onları Merve Atılgan’ın çizmesi. Artık nasip bu kitabaymış.

ÇİZERLER KİTABA YENİ BİR DÜNYA KATAR

seri-biter-zeynolar-bitmez-751273-1.

► Çocuk kitaplarının çizimlerle ilişkisini nasıl anlatırsınız?
Çizerliğin kitabı tamamlayan bir uğraş olmadığını; çizerlerin ayrı bir disiplin ve yetenekle kitaba ait yeni bir dünyanın kurucuları olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bir yazar önceki işlerine bakarak bir çizeri tercih edebilir ama tercih ettikten sonrasını ona tarif edemez ya da etmemeli.

► Çocuk kitabı yazmakla yetişkinler için yazmak arasındaki en büyük fark nedir?
Bir fark olmadığını anladım bu işin içinde. Ama her durumda iyi editörlerle, yayıncılarla çalışmak bir avantaj iken çocuk edebiyatında işin uzmanlarıyla yol almak olmazsa olmaz.

► ‘Paspas Tepemde Kapiş Paçamda’ serinin son kitabıydı. Sonraki maceralarınızda neler planlıyorsunuz?
Artık bu serinin bittiğini düşünüyorum. Ama Zeynolar bitmez. Onların maceraları sürer gider hep.