Maymun çiçeğine karşı etkili ikinci aşı geliştirilmiş ve 2019 yılında onay almış. İngiltere, ABD ve Kanada olgunun yakın çevresindeki temaslıları aşılıyor. Ama en çok olgunun görüldüğü Afrika’da bu aşılar yok.

Sessiz salgın

Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol

Henüz Covid-19 pandemisi bitmeden bir salgın haberi daha duyduk. Aslında hem sürmekte olan pandemiyi hem bu sessizce yayılan yeni salgını duymazdan geliyoruz demek daha doğru olur. Bu yeni salgının nedeni tanıdığımız ama belleğimizi ürpertici şekilde tırmalayan bir virüs. Çünkü bu virüs Çiçek hastalığı yapan virüs ile yakın akraba. Çiçek virüsü, yüzlerce yıl boyunca süren, ağır kayıplar ve sakatlıklara yol açan bir salgından sorumlu. Sonunda 1970’li yıllarda tüm dünyanın ortak çabaları ve aşılama ile yalnızca salgın söndürülmekle kalmayıp etkeni olan virüs de eradike edildi yani yok oldu. Böylece bilinen dünya tarihindeki yerküreden ilk ve son kez silinen virüs oldu. Çiçek virüsü yalnızca insanda hastalık yapıyordu, doğada bilinen ve tekrar geri dönebileceği başka bir kaynak yoktu ve aşı ile sağlanan bağışıklık ömür boyu ya da çok uzun sürüyordu.

Hastalık yok edilince 1970’li yıllardan itibaren aşılama durduruldu. En son aşılama 1980’den önce olduğu için kırk yaşı altı nüfus aşılanmamış, hastalık etkeni ile de karşılaşmamış ve tamamen duyarlı durumda. Maymun Çiçeği Virüsü ilk kez 1958 yılında araştırma laboratuvarlarında tutulan maymun kolonilerinde saptanmış olduğu için böyle adlandırılmış olsa da kaynak maymunlar değil.

KAYNAK AFRİKA

Asıl kaynak Afrika’daki tropikal ormanlarda yaşayan kemiriciler. Anlaşıldığı kadarıyla diğer zoonozlar gibi insana sıçramalar sonucunda hemen insana adapte olamamış. İlk insan vakası 1970 yılında Afrika’da 9 aylık bir bebek, sonrasında da Afrika’dan başka insan olguları bildiriliyor. Sonunda sıçrama denemeleri başarılı olunca, insana adapte olan ama insandan insana yayılmakta çok başarılı olamayan bu virüs, Afrika’da 2017 ve 2018 yıllarında lokal salgınlar yapıyor. Afrika’daki araştırmacılar son yıllarda artan olguların endişe verici olduğunu, virüsün insandan insana yayılma kapasitesini artırmış olabileceğini düşünüyorlar. Ancak araştırma bulguları ve uyarılarını yeterince duyurabilecekleri bir dergide yayınlatmayı başaramıyorlar. Böylece de dikkat çekerek küresel bir çabayı başlatacak zaman aralığı kaçırılmış oluyor.

İnsan ne denli nesnel düşünebildiğini zannetse de distopyaya dönüşmekte olan şeyler karşısında ister istemez ütopik bir romantizme yapışıyor. Henüz unutulamayacak kadar taze ancak yaşanmamış sayılarak, yok varsayılarak baş edilmekte olan bir pandemiden bir şeyler öğrenmiş olunabileceğini düşünmem elbette çok ütopik. Salgına cevabından oldukça memnun olan neo-liberal kapitalist sistem, insan odaklı değil kuşkusuz. Amerika, İngiltere en çok 65 yaş üzeri nüfusunu kaybetti, Türkiye’de ölümlerin yaş ve bölgesel dağılımı dahi bilinmiyor. Afrika, Asya ve Güney Amerika’da salgına hiç cevap veremeyip dalgadan dalgaya sürüklenen ülkeler ise üretken genç nüfusunu kaybettiyse de nüfus yoğunlukları zaten yüksek, eksilenin eksikliğinin fark ettirilmediği ülkeler.Hani bir şarkı var ya, 90’larda genç yakışıklı bir şarkıcının dilinden çok meşhur olmuştu. Şu nakaratı nedense belleğime kaydolmuş: “Yaşandı bitti saygısızca/Aldatmanın tadına varınca/Doğru söylesen kimin umurunda/Gözüme inanırım, haydi zıpla.”

