İstanbul Sözleşmesi işaret fişeği oldu. Ne kadar laiklik düşmanı varsa sıraya girdi. Okul öncesi din dersinden hilafet çağrılarına kadar uzanan talepler listesinde Ayasofya Camii İmamı’nın fetvalarının ayrı bir yeri var.

Şeyhi, meczubu bugünü beklemiş

POLİTİKA SERVİSİ

Yaklaşık altı aydır gündemde olan ve “İptal önerisi Meclis’e gelecek mi, gelirse ne olur” tartışması yürütülen İstanbul Sözleşmesi, Erdoğan’ın bir imzasıyla kaldırıldı. İslamcılardan Perinçek’e kadar AKP kuyrukçularının alkışlarıyla neticelendirilen süreç bir dizi talebi de peşinden getirdi.

Laiklik mücadelesinin ne kadar elzem, laik cumhuriyet talebinin ne kadar doğru olduğunun en yalın biçimde görüldüğü gelişmeler yaşandı. Aşağıda sıralayacağımız başlıklar birbirinden bağımsız görülebilir ama hepsi hilafet isteyen, şerri hukukla yönetilmeyi tercih eden, kadın hakları ve demokrasi gibi kavramlardan nefret eden bir kafanın ürünü.

Yandaş gazeteler sözleşmenin iptalini sahiplendiği gibi hemen el yükselttiler. Yeni Şafak gazetesi zinanın yeniden suç olması için yasa değişikliği önerirken Akit hilafet ilanının 15 dakikalık iş olduğundan dem vuruyordu. Burada bir diğer önemli talep yandaş sendika Eğitim Bir-Sen’den geldi. Genel Başkan açıklamasıyla sendika, okul öncesinde dini eğitim talep ediyordu. Kuran kursları ve sübyan mektepleriyle yapılan uygulamayı artık tüm devlet okulları için istiyordu. Eğitim alanında yaşanan bunca soruna rağmen sendikanın öne çıkardığı mesele aslında asıl hedef konusunda da ipuçları verdi.

ÖNCELİKLİ HEDEFLERİ LAİKLİK VE KADIN HAKLARI

Millet İttifakı’nın küçük ama etkili paydaşı Saadet Partisi’nin yayın organı Milli Gazete “İstanbul Sözleşmesi yetmez 6284 de kaldırılmalı” çağrısıyla gerici koroya tüm iştahıyla katıldı. Ailenin korunmasını ve kadına şiddetin önlenmesini içeren müeyyidelerin eksik de olsa var olduğu yasanın gericilerin hedefi olması şaşırtıcı değil. İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili atılan adımın siyasi yelpazede bir dizi taşı yerinden oynatma ihtimali olduğunu da gösterdi. Saadet Partisi’nin rahatlıkla Cumhur İttifakı’nın taleplerine doğru adım atması gösterdi ki; gerici bir düzen için taban cesaretlendirilirken Millet İttifakı’nı zayıflatması için de adım atılmış oluyor.

Cumhuriyet’in kazanımı olan laikliğin tarumar edilmesinde en önemli engel kadınların verdiği mücadele olarak görülüyor. Bu anlamıyla iktidarın kadın haklarının gaspı ile laikliği bitirme hamlelerini at başı yürütmesi de tesadüf değil.

Boğaziçi Üniversitesi protestolarında gözaltına alınan ve tutuklanan öğrencilere yönelik suçlamalar, sorulan sorular neredeyse şerri hukuk içinde değerlendirilecek cinstendi. Bu anlamda iktidar, sürekli bir adım ileri atarak yani bir şekilde alıştırarak ilerlemeye devam edecek.

Anlaşılan o ki “milli-manevi değerlerin korunması”, “aile bütünlüğü”, “dini hassasiyetlerin korunması” gibi kavramlar önümüzdeki dönem en çok duyulacak sözcükler. İslami bir bakış açısını egemen kılan, yalnızca o kodlarla konuşmaya izin vermeye çalışan havanın dağıtılmasının tek yolu laiklik mücadelesinin yükseltilmesi. Meclis muhalefetinin “kutuplaştırmanın önüne geçelim” anlayışı bir tuzağı da beraberinde getiriyor. Sadece dini kodlarla yapılabilen tartışmada ve bu tartışmaların sonucunda gidilecek seçimlerden yurttaşların hayrına bir sonuç çıkmaz. Bu yüzden laiklik mücadelesi, emek ve özgürlükler mücadelesi gibi önemli ve acil görev olarak duruyor.

***

Ayasofya’ya şeyhülislam

Mehmet Boynukalın hem iktidarın hem de muhalefetin gündemi olmaya devam ediyor. İlk kez bir cami imamı ülkenin tüm önemli konularıyla ilgili fetva niteliğinde açıklamalar yapıyor. Ayasofya Camii imamı Boynukalın son 10 gün içerinde 8 Mart’tan İstanbul Sözleşmesi’ne ve faize kadar her meselede görüşünü bildirdi. Canlı yayınlar yaptı, Diyanet’i bile gölgede bıraktı. Daha ince tarikatların etkin olduğu camilere alışık olan Türkiye için Mehmet Boynukalın çok yeni bir durum.

Ayasofya, benzerlerini Ortadoğu’da ya da diğer dinlerde gördüğümüz merkez ibadethane görüntüsü verdi. Kuşkusuz bunun en bilineni Mısır’daki El-Ezher Camii; İslam dünyası için merkez kabul edilen, imamının açıklaması uyulması gereken bir fetva gibi ilgi gören cami ve medresesi aynı zamanda Boynukalın’ın da eğitim gördüğü yer. AKP içinde bile rahatsızlık yarattığı söylenen Ayasofya İmamı’nın çıkışlarının devam etmesi AKP iktidarının sürmesi için destek veren ve artık taşıyıcı bir kolon haline gelen İslamcıların ülke siyasetinde geldiği yeri göstermesi açısından önemli. Evet, Türkiye için yeni, İslamcılar için ileri bir adım. Laik cumhuriyet isteyenler için de çok sert çınlayan bir alarm.