Sevan Nişanyan’ı “Küçük Oteller Kitabı”ndan tanıyanlar, başlıktaki soruya kolay bir yanıt verebilirler: Nerede yatacak, elbette küçük bir otelde yatar! Onu Şirince’deki sevimli otelinden tanıyanlarsa, onun kendi otelinde yatacağını söyleyebilirler. Geleneksel mimarisini koruduğu, eski evleri onardığı yerdeki otelinde.

Verilen her iki yanıt da yanlıştır. Biliriz ki bu sorunun doğru yanıtı bu toprakların kültüründe yatar. “Yatmak” bu ülkede kavak altında keyif yapmak anlamına gelmez. Bu fiilin temsiliyeti çok açıktır; yatmanın lügat anlamı da, yan anlamı da bu toprakların kültüründe hapiste yatmak demektir.

Sorumuzu sorarken belirttiğimiz yanlışlık hali, sorudan ötededir. Bu ülkede Sevan Nişanyan’ın hapiste yatıyor olmasıdır asıl üzerinde düşünmemiz gereken.

Ama soru hâlâ yanıtsız, askıdadır; Nişanyan nerede yatar? Bu soruya yüklediğimiz yanlışlık fantezileri bir yana, sorunun yanıtını çok az kişinin biliyor olmasında yatar yanlışlık. Daha önce başka yazarlarımız için benzer saptamayı yapmıştık: Bir yazarın hapiste olması önemli bir olay ve bilinmesi gereken bir durumdur.

Belki Sevan Nişanyan’ın imar suçu işlemesinden dolayı içerde yattığını söyleyenler çıkabilir. Teknik olarak böyle bir durum da vardır. Ancak, Nişanyan’ın Muhammed Peygamber için blog yazısı nedeniyle hakkında dava açıldıktan sonra, verilen hapis cezası sürecinde, onu içeri almak sallantıya girince, sırada bekleyen imar dosyalarının hızla kesinleştirilip, arkasından içeri alınması akla bazı cinlikleri getiriyor. Hele ki kesinleşen dosyaların yatma süresi ile blog yazısı için istenen ceza süresinin aynı olması daha da ilginç bir rastlantı. Bu tablodan sonra devlet katlarındakilerin iyi polis kötü oyunu ile sorumluluk kaynağını bulandırmaları hiç bir şeyi değiştirmez. Sorsanız iktidar kapılarına, kimseler bu durumu onaylamaz. Ama içerde olma hali de sürer. Buna iki yüzlülük diyoruz biz.

Ayrıca, bu suçla ilgili başka gerçekler akla geliveriyor. Örneğin İstanbul’da kaçak yapı oranı farklı kaynaklara göre yüzde 70 ile yüzde 90 arasında. Sevan Nişanyan gibi bir Ermeni, kaçak yapıdan enselendiğine göre, sadece İstanbul’da bu suçu işleyen Türkleri alacak kapasitede bir hapishane henüz var olmadığı için onlar içeri alınmıyor olsa gerek. Demek, sıra Türklere de gelecek! Kısa sürede bir kaçak hapishane yapılarak bu iş çözülebilir.

Sevan Nişanyan’ın yattığı hapishane daha önce ünlü bir Türk “büyüğünü” konuk etmişti: Mehmet Ağar. Evet, Nişanyan şu anda Yenipazar Hapishanesi’nde yatıyor. Baştaki sorunun yanıtı budur. Yenipazar’ın hemen dışında, güney tarafında, deve güreşi alanını geçince sağda! Mehmet Ağar oraya davet edildiğinde ülke gündemine gürültüyle oturmuştu. Nişanyan ise fazla gürültü çıkarmadan usulet ve suhuletle Yenipazar Hapishanesi’ne konuk oldu. Kendisini yarım saat kadar rahatsız ettim gürültüsüz patırtısız yattığı hapishanesinde. Ağar ile Nişanyan’ın rating oranları, ülkenin siyasal, kültürel ve toplumsal düzeyinin resmidir bir bakıma.

Resmi çevreler ne derse desin, dava dosyaları ne yazarsa yazsın, Nişanyan, Ermeni bir aydın olduğu için içerdedir. Ve Ağar aynı yerde yatarken, hapiste olmayı ne kadar hak ediyorsa, Nişanyan da en azından o oranda içerde olmamayı hak ediyor. Hep dediğimiz gibi, iktidarla meselesi olduğu için içerde olan insan her zaman haklıdır.

Haftaya dize; “bırak doğanın elinde kalsın zaman” (Hakan Cem, Ölüler İçin Kılavuz, Şiirden Y.)