Araştırma şirketleri AK-Saray Partisinin oylarının yüzde 38 civarında olduğunu söylüyor. Çok yüksek...

Evet ülkenin ve halkların kaderiyle ilgili her şeyin, bir Külliye Şeyhinin iki dudağına teslim edilmiş olmasına, siyasi Tiranlığa yüzde 38 oy hem çok ve skandaldır.
Skandaldır, çünkü kendisini bir adamın kişisel iradesine teslim edecek yüzde 38 seçmenin varlığı manidardır.

Ak Saraydakini “Yarı Tanrı” ilan edip ve ona “dokunmayı ibadet” sayan aldatma algısının merkezine konan siyasal Şeyhlik’e yüzde 38 oy, 21. yüzyılda çoktur! Demokrasiye uyan akıl ve vicdan işi değildir.

Halkın hakları vardır. Demokratik katılımcılık, eşit haklar, eşit yurttaşlıktır. Şeyhlere biat ve itaat değil!

Bu yüzden geleceğimizi hangi akla teslim edeceğimiz konusunda halkın tüm haklarını ve hakikatlerini bilmesini, yüzleşmesini sağlamak, siyaseti şeyhlerin ve müritlerinin meclisine dönüştüren bu arkaik gericiliğe karşı mücadeleyi her alanda ve en önemlisi emeğin hakkını savunmak, gerçek laiklik ve insan hakları odaklı eksende yükseltmek gerekir.

İhanete uğrayan “ilk aşk”
Bir ülke düşünün ki, AK Saray Partisinin Külliyesinde ikamet eden Şeyh istediği ve dayattığı için yeni bir seçime gidiyoruz. O Şeyhin dayattığı politik tiranlık atmosferi hayatımızı zehirliyor. Onun biat edilmesi gereken tek Şeyh olma hırsı gözlerini öylesine perdelemiş ki, o Şeyh Külliyesini, çocuklarının vakıflarını, gemiciklerini, sıfırlanmasını istemediği varlıklarını ve külliyeli iktidarını korumak adına sadece muhaliflerini değil, “dava” için ıslanarak yola çıktığı “ilk aşklarını”, arkadaşlarını bile tek tek yolda ekiyor. 10 yıllık iktidar ortakları olan sol liberalleri, yetmez ama evetçileri, gülen cemaatini, milli görüşçüleri, Milli Türk Talebe Birliği’nden beri süregelen ilk aşklarına ihanet ederek, “davaya olan aşk”ın Şeyhliğe Aşk’a dönüşmesini arzuluyor.

Siyasi pazarın ürünleri
Her seçim süreci biz “seçmenler” için siyaset kültürünün hangi kirlilik ve seviyesizlikte, politikacılarında hangi karmaşık çıkar ilişkileri ve hırs içinde olduğunu görmemize yarıyor.

Bu süreç aslında toplumsal, sınıfsal dava hikayesi ile kişisel ihtiras yollarındaki tutumlarını ve durdukları zeminleri ayırt etmemize de ışık tutuyor. İlkelere, değerlere sahip olanların sayıca azlığı, kişisel ihtiras odaklı düşünerek menfaat şebekesi içinde yer alanların çoğunluğu oluşturduğu bir siyasal düzlemdeyiz.

Bakmayın siz AK Saray Partisinin ve MHP’nin birlik, beraberlik ve kardeşlik edebiyatı yapan politikalarına, hepsinin davası kişiseldir. Partiler üyelerinin değil, sahibi olan Şeyhlerine aittir. AKP Erdoğan’ın partisidir. MHP devlet Bahçeli’nin partisidir. Kişisel mülkiyetindedir. Bu partilere oy verenler ise menfaat ağındaki derecelerine göre partilere bağlılık gösterirler. Bu tür demokratik olmayan kişi mülkiyetindeki partilerdeki siyasi değerlere ve ilkelere bağlı hayattan daha çok, “ne kadar makam ve menfaat, o kadar bağlılık” ilkesi geçerlidir.

Bu ilkeye denk düşen Tuğrul Türkeş “MHP Babamın Partisidir” derken bu mülkiyetçi saikle söylüyor. Menfaat, makam ve rant odaklı parti değiştirmeler de bunun göstergesidir. Dün “MHP’de” ikamet eden, bugün “AK-Saray külliyesine” taşınabiliyor.

“Al gülüm, ver gülüm” siyasetinin kişisel kazanımlarını, “ülke çıkarları” olarak halka pazarlarken ne yüzleri kızarır, ne utanırlar. Bu konuda antrenmanlıdır. Makam için ölümleri överler.

Burjuvazinin ve sermayenin mezhepçi, milliyetçi pazar politikacısı dediğin zaten, iktidara gelinceye kadar kendi inanmadığına başkasını inandırma becerisi olan iki yüzlülük değil midir? Toplumsal ya da kutsal elbise içine saklanmış kişisel marketing değil mi?
İktidarda zalimliklerinin tüm zulmünü yaşatarak tiranlaşırlar. Muhalefette ise mağdur ve mazlumları sözcüsü olarak demokrasi havariliğine soyunurlar. İyi oyuncudurlar anlayacağınız.

Dertleri özgürlük, demokrasi, insan hakları ve eşit haklarla, eşit yurttaş olarak yaşamak değil. Öyle olsaydı Gezi parkında gözlerimiz kör olmaz, sokakta öldürülmezdik. Kürt olduğumuz için üzerimize bombalar yağmazdı. Şehirlerimiz ablukaya alınmazdı. Devlet organizesi güruhla Madımak otelinde yakılmazdık.

Milli ve terli yok, çok kültürlü var
Eğer demokratik siyasetin yerine Şeyhlerin mülkiyetçi politik fetvaları egemen olmasaydı,
Soma’da, Ermenek’te ve Zonguldak’ta yüzlerce işçi öldürülerek ekmek teknesi olan madenlere gömülmezdi.
Erken seçim için ölümcül bedeller ödetiyorlar.

Saray Partisine yüzde 38 oy vermek nasıl bir vicdani duruş diye herkese sordurmalıyız!

Merhameti firar etmiş bu ülkenin Şeyhçi, mülkiyetçi ve kişisel marketing hastası politikacılarının derdi, hangi fotoğraf karesine sıkışacağı derinliğindedir!
Hırsın boyuna yükselmiş, öfkesinin kibri artmış, kindarlık kardeş olup, egonun zirvesine yerleşmiş o Şeyh tek adam olma derdinde.
Hırs ve ihtirası egosunun zirvesine ikamet etmiş Şeyh, Külliyesinde dönüşü olmayan bir siyasi çılgınlık içinde zikirde “550 yerli ve milli” vekil istiyor.

Verecek miyiz?