İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in, 6 yaşındaki kızını, 29 yaşındaki müridiyle nikahladığını gazetemizin yazarı Timur Soykan’ın yazılarıyla öğrendik. Bu olayın kamu vicdanına sığmaması, hepimiz için umut oldu. Bunca ablukaya rağmen toplumumuzun midesi bu kepazeliği kaldırmadı.

Olay teşhir olduğunda politikleşmiş İslami çevrelerdeki ilk tepki, haberin bir iftira olduğu yönündeydi. Bu çevreler, sorumluluğun tarikat ve cemaatlere mal edilmesiİnden endişelendi. “Hedef islam” biçimindeki yorumlarla, müslüman halk kesimlerinin zihnini manipüle etmeye başladılar. Hedef gerçekten İslam mıydı? Bu soruya yanıt arayalım;

İddianamedeki belgeler, istismara uğrayan H.K.G ile “kocası” Kadir İstekli’nin ses kayıtlarını da içeriyor. İstekli ile H.K.G arasındaki bir konuşma ilgi çekici;

H.K.G: O zaman keşke 6 yaşında ilişkiye girmeseydik, o zaman kesin mutlu olurduk biz ya değil mi?

K.İ: Yani orası öyle dediğin gibi de… Öyleydi, böyleydi, öyle olsaydı, böyle olsaydı, olmuyor işte…

H.K.G: 6 yaşında nikahımız kıyılmasaydı, keşke babam ilişkiye izin vermeseydi, o zaman inan ki biz mutlu olurduk di mi? Yani bu sıkıntıların hiçbiri olmazdı.

K.İ: Var mı yapacak bişey, sen söyle ya. Dönebiliyoz mu H.K.G?

H.K.G: Ama telafi de olmuyor.

K.İ: Hani ben kesinlikle bir olur tarafı, yani makul tarafını gözetmiyorum ya. Yanlış bişe. Ha şu an ben kendi kız çocuğum olsa, 6 yaşında evlendirir miyim? Evlendiririm. Ama o şekil bir şeye müsaade eder miyim? Etmem.

Bu kan dondurucu dialogun son kısmını vurgulayalım; “6 yaşında evlendirir miyim? Evlendiririm”. Bugün hangi birimiz 6 yaşındaki çocuğunu evlendirmeyi hayal eder? Bu, ekseriyetimizin midesinin kaldıracağı bir şey midir? Eğer öyle değilse, Kadir İstekli, bu toplumun bir ferdi olarak nasıl çocuğunu evlendirmeyi kabul edebilmektedir? Kadir İstekli’nin zihin dünyası nasıl şekillenmiştir?

O halde gelin, bizlere mide bulandırıcı gelen ama Türkiye’de hakim hale ‘getirilen’ cemaatlerin evlilik yaşına ilişkin tavsiyelerine bakalım.

NİKAH HER YAŞTA, CİMA ERGENLİKTEN SONRA

Hakim düşünce şu; İslam’da nikahın yaşı yoktur, bir bebek beşikte bile nikahlanabilir. Fakat, nikah akdinin gerçekleşmesi, cinsel ilişkinin caiz olduğu anlamına gelmez. Cinsel ilişki, buluğ çağına erdikten sonra caizdir. Burada kız çocuğu için ilişki şartı “regl olması” şeklinde belirleniyor. Yani 9-12 yaş arasındaki bir kız çocuğuyla cinsel ilişkiye girilmesi serbesttir.

Mesela İsmailağa liderlerinden Cübbeli Ahmet Hoca, Habertürk’te Fatih Altaylı’nın konuğu oluyor ve şunları söylüyor;

“Çok fazla tartışma yok aslında. Zaten İslam’a göre buluğa erdikten sonra evlenmek serbesttir. Resmi de 18 yaş mecburiyeti getirilmiş ama İslam’a göre, helal harama göre buluğa erdikten sonra… Ha nikahta buluğ şartı da yok. Nikah beşik kertmesi de olur, çocukken de olur ama cima, duhul, zifaf, ergenlik şartı vardır.”

Türkiye’de cemaatler ve tarikatların tefsirleri Cübbeli Ahmet Hoca’nın bu yorumuna neredeyse tümüyle katılır. Yani, bu yorum İsmailağa’da ibaret değil. Fakat, cemaatler kendi mensuplarına tavsiyelerinde birbirinden ayrılır. Mesela, İsmailağa’nın kurucu lideri, Mahmut Ustaosmanoğlu, resmi nikah olmadan, dini nikah kıymamayı tavsiye ediyor. Fakat bu tavsiyesi, “medeni kanuna riayet etmek zorundayız” önermesine dayandırılıyor. Yani, 9 yaşında kız çocuğu regl olmuşsa cima edilmesi caizdir de, medeni kanuna uymadığınızda başınız belaya girer. Bu nedenle beklemekte fayda vardır.

Peki Diyanet ne diyor? Bu konuda Diyanet’in resmi sitesindeki anlatım şu şekilde;

“Nikahın, iki şahit huzurunda tarafların irade beyanında bulunmak suretiyle akdedilmesi gerekir”

Yani, nikahta irade beyanı esas. Peki kişinin iradesi ne zaman oluşur?

