İlk albümü Gökten ile dinleyiciyle buluşan Sırma, “Elimdeki enstrümanlar yetmiyorsa mutfağa uğrayıp bardakları, kaşıkları, pirinç dolu kavanozları mikrofon önüne taşıyabilirim. Yine de sesim hâlâ birinci enstrümanım” diyor.

Sesim birinci enstrümanım

IŞIL ÇALIŞKAN

Vokalist, besteci, söz yazarı, prodüktör, ses mühendisi. Tüm bu tanımlamaların tek bedende buluştuğu bir isim Sırma. Müzikle ilişkisi ilk olarak piyanonun başına geçtiği ilkokul yıllarına dayanıyor. O gün bugündür kendisi için tutku haline dönüşen müzik için üretmekten hiç vazgeçmedi. Solo kariyerinin ilk adımlarını dünyaca ünlü Illenium ve Said The Sky’la birlikte yarattığı, “Drop Our Hearts” ve “Drop Our Hearts (Part II)” adlı şarkılarla attı. Yurt içinde ve yurt dışında müzikseverlerin ilgisini çekmeyi başaran Sırma, şimdilerde Gökten isimli ilk albümüyle müzikseverlerle buluştu. Facebook etiketiyle çıkardığı albüm, 8 şarkıdan oluşuyor. Sırma ile kariyerini konuştuk.

Müzik serüveninizin en başına dönelim… Nasıl başladı? Ve sizin için hobi olmaktan mesleğe dönüşme süreci nasıl gerçekleşti?

Müzikle ilişkim çok derin, geriye dönüp baktığımda fark ediyorum ki aslında hep öyleymiş… Mesela siz hobi ve meslek karşılaştırması yapıyorsunuz ama benim müzikle tıpkı insanlarla olduğu gibi duygusal bir ilişkim var. Elimi ilk kez piyanoya sürdüğüm ilkokul yıllarımdan beri böyle aslında. Hayatımın hep merkezindeydi, ama merkezde tutmak için savaş verdim büyüdükçe. Lise yıllarımı konservatuarda geçirmek istiyordum, ama Robert Kolej’i kazanınca orada eğitim aldım. Okul yıllarım boyunca müzikle ilgili her aktivitenin içindeydim. Sesim oturdukça piyano arka plana düştü; bir nevi sesim birinci enstrümanım hâline geldi. Üniversite dönemi yaklaşırken yine müzik okumaya heveslendim, ki o heves hiç bir zaman tamamen sönmemişti zaten… 17 yaşımdayken Berklee College of Music’te yaz kampında eğitim almak üzere verilen Arif Mardin bursunu kazandım. Orada geçirdiğim 5 haftadan sonra üniversite eğitimim için Berklee’yi kafama koydum. Annemi ve babamı ikna etmekte biraz zorlandım; onlar da aynen sizin gibi müziği nasıl mesleğe dönüştürebileceğimi merak ediyorlardı… Daha o zamanlar sektörde yapabileceğim her türlü işi bu sebepten ötürü araştırmaya başladım. Aslında çoğu insanın ilgi alanları ve yetenekleri erken yaşlarda ortaya çıkıyor. O alanları mesleğe dönüştürebilmek ise bolca sabır, araştırma ve emek gerektiriyor.

ÖZGÜRLÜK BUDUR

Vokalist, besteci, söz yazarı, prodüktör ve ses mühendisi… Tüm bu özellikleri bir arada barındırmak bir müzisyen için ne ifade eder?

Özgürlüğü ifade eder. Bir müzisyen bütün bu vasıfları kazanabildiyse, herhangi bir stüdyoya, yapımcıya, başka müzisyenlere ve ses mühendislerine ihtiyaç olmadan tek başına eserlerini üretebilir ve yayınlayabilir. Ayrıca söz konusu ortak projeler olduğunda, beraber çalıştığı ekip arkadaşlarıyla da doğru iletişim kurabilir ve vizyonunu net bir şekilde onlara aktarabilir. Ayakları yere daha sağlam basar ve üretmek istediği müzikleri daha hızlı ve detaylı tespit edebilir.

Seslerden yarattığınız bambaşka hikâyeler, dünyalar var. Sesin müzik olma aşaması nasıl gerçekleşiyor?

Müzik, notalar, frekanslar ve dinamiklerden ibaret aslında… Farklı ses renklerine sahip kayıtları dijital ortamda bir araya getirerek yaratıyorum her hikâyeyi. O seslerin kaynakları ise en az hayat kadar değişken… Bazen deniz kenarında kaydettiğim dalga seslerinden yaratabilirim istediğim ambiyansı. Bazen de elimdeki enstrümanlar yetmiyorsa mutfağa uğrayıp bardakları, kaşıkları, pirinç dolu kavanozları mikrofon önüne taşıyabilirim. Kullandığım birçok enstrüman yazılım ürünü… Ama bazıları da böylesine hayatın içinden işte. Yine de sesim hâlâ birinci enstrümanım diyebilirim. Mesela albümümdeki son şarkı “Cennetten Bir Köşe”yi tamamen kendi sesimden oluşan katmanları bir araya getirerek yaptım. İçinde başka hiçbir enstrüman yok. Ciddi ses tasarımı gerektiren bir projeydi o parça. Kısacası benim için yaratım sürecinde en az beste ve düzenleme kadar ses tasarımı da önemli.

MERKEZE KENDİMİ KOYDUM

Gökten albümünün hikâyesini sizden dinleyelim…

Albümün merkezine kendimi koydum, çünkü içime kapandığım, kendimi dinlediğim bir döneme denk geldi yapım süreci… Her şarkı, daha önce içime attığım, dışa vuramadığım duygular ve düşüncelerle dolu. Bu albüm, ilk albümüm. Yalnız başıma, Bodrum’da yarattığım bir albüm. Bir oda düşünün; duvarları simsiyah akustik yalıtım süngerleriyle kaplı, bir tane camı var, dışarısı güneşli ve yemyeşil… Sonra odanın içinde bir masa, klavye, mikrofon, bilgisayar, ses kartı, kulaklıklar ve ben… Böyle bir ortamdan ve ruh hâlinden çıktı “Gökten”.