Duyduğumdan beri doğru bulduğum bir cümledir: gençlik yıllarında fanatizmin pençesine düşmüş birini konuşarak ikna edemezsiniz. Kendinden ve değerlerinden aşırı emin birini de genelde tartışarak ikna edemezsiniz. Çoğu zaman, bir ırkçının ırkçılığın kötü bir şey olduğunu aklının ucundan geçirmesine bile vesile olamazsınız konuşarak. Popüler kültürün ve sanatın iyisi yapabilir bunları sadece. Ama bugünkü koşullarda, tiyatronun erişimi, sinemanın talep ettiği zaman, roman satışları filan göz önüne alınınca, maalesef elimizde neredeyse sadece şarkılar kalır. Ve Sezen Aksu bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük şarkı yazarlarından, ozanlarından biridir.

Şu an Meclis’te grubu bulunan tüm partilerin vekilleri, üyeleri ve sempatizanlarının, Türkiye’nin yedi bölgesiyle 81 ilinin sakinlerinin hâlâ sahip olduğu tek tük ortak paydadan biri, aralarında en az bir defa bir Sezen Aksu şarkısı tarafından etkilenmiş birilerinin olmasıdır. Saydığım grupların tüm üyelerine değilse de, içlerinden bazılarına mutlaka dokunmuştur onun bir şarkısı. Bu sadece şarkı yazarının başarısı değil aynı zamanda bizim umudumuzdur. Çünkü etkileşim şiddetin panzehiridir.

Hayatlarını politika sandıkları ama aslında bireysel hırslarının trambolini olan bir şey üzerine inşa etmiş ve sadece bununla var olan kimilerinin aksine, şarkı yazarları genelde bu toplara girmek için can atmazlar. Bunun sebepleri türlü türlüdür: Kendini yetkin hissetmediği bir alanda konuşmak istememek, dinleyicilerle kurduğu bağı gündeme kurban etmemek, bazen belli çıkar ilişkilerini korumak, ama en çok da beslendiği alanla, ilhamla, şiirle arasına hiçbir şey sokmamak. Ayrıca, istisnalar olsa da; siyaset böler, kültür birleştirir.

Ne var ki iyi şarkı yazabilmek; hayatla, dünyayla, diğer insanlarla ilişki kurabilmeyi gerektirir. Bunun için de kırılganlığını kabul etmek ve risk almak gerekir. Yoksa milyonlarca insanın “tam beni anlatıyor” diyerek dinlediği şarkılara ulaşamazsınız. Ve tam da bu yüzden vicdan bazen kendini ifade etmeden duramaz. Sezen Aksu’nun vicdanı da zaman zaman şarkıları dışında dile gelmiştir.

Gelmiştir de ne yapmıştır? Son yıllarda öne çıkanlar şunlar: Anayasa referandumunda “evet” kampanyasına destek vermiş, “çözüm süreci” başlarken iç barışın önemini vurgulamış ve en son olarak da bir “iktidar zehirlenmesi”nden bahsetmiştir. Bunların şu veya bu dozda hatalı olduğunu düşünmek elbette mümkün, mesela ben referandum konusunda büyük bir hata yaptığını düşünüyorum, ama buradan yola çıkarak Sezen Aksu’nun değerine kara çalamazsınız.

Açmak gerekirse, bütün bu tercihler, onaylanmasa da anlaşılabilir tercihlerdir. 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulmak istemek de, o referandumun bunu getirmeyeceğini düşünmek de, Eylül 2010 tarihi itibariyle mümkündü (doğru olmayan, evet demeyene “darbeci” diyerek kavramın içini boşaltmaktı, ki o bunu yapmadı). Meşhur “iki cihanda lekeli” sözü de referandumla ilgili değil, barış süreci ile ilgili söylenmişti. Buna karşı da kalıcı barışın bu yolla gelmeyeceği, üslubun ağır olduğu filan gibi eleştiriler getirilebilecek olsa da, bir insanı kendi meşrebince barışın yanında durdu diye kıyasıya eleştirmek çok da akıl kârı değil.

Ama esas önemlisi, bu iki meselenin gündeme gelişinden sonra ve son açıklamasından önce söylediği çok önemli şeyler var Aksu’nun. O kadar önemli ki, Roboski’de hayatını kaybedenlerle ilgili yazdığı çirkef, saygısız ve yoz satırların dumanı tüten iyi saatte olsunlar bundan bahsetmemeyi tercih ettiler. Çünkü Aksu’nun söylemindeki değişimlere dair muhteşem teorileri, bu açıklamanın içeriği ve zamanlamasıyla bir anda çöküyordu. Şöyle demişti Gezi Direnişi ile ilgili: “..bizim kurabileceğimiz cümlelerin çok daha ilerisinde yepyeni bir cümle kurdular. Bunu çok saf, çok temiz ve olgun bir enerjiyle yaptılar. Bu çocuklar bizi yepyeni bir noktaya taşıyacaklar. Yeni bir dünya önerisi var ortada.”

Etkiye açık olmak korkutucudur. Siyaset memurları ve köşe memurları, hayatlarını etkide bulunmak ve bu sırada zerrece etkilenmemek üzerine kurmuş olabilirler. Fakat yirmi yıl sonra kimse onların adını hatırlamaz veya hayırla anmazken, Sezen Aksu şarkılarıyla herkesi etkilemeye ve umarım ülkenin yaşayan en büyük değerlerinden biri olarak yaşananlardan etkilenmeye, yeni şarkılar yazmaya, ikna olursa fikrini değiştirmeye, ama illa ki ezberden konuşan tonla adamdan çok daha cesur biçimde var olmaya devam edecek. Kesin sezgi.