Seveni de çok, sevmeyeni de: Cristiano Ronaldo

Günümüz futbolunun en önemli iki futbolcusundan biri… Her futbolcunun rüyasını süsleyecek kariyerinde 24 kupa kazandı, futbolun en görkemli kupası Şampiyonlar Ligi Kupasını dört kez kaldırdı. Kariyerinde 600’ün üzerinde golü var. Bu sezon Şampiyonlar Liginde, Wembley Stadında, Tottenham Hotspur karşısında sahaya çıkan efsanenin o maç vesilesiyle müthiş hikâyesine naçizane bir bakış…

Küçük yaşlardaki lakabı “cry baby” (ağlak bebe) imiş. Onu anlatmaya devam ediyor annesi Dolores Aveiro: “Okuldan geldiği zaman ödevlerini yapmasını söylerdim ama o bir fırsatını bulup sıvışır, geç saatlere kadar arkadaşlarıyla top oynardı. Maçta gol atamazsa ağlar, gol kaçıran arkadaşlarına bağırırdı. Arkadaşları onu ‘little bee’ (küçük arı) diye çağırırlardı, çünkü sahada kimse onu yakalayamazdı!”

5 Şubat 1985 Funchal, Madeira doğumlu. İkisi kız, dört kardeşin en küçüğü. Adı, babasının ABD eski başkanı aktör Ronald Reagan’a hayranlığından miras. Babası, ilk takımı Andorinha’nın malzemecisiymiş. “Henüz 11 yaşındayken bile inanılmaz bir futbolcuydu” diyor Paulo Cardoso, Sporting Lisbon’da ki ilk antrenörü. “Topu aldığı zaman üç, dört oyuncuyu sanki orada değillermiş gibi geçerdi. Maçtan sonra arkadaşları onun etrafına toplanırdı, onun çok özel bir yetenek olduğunu anlamışlardı.”

15 yaşında kalp rahatsızlığı nedeniyle operasyon geçirmiş. 17 yaşında Sporting Lisbon’un A takımına yükselirken, bir sezonda 16-18 yaş gruplarının her seviyesinde forma giyip ilk on birde sahaya çıkan ilk futbolcu olmayı başarmış. Antrenmanlara ayak bileklerine bağladığı ağırlıklarla çıkarken, bu yöntemin ağırlıklar olmadığı zaman süratini daha da artıracağına inandığını anlatıyor eski hocaları. Liverpool’un, “öğretmen” lakaplı eski teknik direktörü Gerard Houllier, onun yeteneğini ilk fark edenlerden. Haliyle onu İngilizlerin efsane takımına transfer etmek istemiş ama Liverpool yöneticileri yaşının küçük olduğunu, gelişmesi gerektiğini düşünerek bu transferden vazgeçmiş. Hatanın böylesi!

O yıllarda onu izleyenler arasında Jose Mourinho da var. Onu yeşil sahalarda ilk gördüğünde yardımcısına, “Marco Van Basten’in oğlunu izliyoruz!” diyor; “Mükemmel tekniği var, aynı o müthiş Hollandalı gibi.” 2003 senesinin yazında, Lizbon’da, Alvalade Stadında, Sporting’in Manchester United’ı 3-1 yendiği hazırlık maçında kesişiyor yolları Sir Alex Ferguson ile. O maçta, mükemmel oynuyor, kendisini izleyen Manchester United teknik heyetini hayran bırakıyor. Maçtan sonra Manchester United’lı futbolcular baskı yapıyor Alex Ferguson’a, bu transfere ön ayak olması adına. Ferguson şunları söylüyor: “At half-time I knew I had to sign this boy. He was sensational.” (İlk yarının sonunda bu genci saflarıma katmam gerektiğini biliyordum. Mükemmel oynamıştı.)

Ve United’in altın çocuğu David Beckham’ın Real Madrid’e transfer olmasının ertesinde Sir Alex, onu 12,24 milyon Sterlin karşılığında transfer ediyor. Kırmızı Şeytanların formasını giyen ilk Portekizli. Kulüpteki ilk gününde, kendisine kaç numaralı formayı giymek istediği sorulduğunda, “Eski takımımda giydiğim 28 numarayı,” diye cevap veriyor genç futbolcu. “Hayır!“ diyor hocası, “Bu takımın 7 numaralı formasını giymiş nice futbol yıldızları geldi geçti Old Trafford’dan: Bryan Robson, Eric Cantona, David Beckham… Sen de onlardan biri olacaksın, o yüzden senin forman 7 numaradır!”

