Bir Çin atasözü “Şeytanı anarsan/çağırırsan gelir” der. Dünyanın batı tarafındaki medyada (memleket de dahil) ikide bir “Asya’da/Çin’de ikinci COVID-19 dalgası” mealinde çığırtkanca haberler okudukça aklıma bu Çin atasözü geliyor. Fakat o ikinci dalga gelecekse, Çin’e geleceğine veya Çin’den başlayacağına hiç ihtimal vermiyorum. Zira Çinlilerin bir sorunu nasıl ele aldıklarını, başa çıkmak için nasıl bir yol izlediklerini ve başa çıkma kapasitelerini biliyorum (gerçi Vuhan’da bütün dünya da gördü). Çinliler aynı hatayı iki kez yapmaz. Sallapatilik ise zaten ruhlarında yok. Bu dediklerim tabii ki bazı mahalli, küçük çaplı salgın benzeri durumların görülmeyeceği anlamına gelmiyor. Elbette görülebilir (nitekim görüldü de). Fakat görülür görülmez, Vuhan’dan edindikleri deneyim ve dünyadan öğrendikleri yeni bilgilerle virüsün üstüne çullanacaklarından ve yayılmasına fırsat vermeden boğacaklarından emin olabilirsiniz.

Geçen hafta Çin’in Rusya-Kuzey Kore sınırında yer alan Jilin eyaletinin 600 bin nüfuslu Shulan (Şulan) kentinde bazı COVID-19 vakalarına rastlandı. Hepsi aynı kaynaktan yayılan 30 civarında vaka tespit edildi. Peki, bu vakalar ve onlarla temas eden yakın çevreye test uygulanınca sorun hallolur mu? Dünyanın o tarafında belki ama Çinlilerin aklı böyle çalışmıyor. Çinli sağlıkçıların kabul ettiği enfeksiyon çemberi bu kadar dar değil. Aksine, çember üstüne çember derken çok dolaylı (birkaç çember dışarından) bile olsa temas geçmişi olanlara, dışarıda hiç kimse kalmayacak şekilde ulaşılıyor. Dolayısıyla en fazla iki-üç yüz kişiyle bitebilecek test süreci birkaç bin kişiyi buluyor. Test sonucu pozitif olmasa bile doktorların kuşku duyduğu herkes karantinaya alınıyor. Bu yazıyı yazarken Shulan’da test uygulanan kişi sayısı neredeyse 10 bin kişiyi bulmuştu ve dört yüze yakın sayıda insan iki haftalık karantinaya alınmıştı.

Şu anda şehir ve çevresindeki köy-kasabaların tamamı giriş-çıkışlara kapalı, evden çıkmak yasak, sadece gıda maddesi almak için günde her aileden sadece bir kişi dışarı çıkabiliyor vs. Lafı uzatmadan söyleyeyim: Üç ay önce Vuhan’da ne yapıldıysa, nasıl bir yol izlendiyse şimdi bu şehirde de aynısı uygulanıyor. Virüsün üstüne çullanmak, yayılmasına fırsat vermeden boğmak derken işte bundan bahsediyordum. Benim söylemeye çalıştıklarımı Jilin valisi, “Virüse karşı ‘savaş zamanı’ tam saha kontrol modundayız” sözleriyle anlatmış.

Bir-iki gün önce, Shulan’a komşu bir kent olan Liaoning eyaletinin Dalian kentinde de birkaç vaka görüldü. Aşağı yukarı aynı önlemlerin orada da alındığını duyuyor, izliyoruz. Bu bölgeler Vuhan’dan çok uzak. Bunca zaman sonra bu kadar uzak bölgelerde virüse rastlanması hakkında Rusya’dan geçiş olasılığı üzerinde duruluyor.

Vuhan’da yeni vakalar

Daha önce de yazmıştım, Vuhan’da asemptomatik vakaları ortaya çıkarmak için toplu taşıma araçlarının şoförleri, öğretmenler, okula dönen lise son sınıf öğrenciler gibi gruplara öncelik verilerek bugüne kadar üç-dört milyon civarında insana nükleik asit testleri yapılmış ve ortaya çıkarılan asemptomatik vakalar izole edilmişti. Sağlık yetkililerinin “Bu gruplarla birlikte, daha önce enfeksiyon görülen bölgelerde ikamet edenler, eski yerleşim birimleri ve nüfus yoğunluğu olan alanların öncelikli olduğu”na dair bir açıklamasını hatırlıyorum.

Muhtemelen bahsettiğim bu tarama testleri sonucunda, Vuhan’ın bir bölgesinde on COVID-19 vakası tespit edildi. Bu bölge salgın dönemine 20 vakaya rastlanan bir yerleşim yeri. Bölge tüm giriş-çıkışlara kapatıldı. Bir kilometre çevredeki alışveriş merkezleri, pazarlar, lokantaların vs. açılmasına izin yok. Kısaca, geçmişte tüm Vuhan’da ne yapıldıysa şimdi bu küçük yerleşim biriminde de aşağı yukarı o uygulanıyor. Şimdi, bölgede ikamet eden yaklaşık altı bin kişi ve bölge yakınında bulunan/çalışanlardan oluşan 15 bin kişiye nükleik asit testi uygulanacak (başlandı).

Bu durumun şehrin “yeni normal”e dönme çabalarını engellediğini veya zarar verdiğini söyleyemem. Halkta “Eyvah, yine mi?” diye özetlenebilecek bir korku hali gözlemlemedim. İşin sırrı durum hakkında her bakımdan doğru, zamanında ve eksiksiz bilgilendirilme… İnsanlar salgın önlemleri konuşmasını bile muhalefete zart-zurt etme fırsatı olarak kullanan bir bitik adama değil doğru bilgi verene, şeffaf davrananlara güvenirler.

COVID-19 önlemleri adı altındaki konuşmayı sağa sola zart-zurt etme fırsatı olarak gören birinin halini (verdiği mesajı) ahali şıp diye anlar. Yani der ki, “Ya, adamın derdi ekrana çıkıp muhalefete zart-zurt etmek. Koronavirüs işin bahanesi. Bittiğini, rejiminin son demlerini sürdüğünü gördükçe korkudan muhalefete saldırıyor. Salgın sorununu ciddiye alsaydı veya sorun ciddi olsaydı, bunu ülkenin boğazını sıkmak için fırsat olarak kullanmazdı. Yani ortada ciddiye alınacak bir salgın yok, boş geç Korona şeysini…” Sonuç, maske takmayan ya da takıyormuş gibi yapan ve dip dibe dolaşan ve adeta “Eyy COVID-19! Sen kimsin ya!” diye posta koyan ahali…