Hamburg’da yaşayan dostum Behçet Algan’dan bir ileti aldım.

İbret olsun diye paylaşmak isterim…

***

Almanya 26 Eylül 2021’de seçime gidiyor.

Bu seçim demokrasi adına tüm dünyaya örnek olacak!

Çünkü SPD ve CDU tarih yazıyorlar.

CDU lideri ve Başbakan Angela Merkel, 2005’ten beri yürüttüğü Başbakanlık görevini bırakma kararı verdi.

Çok sevilmesine rağmen Merkel; “Ülkemiz demokrasisi kimseye mahkûm değildir. Ben annemden başbakan doğmadım “Dedi ve seçime girmedi!

Gelelim ikinci duruma.

16 ay önce SPD Genel başkanlığına aday olan ve kazanamayan yakın dostumuz Olaf Scholz’u, SPD eş başkanları Saskiya EskerNorbert Walter-Borjans, SPD Başbakan adayı olarak ilan etti.

Sevgiler sunuyorum.”

***

Behçet Algan‘ı heyecanlandıran bu örnekler Türkiye’deki siyasileri hiç etkilemez!

Çünkü demokrasi düzeyi farklı!

18 yıldır aynı anlayış ülkeyi yönetiyor.

Millet yoruldu. Yeter diyor. Tınmıyor!

Tam bir otokrasi var. Sorun çözerek değil, algı yöneterek işler idare ediliyor…

Hatta Ay’a bile gideceğimiz söyleniyor…

Sonuç açlık, işsizlik, adaletsizlik…

Yargı bağımsız değil. İnanç ve ibadet özgürlüğü kalmadı.

Laiklik yok edildi. Hukuk devleti olmaktan çıktık.

Bir dekan Boğaziçili öğrencilere; “Gece sokağa çıkar işinizi bitiririz!” diyebiliyor, kimseden ses yok…

***

Muhalefet farklı mı?

Türkiye’nin umudu olan CHP’yi 11 yıldır aynı anlayış yönetiyor…

Hep kaybediyor!

Parti içi demokrasi, hak, hukuk ve liyakati tanımayan, tüzük ve ilkeleri yok sayan bir yönetim partiyi sürüklüyor...

Oysa CHP, geçmişiyle yurttaşlarımızın sığınacağı, ülkenin güvenebileceği sol bir siyasi parti olmak zorunda...

Ama öncelikle “CHP’nin demokrasi meydanını boş bıraktığı algısını ve sinsice AKP’ye yol verdiği izlenimini, yönetimin silmesi gerekiyor!”

Demokrasinin temeli olan düşünce ve ifade özgürlüğünün partide sağlanması lazım!

CHP yönetimi, eleştirene “kulağından tutar atarım “deme hadsizliğini gösteremez! Göstermemeli…

Misyonu ve vizyonunun antiemperyalist, çağdaş, halkçı, devrimci ve laik olduğunu, tercihini ise hukuk ve emekten yana koyduğunu yurttaşlara inandırmalıdır!

Ancak yönetimler samimi ve şeffaf olursa güven sağlayabilirler…

***

Oysa Kılıçdaroğlu; “Sağ/sol yoktur “diyerek neo-liberalist düşünceyi sahipleniyor…

“Laiklik tehlikede değil” diyerek hilafet hazırlığı yapanlara engel olmuyor!

“Anayasaya aykırı ama dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyeceğiz” diyerek hukuk devletine ters düşüyor.

Ve en önemlisi de alanlara inmeyerek halkı “çaresiz yalnızlıkla” baş başa bırakıyor.

CHP tabanı uygulanan politikalardan çok rahatsız!

Ayrılık noktasına gelindi...

Özellikle son 3 aydır parçalanmayı önlemek için önceki Genel Başkanlar, Genel Sekreterler, Grup Başkan Vekilleri, Bakanlar, il, ilçe başkanları, kanaat önderleri ve genel merkez yöneticileriyle görüşmeler yaptım...

Bazı esaslarda birleştik.

“Demokratik bir tüzük, tüm üyelerin seçtiği Cumhurbaşkanı adayı ve önce, partili dostların elini sıkarak iktidar olacağımız iddiasının” açıklanması…

Gelinen noktanın sorumluluğu Kemal Kılıçdaroğlu’nundur!

Bu nedenle düşüncelerin paylaşılması için önceki milletvekillerinin randevu isteği Sayın Murat Karayalçın tarafından Kılıçdaroğlu’na iletildi.

***

Muharrem İnce’nin ayrılmasıyla CHP ve Türkiye için yeni bir dönem başladı…

Bir gerçeğin altını çizmeliyim!

Gerçek sol bir parti olan SHP, CHP’nin içinden çıkmadı!

12 Eylül sonrasında, sosyal demokratlar, halkçılar, devrimciler, aleviler, Kürtler, Kemalist aydınlar, yazarlar, sanatçılar, CHP’den ve sol düşünceden gelen kadın ve gençler tarafından kuruldu.

2. SHP’de yine CHP’nin içinden çıkmadı!

CHP hizbinin düşünce uyuşmazlığı nedeniyle ihraç ettiği 1800 SHP’li ve sonrasında SHP Genel Başkanları Erdal İnönü, Murat Karayalçın, Cezmi Kartay’la birlikte istifa eden binlerce sosyal demokratlar kurdu.

SHP’ler İlkeleri ve tüzükleriyle gerçek demokrasiyi isteyen arkalarında iz bırakan sol partilerdi.