Bu dünyadan göçtüğünüzden Facebook’tan meslektaşım, iyi çevirmen Eren Yücesan Cendey’in mesajıyla haberdar oldum. Eren sizin için, “Beni çeviri denizine arkamdan iten daima yol gösteren kişi” demiş. Birlikte kutladığınız son doğum gününüzden olduğunu söylediği çok güzel bir fotoğrafı da paylaşmış.

Hemen altında bir başka iyi çevirmenin, Duygu Akın Özyılmaz’ın mesajı yer alıyor. O da benim gibi ‘Genç Kızlar’dan etkilenmiş, Vincent Ewing’in Nihal Yeğinobalı olduğunu da benden öğrenmiş. Çevirilerinizi biliyor elbette, insan ustaların işlerine yabancı kalır mı? “Huzurla uç Yeğinobalı” demiş. Demek bizden bir kuşak sonra da aynı heyecanla okunuyormuş ‘Genç Kızlar’. Duygu çocuğum yaşındadır.

1960’lı yıllarda bünyemizi sarsan ‘Genç Kızlar’ın çevirmeni olarak sizin adınız vardı. Daha 17 yaşındayken, “Ben yazdım” demeye cesaret edemeyip de çeviri işine sahip çıktığınızı ne bilelim? “Romanın gerçekçi olabilmesi için katmam gereken erotizm dozunun, o günün ölçülerine göre fazla ağır kaçacağını bildiğimden, takma bir erkek adı kullandım” demişsiniz. Sonra, çok sonra, yazar olarak imzanızla da yayınlandı. Ama çok sayıda kaliteli çevirinizin yanı sıra başka kitaplarınız da vardı: ‘Mazi Kalbimde Bir Yaradır’ (1988), ‘Sitem’, ‘Belki Defne’ (2005), ‘Gazel’ (2007) ve anılarınızı içeren ‘Cumhuriyet Çocuğu’.

Adınız çevirilerinizle bana çok aşinaydı: Jane Austen, Thomas Hardy, Iris Murdoch, Oscar Wilde, Theodore Dreiser, Charles Dickens ve daha niceleri. O dönemde kitapların tadını daha da fazla çıkarmamı sağlayan çevirmenler var, isimleri aklımda kalan, hatta bir kısmı sonradan da hayatıma giren, dan daha çok Adını ezberlediklerimden Nüveyre Gültekin’in arkadaşım Deniz’in annesi olduğunu sonradan öğrenmiştim. Azize Abla (Belgin) ile kısa denecek bir süre Hürriyet’te mesai arkadaşı, çalışkanlığına hayran kaldım. LCC’deki çeviri hocamız Seniha Yazıcıoğlu da tanınmış bir çevirmendi ve bize, doğru çeviri yapabilmek için cümleyi kuyruğundan yakalamak gerektiğini öğretmişti. Yıllarca hep o kuyruğun peşinde koştum.

Bir çevirmen olarak, insanlara, özellikle gençlere okuma zevki aşılayan o güzel çevirilerinizin hakkını yiyerek kıymetli ‘Genç Kızlar’ımı öne çıkarmaya gönlüm razı değil. Ama şimdi okuyacak olsam ne düşünürüm, bilmiyorum. Her şeyden önce bir çevirmendiniz elbette. İyi de bir yazardınız ama, belki de çeviriden yana (naçizane) meslektaşınız olduğum için gönlüm o yana gidiyor, bilmiyorum. Eren Yücesan Cendey şöyle demiş: “Yüzlerce çevirisi ve harika romanlarıyla edebiyatımızın vaz geçilmez kalemiydi. Son güne kadar çeviriyle oyalandı.”

Belki de en doğrusu sizi ‘kaleminiz’le hatırlamak. Oysa ben ne yazık ki geç tanıdığım o insandan da söz etmek istiyorum. Ender rahatsız etsem de, hiçbir yardım başvurumu geri çevirmediniz, havada bırakmadınız. Kafayı taktığım ‘Alice Harikalar Diyarında’ ve ‘Aynanın İçinden’ kitapları için bir araya getirdiğim önceki çeviriler yığıncığında sizin çevirileriniz vardı de elbet. Güler yüzlüydünüz, tatlı sözlüydünüz. Yaptığı işi sahiden seven insandınız ki hayatla barış içinde olabilenlerin çoğu öyledir.

Sevgili Nihal hanım, hayran hayran çevirilerini okuduğum, genç yaştan beri yaptıklarını izlediğim kişilerle yollar ayrılınca insan ister istemez kendini öksüz hissediyor. Ama sanat erbabına genelde dediğimiz gibi nefesiniz bu dünyada olmasa da artık, eserleriniz hep bizimle kalacak. Sizi tanıyanlar, hocası sayanlar, eski okurlarınız, şimdinin çevirmenleri hayatta kaldıkça da sizi, Nihal hanım, bizi eşiti sayan, destekten hiç kaçınmayan güzel yüzlü, güler yüzlü Nihal Yeğinobalı’yı hatırlayacağız. Güle güle!