“Buluğ çağına erişmiş kadının velisi olmaksızın kendisinin nikahlanabilmesi mümkün olmakla birlikte, velisinin de bulunması menduptur.” (Mendup; yapılması iyi olan)

Buluğ çağı da iklim özelliklerine göre değişmekle beraber, kız çocuklarında 9 erkek çocuklarında 12 olarak belirleniyor. Yani, Diyanet de Cübbeli Ahmet’e benzer fetva veriyor.

Peki daha küçük yaşlar? Dediğimiz gibi, daha küçük yaşta da velisinin gözetiminde nikah akdi gerçekleşebiliyor. Ancak bu yaşta cima yasak. Bu noktada, müçtehitlerin bir kısmı ayrılıyor. Deniyor ki, “başlık parası gibi nedenlerle, bebekler satılabiliyor, bu nedenle nikah için buluğ çağını beklemek gerekir, yani 9-12 yaş…”. Nitekim, Diyanet’in yorumu da bu yöndedir. Öte yandan cemaat ve tarikatların önemli bir kısmı diyor ki, nikahlayabilirsin ama nikahladığın çocuğun senin evinde kalmak zorunda. Bir kısmı daha da ileri gidiyor, nikahlarsın, kocasına emanet edersin, cima edilirse günah kocanın günahıdır. Bizim kültürümüzde mide bulandırıcı ama tabloyu göstermek zorundayız.

YEMEN OLAYI

Bu konuda Türkiye’deki cemaatlerin de tartışmaya dahil olduğu bir olay 2013’te Yemen’de yaşandı. 8 yaşında bir kız çocuğu evlendiriliyor ve gerdek gecesi cinsel travmaya bağlı iç kanama nedeniyle ölüyor. Bizim Anadolu geleneğinde hepimiz tiksindiren gelen bu olay, körfez coğrafyasında toplumsal olarak meşru kabul ediliyor.

Bu olayın ardından, bizdeki dini çevreler meseleyi tartışmaya başladı. Nakşi-Halidi geleneği (İsmailağa, İskenderpaşa, Erenköy, Menzil vs.) “kız çocuğunun regl olması cima için yeterli şarttır” deyip işin içinden sıyrıldılar. Yani, “Yemen Olayı” üç aşağı beş yukarı bir “kazaydı”.

Şimdi, “Din” deyip, bu hikaye anlatılmaya devam edilirse, başımıza gelecek olan açıktır. Halkımızın bir kısmı böylesine yoz bir yaşayışı din diyerek kabullenecek, diğer kısmı da ateist olacak. Eğer din buysa, ateist olmak rasyonel bir seçenek gerçekten. Nitekim, din diye bu anlatıldığı için genç kuşak içinde deizmin oranı hızla artıyor. Böyle bir toplumsal hayatın sürdürülebilmenin mümkün olmadığı ortada. Aynı değerler setinde asgari ölçülerde bir araya gelemezsek bu toprakları cehenneme çeviririz.

Yani “İslam bu” deyip geçmemek gerekir. Türkiye’deki bir takım ilahiyatçılar, evlilik yaşına ilişkin tartışmalarda Diyanet’ten ve Nakşi-Halidi çevrelerin gelenekselci yorumlarından ayrılıyor. Bu noktada tarihselci ve modernleşmeci metodlarla farklı ve insani sonuçlara ulaşıyorlar. Ancak bu ilahiyatçılar, cemaat ve tarikatların baskısına uğruyor, İlahiyat Fakülteleri’nde barındırılmıyor, Diyanet’ten de dışlanıyorlar. İslam dışı ilan ediliyor, hatta ölümle tehdit ediliyor, TV’lere çıkarılmıyor, din adına konuşturulmuyorlar. Tek bir islami yorum, din diye pazarlanıyor. Sonuç ne mi oluyor? Müslüman halk kesimleri 6 yaşındaki çocuğun nikahlanmasının 9-10 yaşında bu çocukla cima edilmesinin “normal” olduğunu düşünüyor. Bunu dinen doğru sayıyor.

Hangisi daha tutarlı? Gelenekselci, modernleşmeci ya da tarihselci… Bunun cevabını vermek elbette bize düşmez. Ancak, “İslam budur” dersek, “bunun eleştirilmesi İslam’ın eleştirilmesidir” diye devam edersek, bu ülkenin çocuklarının çekeceği var.

Çocuk istismarı hemen her sosyal, politik çevrede görülebilir. Solcu bir çevrede, böyle bir pislik yaşamaz diyemeyiz. İlla ki çıkar… Fakat, politikleşmiş İslami çevrelerde diğer sosyal kesimlere göre istismar ahlaken normal karşılanıyor. İşte bu yüzden Kadir İstekli, “6 yaşındaki kızımı evlendirebilirim” diyebiliyor.

Bu meseleyi salt bir adli vaka gibi görür, cemaat ve tarikat gerçeğini atlarsak devekuşu gibi kafamızı kuma gömmüş oluruz. Türkiye’nin her yerinde, cemaatlerin organize ettiği dini sohbetlerde, halkımıza anlatılan hikaye işte budur.