30 ÜLKEDE VAR

Tıpkı tarihin yalnızca yaşanılmış olanları yazması gibi, insanların sağ kalım derdine düştüğü pandemilerde de yalnızca yaşamış ve kurtarılmış olanlar yazılır. Oysa sağ kalımı varoluşa katacak olan hakikatin hafızasıdır. İlk olarak mayıs başında İngiltere’den bildirilen Maymun Çiçeği hastalığı artık 30 ülkede ve Amerika, Avrupa, Orta Doğu ve Avusturalya kıtalarında. Olgu sayısı 1000’lerde. Sessiz ve ağır ağır yayılıyor. Şimdilik her felaket olasılığı gibi bizi teğet geçmiş görünüyor. Salgın ilk kez Afrika kıtası dışında bu kadar yayılıyor ve yayıldığı bu zaman diliminde ilk kez tümüyle duyarlı nüfus bu kadar yoğun. Ayrıca yapılan genomik analizler beklenmedik şekilde iki farklı salgını izlemekte olduğumuzu gösteriyor. Bunlardan birisi, son zamanlarda izlediğimiz, yakın cinsel temas ile başlayıp yayıldığı anlaşılan insan olguları ile seyreden salgın. Diğeri ise 2021’deki insan olgularından saptanılan farklı bir alt tür ve Afrika kıtasından defalarca farklı zamanlarda girip sessizce yayıldığı düşünülen salgın. Bu bulgular ve çeşitlilik virüsün çok daha yaygın olduğunu ve uzun süredir bulunduğunu destekliyor. Bu bulgu hem önemli hem endişe verici. Bu nedenle de kontrol altına alınması güç, belki de alınamayacak.

Pandemi yapmayacak ama bu ciddi olmadığı anlamına da gelmiyor. ‘İlacı ve aşısı var’ konuları teselliye benzese de, İngiltere’deki ilk olgularla ilişkili yayınlar ilaçların yan etkilerinin fazla olduğunu ve kolay kullanılamayacağını gösteriyor. Afrika dışındaki salgında ölüm olmasa da olmayacağı anlamına gelmiyor. Yalnızca bu yıl Afrika’dan 1400 olgu ve 66 ölüm bildirimi var. Aşıya gelince, çiçek aşılaması bitirildikten sonra da saklanılmakta olan ve bir de özel bir teknoloji ile daha güvenli hale getirilmiş iki aşı bulunuyor. Bu iki aşıda da kullanılan çiçek aşısı virüsünün adı “Modifiye Vaccinia Ankara” çünkü aşıdaki suş Hıfzıssıhha Enstitüsü tarafından hazırlanılmış.

KENDİNİ HATIRLATIYOR

2003 yılında Afrika dışındaki ilk salgın ABD’de görülmüş. 2003 yılında ABD Irak’a giden 50.000 askerine çiçek aşılaması yapmış. Bu aşılama sırasında bazı yan etkiler görülmesi nedeniyle daha güvenli olan ve Maymun Çiçeği hastalığına karşı da etkili ikinci aşı geliştirilmiş ve 2019 yılında onay almış. İngiltere, ABD ve Kanada “halka aşılaması” yapıyor, olgunun yakın çevresindeki temaslıları aşılamaya başladı. Ama en çok insan olgusunun görüldüğü ve kaynak olan Afrika’da bu aşılar yok. İkinci dünya savaşı sırasında tarafsız kaldığı için savaşmakta olan tüm ülkelere kendi ürettiği çiçek aşısını yollamış olan Türkiye’de aşı var mı bilmiyoruz. Artık hem çokça savaşıyor hem de bir şey üretmiyoruz. Unuttuğumuz Afrika sıkça kendini hatırlatıyor. Bundan sonraki zayıf halkanın ise hastalığı saptayamayan, temaslı izlemi yapamayan ülkeler olacağı düşünülüyor. Tekrarlayalım, bu salgınlı bir yüzyıl ama bilim de bilimin ürettikleri de her kıtaya her bölgeye ulaşmıyor. İnsan türü yerküredeki en kırılgan tür olduğunu unutmuşa benziyor. Hepimiz halkadaki en zayıf olanımız kadar zayıfız. Çiçek virüsünü yok eden hafızamızın hakikatine dönmezsek ‘‘yerküreden hiçbir virüs yok olmaz yalnızca bir bayrak yarışı ile el değiştirir’’ diyeceğiz.