•••

2003-2009 arasında formasını giydiği United verileri kayda değer: 196 maçta 84 gol. Kazandığı kupalar üç Premier Lig şampiyonluğu, İngiltere Federasyon Kupası ve 2007-2008 sezonunda Şampiyonlar Ligi… 2009 senesinin Haziran ayında 80 Milyon Sterlin karşılığında Real Madrid’e transfer olurken, altı senelik sözleşmeye imza atıyor. Gerisi malumunuz; bir futbolcudan çok bir insanüstü bir mahluku andıran fiziği, Jöleli saçları, keskin bakışları, tay misali deparları ve belleklere kazılmış frikik pozu. Kim bilir, belki frikik anında bacaklarını iki yana açarak toptan uzaklaşırken keskin bakışlarla kaleyi gözüne kestirme hareketi, mesafe tanımaksızın vurduğu, kale ile birlikte bencillik sınırını aşan şutları, çalım anında ayaklarını topun üzerinden sağa sola geçirerek yaptığı o abartılı futbol dansı onu bazılarına göre sevimsiz kılan. “Messi yüzünde tebessüm ile oynuyor, bu ise kendine fazla güvenen kiralık katili andırıyor” demişti futbol bilgesi.

Kimilerine göre insanüstü, kimilerine göre “sürat horozu”, çoklarına göre kibirli. United’da oynadığı zamanlarda “Show pony” (sirk tayı) demişti usta solaçık Ryan Giggs, eski takım arkadaşını ondan iyi kim bilebilir ki! 2009’dan beri formasını giydiği Real Madrid’de oynadığı maç sayısından fazla golü (270 maç 286 gol) var. İki sezonda La Liga şampiyonluğu yaşadı ve üç sezonda da Şampiyonlar Ligi Kupasını kaldırdı…

Kasım ayının ilk gününde Ronaldo’lu Real Madrid Wembley Stadında, Cüneyt Çakır’ın yönettiği Şampiyonlar Ligi maçında Tottenham karşısında. 4-3-3 dizilişinde misafir takım, hücumda Ronaldo, Benzema, İsco. 23 kişilik kadronun değeri 663,4 milyon Sterlin. Serbest oynayan Ronaldo henüz 3. dakikada Isco’nun önüne bırakıyor ama vuruş etkisiz. Çabuk çıktığı anlarda kanatta Trippier ve Eriksen’le tehlikeli geliyor Tottenham, İspanyol takımı ilk 15 dakikada etkisiz. Maçın başından beri daha istekli ve yaratıcı olan ev sahibi 26’da hak ettiği golü buluyor. Trippier, ofsayt kokan pozisyonda sağdan sıfıra inip ceza sahasına kesiyor topu, Dele Alli yakın mesafeden kaçırmıyor. 32’de kendini hatırlatıyor Ronaldo, sağdan vuruşunu Lloris kornere çeliyor. 34’te bu kez penaltı noktası üzerinden kalecinin üstüne vuruyor, kendisi de inanamıyor kaçan pozisyona. İlk yarıda Tottenham’ın kaleyi bulan şut sayısı 5, topla oynama oranı yüzde 62.

90 bin taraftarın önünde Kane ve Eriksen’in tehlikeli atağıyla başlıyor ikinci yarı. Son lig maçını kaybeden Real Madrid bu maçı da kaybetmemek amacıyla yüklenmeye başlıyor ama yine golü bulan Tottenham. 56’da Dele Alli farkı ikiye çıkartıyor; Ronaldo’nun ekranlara düşen yüz ifadesi gidişatın özeti. 61’de Ramos’un yakın mesafeden gol vuruşu Ronaldo’dan dönüyor, iki dakika sonra üçüncü golü buluyor Tottenham. Kane’nin lokum gibi pasını Eriksen kaçırmıyor. Takımından umudu kesmiş olacak ki golü tek başına bulmaya çalışıyor Ronaldo ve aradığını 80’de buluyor. Marcelo’nun ortasına kalabalık arasından son vuran 7 numara ve şimdi durum 3-1. Real Madrid’in hüsrana uğradığı Wembley akşamında eve yenik dönüyor “küçük arı”…