Adalet arıyoruz! Adalet, o çocukların yaşama, ailelerinin evlatlarıyla yaşlanma hakkıydı

“Baba bugün dağlar yeşil boyandı
Kim yattı kim uyandı
Kalbime ateş düştü
İçinde yar da yandı
Su serptim ateş sönsün
Serptiğim su da yandı”

Gezi Direnişi’nde katledilen çocuklarımızın dava süreçleri türkünün yukardaki son iki dizesi gibi, “Su serptim ateş sönsün, serptiğim su da yandı.”
Adalet arıyoruz! Adalet, o çocukların yaşama, ailelerinin evlatlarıyla yaşlanma hakkıydı. Gencecik çocukların gasp edilmiş yaşam hakkının ardından ne olursa adalet yerini bulmuş olacak? Biz adalet için değil hesap sormak için gidiyoruz o davalara.

Katillerin yaptıkları yanlarına kalmasın, alacakları ceza öldürülen çocukların ailelerinin içine bir nebze olsun su serpsin diye. Her seferinde serptiğimiz su da yanıyor.
Aileler, adalet diye gittikleri adliye kapılarından psikolojik, fiziksel şiddete uğramış, bir adaletsizlik silsilesiyle karşılaşmış olarak dönüyor. Hâkimler uyuyor, katiller gülüyor, sanık avukatları “dövülen o değildi” deyip, katillik ölen kişinin kimliğine göre değişen bir mefhummuş gibi konuşuyor…
Öldürülen çocukların mahkemeleri güvenlik ve teknik yetersizlik bahanesiyle o şehirden o şehire taşınıyor.
Davasının yeri değiştirilmek istenen kardeşlerimizden Hasan Ferit Gedik’in yaşarken de yeri değiştirilmek isteniyordu.

Hasan Ferit Gedik’in dedesi, gazeteci Gülşen İşeri’yle mahalleleri Küçük Armutlu’yu ve oradaki cemevini gezerken torununu şöyle yâd ediyor: “Bu cemevi için çok uğraştı, şenlikler yaptı koşturdu eğer biterse cemevi onun vasiyeti yerine gelecek” Cemevinde dolaşıp, sonra çatısına çıkıp denize bakıyorlar birlikte, Mustafa Amca denizi göstererek; “sırf burası için, bu denizi görmeyelim diye bunca zulüm, bunca ölüm, bunca acı… Söyle kızım ben gider miyim artık burdan? Gitmem, torunumu bırakıp gitmem.” (Ateşin ve Sürgünün Gölgesinde, NotaBene Yay.)

6 Ocak Salı günü, Kartal Adliyesi’nde Hasan Ferit Gedik davasının duruşması vardı. Aylar önce mahkemenin ara kararı ile dosyanın nakli konusunda dosya Adalet Bakanlığı’na gönderilmişti. Dosya geri gelmediğinden, nakil konusunda bir karar verilmediği anlaşıldı.
Bu sebeple yargılama aşamasına geçilemedi. Sanıklar duruşmaya getirilmemişti. Hasan Ferit’in avukatları, davanın İstanbul’da görülmesi talebini yineledi.
Hasan Ferit Gedik öldürüldüğünde cezaevinde olan babası İbrahim Gedik de mahkemedeydi bu kez. Hasan Ferit ancak 3. gün defnedilebildiğinden, babasının cenazeye katılmak için tekrar cezaevinden izin alabilmesi sıkıntılı olmuş, baba Gedik, cenazedekilerin ısrarıyla kelepçesi çıkarttırılarak oğlunun mezarına toprak atabilmişti.

Hasan Ferit toprak altında yatarken, mahkemede sanık avukatları özetle, yargılama başlamadığından müvekkillerimiz boş yere hapis yatmaktadır, dedi.
Hasan Ferit’in vurulduğu gün ağır yaralanan Gökhan Aktaş’ın annesi, sanık avukatına “ben anneyim dayanamıyorum bunlara, siz bunları savunmak için kaç para aldınız” diyerek salonu terk etti. Evladıyla sınanmış anne- babalara sunulacak “herkesin savunulma hakkı vardır” ilkesi ne ifade edebilir ki... Hasan Ferit’in babası sanık avukatlarına sesleniyor; “sizin oğlunuz çeteciler tarafından öldürülseydi yine savunur muydunuz?”

Gedik Ailesi’nin avukatları, önlerindeki mikrofonun açık olduğunu fark etti, mahkeme esnasında kendi aralarındaki konuşmalarının gizlice dinlendiğini ortaya koydu, ayrıca mahkemedeki kamera ışıklarının da yandığını, haber verilmeksizin kayıt yapıldığını dile getirdi.

Avukatlar gizlice dinleneceğinde açık tutulan mikrofonlar, hâkim kararı açıklarken çalışmıyordu, “ne dedi?” diye birbirimize sorarak öğrendiklerimiz şunlar: Tutukluların tutukluluk halinin devamına karar verildi. Hâkim davayla öyle ilgiliydi ki; tutuklanmamış birini de tutuklular arasında saydı. Avukatların ikazıyla sildirdi. Davayı 1 Şubat’a almak istedi, Gedik’in avukatları “1 Şubat Pazar gününe geliyor” deyince bir sonraki duruşma 4 Mart’a alındı. Hâkim: “dosya gelirse yargılamaya başlayacağız!”

Süreci dava çıkışında Hasan Ferit’in annesi Nuray Gedik özetledi: “Oğlum toprağın altında adalet bekliyor. Koskoca adalet sarayında oğluma yer bulamadılar.”