Sevgili Nuriye, Sevgili Semih

Elbet dönecek bu devran, bu zulüm elbet biter.

Hesabı da sorulur belki, yargılanıp, mahkûm edilenler de olur.

En karanlık dönem diye yazılır tarih kitaplarında, belki de bu kara lekeyi hep taşır bu topraklar, alışkınlar lekelere.

Bilinir, hep öyle olmuş; en tepeye çıktıysan artık önünde ya iniş vardır ya da uçurum!

Dün Ankara’da bütün o şaşaaya yakından bakanlar artık işin sonuna geldiklerini görebiliyor elbet.

Yine de bir soru var.

İnsan olmaktan utandıran soru şu:

İşte ordu, işte komutan diye canhıraş bağıranlar, idam isteriz diye yırtınanlar, onlar ne olacak?

Olağan koşullarda insan aslında tür olarak ‘iyi’ bir canlı. Ama onun kadar ‘kötü’ olabilen, kötülüğü seçebilen başka hiçbir canlı da yok bilinen evrende. İnsan kadar insanlığa ihanet edebilen yok.

Sevgili Nuriye ve Semih’in bu kötüler için de bedenlerini ölüme yatırmış olmaları acı veriyor.

Yapmayın diyesim geliyor, değip değmeyeceğinden değil; ne benim ne başkasının haddimize bile değil, kararınıza karışmak. Ama yapmayın, gelin bu binlerce yıllık mücadeleyi sizler de yanımızdayken sürdürelim. Hatıralarınıza değil varlığınızla omuz verin.