Altan Tan ‘Aykırı Sorular’a konuk olduğunda: “Ben şeriatçıyım. Şeriat isterim” demişti. Daha yeni vekil olmuştu! Dürüst davranmış, gizlenmemişti anlayacağınız. O günlerde Sırrı Süreyya Önder bir başka programda konuk oldu bana. Ona sordum: “Siz bir sosyalistsiniz, şeriatçı Altan Tan’la nasıl aynı yolda yürüyorsunuz?” diye. “Benim yoldaşım” demişti. Meselenin özeti bu iki olayda saklıdır.

“Yoldaş” kime denir?

Aynı davanın, öğretinin insanı olarak ve bir savaşım sırasında, sırtını dayayabileceğin güvende kimseye denir yoldaş. Dünyaya aynı yerden bakmak, aynı değerleri taşımak ve elbet devrimci olmak gereklidir bu sözcüğün hakkını vermek için. Neoliberal siyasetin bulandırdığı ortamda yönünü kaybedersen, zırvalamaya başlarsın. Altan Tan esasen RTE’nin yoldaşıdır(!) O halde bunu maskeleyen ve siyaseten her şeyin içini boşaltanları sorgulamak gerekmez mi?

AKP cumhuriyeti ortadan kaldırmak için türlü yalanlar uydururken yanına ortak bulmak zorundaydı. “Vesayet” sözcüğünü öyle iyi pazarladılar ki, hemen yanlarına demokrat(!) ‘liberal’leri, dönek solcuları aldılar. Siyasal İslamcıdan demokrat yaratma süreci böyle başladı. Yetmedi; bu kez ‘barış’ sözcüğü tacirliği başladı. Bu defa yanlarına yazık ki Kürt hareketini aldı İslamcılar. İkisine karşı çıkanlarsa; darbeci, barış düşmanı olarak tarif edildi. Herkes RTE padişah olsun diye çalışıyordu anlayacağınız.

Bu ülkenin yakın tarihinin en acı olayı SHP’nin Kürt vekillerinin meclisten yaka paça çıkarılarak, dövülerek mahpusa gönderilmesidir. Kırılma o gün keskinleşmiş, Türk-Kürt arasındaki uçurum derinleşmiştir. Doksanların o korkunç günlerini anımsayalım. Dokunulmazlık meselesi işte o günler göz önüne gelerek anlaşılmalı ve milliyetçiliğin er ya da geç ırkçılığa varacağı asla unutulmamalıdır. Ha bir de yaşamının herhangi bir döneminde İslamcı olan birinin, asla demokrat olamayacağı! Öğretisi buna engeldir.

Altan Tan bir anahtar isim bu günleri anlamak için. Yoldaşı(!) RTE ile paslaşıyor. Çünkü dokunulmazlıklar kalktığında, başına bir iş gelmeyecek, güvende bir vekil olma garantisi var. RTE’nin başkanlığında Kürt-İslam hareketinin başında olacak. Ne AKP’nin, ne Barzani’nin bir itirazı yok ümmet ekseninde buluşmaya. O halde solculardan, laiklerden arınmış bir Kürt siyasal hareketi için biçilmiş kaftan Altan Tan! Hüda Par genel başkanı Altan Tan niye olmasın ve başkan yardımcısı Hüda Kaya?

Kürt siyasal hareketi laiklikten, cumhuriyetten, devrimcilikten kopup, kitle partisi olacağım diye, yalancı barış masası sürsün diye kimliğinden ödün verdi. Cumhuriyetçileri düşman saydı, tarihi halk oylamasında tarafsız kaldı, “Gezi” sürecinde ürkek davrandı, RTE cumhurbaşkanı olunca Selahattin bey kalktı ayakta alkışladı; HDP vekilleri Hakan Fidan’la, Yalçın Akdoğan’la, Efkan Ala ile boy boy fotoğraflar verdi, yine de olmadı. Olamazdı da. Milliyetçilik, ümmetçilik bir kez öğreti olarak sızdı mı bünyeye kurtulmak olanaksızdır. Yazık ki Kürt gençleri de milliyetçiliğe, ümmetçiliğe itiliyor hızla…

Peki, ne yapmalı?

CHP bu süreçte ‘dokunulmazlık’ meselesini doğru okumalı. Bu taktik Altan Tan’ları Kürt siyasetinde öne çıkarmak içindir. ‘Terör’ sözcüğü tıpkı ‘barış’, ‘demokrasi’ sözcükleri gibi içi boşaltılarak pazarlanmaktadır. Bugün coğrafyamız kan gölüne döndü. Bunu ırkçı, mezhepçi, dinci anlayış bile isteye yarattı. Anlayacağınız laik cumhuriyeti, eşit yurttaşlık temelinde yeniden kuracaksak, gerçek teröristleri yargılamak gerek. Bunun için de zihinlerdeki dokunulmazlığı kaldırmak gerek. HDP Altan Tan’dan medet umarak hata yaptı, CHP dokunulmazlıkları kaldırarak bu siyasal İslamcıların önünü açmamalı! Büyük bir hata yapmamalı!

Böyle bunalım dönemlerinden ders çıkarmak ve memleketi yeniden inşa etmek için yol bulmak zorundayız. Mezhepçi çatışma iklimi derinleşiyor. Memleketi asıl yıkacak olan bu ayrışmadır. Tarihsel kin tohumları ekiliyor. Büyük bir talan karşısındayız. Sapkınlığın meşru sayıldığı, ekranlardan pazarlandığı, siyaset olarak dayatıldığı günlerdeyiz.

Gelin laik, demokratik, sosyalist cumhuriyet için yeni cümle kuralım.