Seyrantepe’de ter idmanı

Galatasaray, ilk yarım saatinde vasata bile ulaşmayan bir performans gösterdiği maçı ikinci yarıdaki sihirli dokunuşlarla farklı kazandı ve liderlik koltuğunu geri aldı.

Geçtiğimiz sezon bu haftalarda rakibe nefes aldırmayan ve topu ayağına aldığında yıldırım gibi rakip kaleye inen bir takımdı Galatasaray. Ndiaye, Gomis ve Rodrigues’in o takım için ne kadar önemli oyuncular olduğunu anlamak için Alanyaspor karşısındaki takıma bakmak yeterli, zira Fatih Terim’in ekibi ilk yarıdaki haliyle geçtiğimiz sezonun ilk haftalarındaki Tudor takımından 2-3 gömlek gerideydi, hatta Östersunds’a tokatlanan Tudor takımını andırıyordu daha çok. Bu saydığımız 3 oyuncudan 2’si yakın zamanda sahaya dönecekler üçüncüsü ise artık yok ve yerinin dolması hem rakamsal açıdan (daha önce kimsenin başaramadığı 29 gol) hem de saha içi ağırlığı açısından zor olacak. Tabii bu oyuncuların eksikliklerine bu akşam Onyekuru, Emre Akbaba ve Sinan üçlüsünün oldukça etkisiz ilk yarı performansı da eklenince sarı-kırmızılılar golü elindeki tek santrforu Eren Derdiyok’un yaptığı bir pres sonucunda kazandığı korner ve yaşanan karambolle bulabildi. Kabul edelim bu kadar kötü bir hücum performansına rağmen kalesinde sadece 1 pozisyon bulmasını da Mesut Bakkal kendisine soracak. Kalecisi Haydar başta olmak üzere takımını henüz maçın 25. dakikasında süreye oynamaya başlatmak yerine rakip kaleye gitmeyi biraz daha fazla düşünse Bobo’nun gol pozisyonunda Maicon’un yaptığı hatanın benzerlerine zorlayabilirdi Galatasaray’ı ama belli ki tabelada ev sahibi adına 0 yazdığı sürece kendi tarafında ne yazdığının pek bir önemi yoktu. Bu tür performanslar artık 80 ve 90’ların İstanbul’a turistik geziye gelen kulüplerine ait ve günümüz futbolunda yerleri yok.

Devrenin dönüşünde üst üste gelen gollerin ilk yarıda oldukça kötü bir performans gösteren oyuncuların ayağından gelmesini Galatasaray açısından bireysel anlamda şans olarak algılayabiliriz elbet. Sinan Gümüş ilk golde topu indirmiş, ikinci golü atmış, üçüncü golün de asistini yapmıştı ve sahadan çıkarken alkışlanıyordu. Futbolda performansınız bir bütün olarak ele alınır, dolayısıyla bunları yapmış bir futbolcunun genel performansına kötü demek yanlış bir yorum olacaktır, bununla beraber 55. dakikada resmen olmasa da fiilen biten maçın ne taraftarı ne de kenar yönetimi rahatlattığını söyleyebiliriz. Çözülmesi gereken sorunlar hala yerinde ve gerek oyuncu takviyesi gerek yeni planlarla çözülmek zorundalar. Bir parantez de Belhanda’ya açalım. Emre’nin varlığı onu 8 numara pozisyonuna kaydırdı fakat Emre’nin çok sık olarak kenarlara deplase olmasıyla hemen her hücumda ceza sahası etrafındaydı. Son yıllarda buçuklu mevkiiler çok moda, buna da 8,5 numara diyebilir miyiz bilemem ama Faslı oyuncunun yeni rolünde hücum-savunma dengesini tam olarak sağladığını söyleyebiliriz. Ndiaye takıma girip Fernando’yu biraz daha öne attığında Terim’in onun hakkında alacağı aksiyonu merakla bekliyoruz.

Mesut Bakkal, son Gençlerbirliği macerasını saymazsak ligin dibinden aldığı takımları kümede tutmasıyla ünlü. Bu sefer bizzat ligin dibine demir atmaya aday bir takım yaratmış gibi duruyor. Muhtemelen birkaç haftada bu gidişi durdurmazsa müsaade isteyecek.