1950’den beri tartışılıyor. 80 darbesinden sonra, gelişme ve verilerle doğru orantılı yaygınlaştı. 2002’de iktidara gelen AKP ile sıçrama yaptı. Türkiye sosyo-kültürel yapısının homojen oluşu ve molla rejimine benzer tepeden, keskin, belirleyici bir hamle yapılmasının zorluğu tartışmayı muğlak hale getiriyor.

‘Bir sabah kalktığımızda’ ya da ‘bir gece ansızın’ tavrı, din konusunda Türkiye’ye uygulanabilir bir model değil. Ancak siyasal İslam daha meşakkatli olsa da din-devlet-toplum dönüşümünde başka ve daha tehlikeli yöntemleri deniyor: Takiye, sızma, pusu kurma, zamana yayma.

Sinsi kanser hücresinin nasıl yayıldığını gözlemleyebilmek için, her fırsatta dini referans veren yeni devlet aklına, kurumların dönüşümüne, yürürlüğe giren kanunlara, mahalle baskısına, değişen demografiye birlikte bakmak lazım. Örneklerin tümü güncel.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekim’de Çamlıca Camii’nde “Kendi aramızda merhametli kuffara karşı şiddetli olacağız” ifadelerini kullandı. Geçen ay ise Diyanet İşleri Bakanlığı’nın, Din Şurası’nda “Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dönem koşulları yerine dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz" dedi.

Türkiye’de kurumlar, dini cemaatler tarafından parselleniyor. Ders çıkarılmadı. Eğitim, sağlık, hukuk müesseselerinin nasıl dincilere tahsis edildiği gözler önünde. İsmailağası’ndan Menzil’ine ve ithal Haznevi tarikatına kadar alan kapma mücadelesi var.

Dönüşümün mihenk taşı eğitim. Milli Eğitim Bakanlığı geri adım atsa da 2018’de müfredata cihat derslerini sokmaya çalışmıştı. Şimdi okul öncesi din eğitimi adımı attı. ‘Dinimi seviyorum, öğreniyorum’ adıyla Yalova’da devlet okulunda, ‘dini eğitim sınıfı’ projesi başlatıldı.

Din ve Arap Kültürü’nün yaygınlaşmasına, normalleşmesine hız verildi. Kırıkkale Üniversitesi’nde, ‘Dünya Arapça Günü’ düzenlendi, Arapça İstiklal Marşı okundu. Diyanet Çocuk dergisini açıp bakarsanız her sayıda bilimsel aklın, peygamber sünneti ile yer değiştirdiğine ilişkin sayısız örnek görürsünüz.

Diyanet İşleri Strateji geliştirme Başkanlığı’nın 2018 istatistiklerine göre Türkiye’de 88 bin 681 cami var. 2018 ‘Sağlık İstatistikleri Yıllığı’ ise toplam hastane sayımızın bin 534 olduğunu gösteriyor. Yani hastaneden 60 kat fazla cami var.

Kanunlar düzenleniyor. İlk kez şeriat kuralları Resmi Gazete’de yayımlanıp, bir ilke imza atıldı. İslami finans kuruluşlarının denetleme standartlarını belirleyen kurallar açıklandı. Denetçilerden, ‘Allah-u Teala’dan korkmaları’ ve ‘fıkıh kurallarına uymaları’ istendi.

En kritik kurumlardan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), önce Menbiç’teki ‘Fırat Kalkanı’ sonra Afrin’deki ‘Zeytin Dalı’ ardından da Rojava’daki ‘Barış Pınarı’nda cihatçılarla ortak harekât yaptı. Üstelik ana muhalefet partisi desteğiyle. Bunun üzerinden laikliği sorgulamanız ya da ÖSO/SMO’nun maaşlarının vergilerimizden ödendiğini ifade etmeniz yasak!

Suriye içsavaşı büyük göç dalgası yaydı. Yıkılan ülkede mazlumlar ortaya çıkarken, Türkiye’nin demografisi de bozuldu. AKP, mülteci sırtından din ve kültür ikame etme fırsatını da kaçırmadı. Sırada 50 bin İdlibli var. İçlerindeki militanı tespit zor.

Dengeleri hassas Hatay’ın Reyhanlı ilçesi, Suriye’de bir cihat şehri gibi oldu. Geçen Haziran’da, eski IŞİD üyesi El Sarut kitlesel cenaze töreni ve tekbirlerle binlerce kişi tarafından Tevhid Camii’nden Suriye’ye yollandı. Maraş’taki Alevi bölgesine kampı inşa edildi.

Hiçbiri tepenin dilinden de uygulamalardan da bağımsız değil. Mahalle baskısı ile masa altında kadeh saklayan, el değiştiren sermaye nedeniyle ‘hayırlı cumalar’ mesajı atması komik de… Mahkemenin, “Etek boyun nasıldı, gece dışarıda ne işin vardı?” soruları yeni kadın ölümlerine zemin. Dine göre evlilik yaşı küçüğün rızası değil, ahlaksızca istismarı.

Hepsi, keskin din icraatlarının sonucu. Şeriat gelir mi? Sağlaması var. Cemiyet hayatından, meydanlardan ‘Yeni Türkiye’ ve eskisine ait fotoğrafları karşılaştırın. Son yıllarında kullanılan bir slogan var: “Laikliği yeniden kazanacağız. Mevzuu çok ağır!