Siber itaatsizlik

Ben Kimim? - Who Am I - Kein System ist sicher, sivil itaatsizlik hareketinin siber itaatsizlik haline ait filmlerinden biri. Hacking hacking için midir, hacking toplum için midir? sorusunu deşen farklı bir film var karşımızda. Gezi döneminde Redhack grubunu hatırlayın, yaptığı her hamle, ağzından çıkan her söz ne kadar etkileyici ve önemliydi. Yani bu sorunun cevabı bulanık olsa bile, yapılan eylemlerin, güçlü toplumsal etkileri olduğu aşikâr... Film aynı zamanda çok rahat anlaşılır bir dile sahip. Özellikle bu hafta sezon finali yapan, benzer konulu Mr. Robot dizisinde kullanılan ve normal bir izleyicinin anlamasını imkânsızlaştıran ağır siber terminoloji bu filmde yok. Ama her nasılsa Who Am I, benzerlerinden çok daha havalı bir film.

F*ck the system
Filmin senaryosu heyecan verici, oyuncular ise başarılı; özellikle de başrolde Benjamin rolünde izlediğimiz Tom Schilling. Benjamin sosyal yetenekleri gelişmemiş, içe kapanık, dışlanmış, sessiz ve süper kahraman olma hayalleri kuran problemli bir genç. Ve elbette her hackerın giydiği gibi, sürekli kafasını içine gömdüğü kapüşonlu sweatshirt giymekte ve başı önde yürümekte. (Bu hackerların filmlerde neden kapüşonlu taktıklarından bir gün bahsetmek istiyorum ama şimdi değil.) Tek amacı ise siber dünyada isim yapmak ve ünlenmektir. Zaten filmin hikâyesindeki farklı özelliklerinden biri, filmin “Dünyadaki adaletsizliğe karşı “Fuck the system” jargonu kullanmıyor olması.
Önemli kuruluşların networklerine sızarak global bir hacking olayı yaratmak her hackerın hayalidir. Şu ana kadar izlediğimiz filmlerde hackerlar bunu toplum için yapıyorlardı. Ancak bu filmde durum böyle değil. Who Am I, siber alemdeki hackerlar arası rekabete ve grupların kimlere çalıştıklarına dair farklı bir hikâye yaratmış ve kendi hikâyesine sonuna kadar sadık kalmış. Kahramanımız Benjamin’in ve dahil olduğu CLAY isimli hacker grubunun da esas amacı siber yeraltı dünyasında ünlenmek.

Temsili Darknetsiber-itaatsizlik-69186-1.
Her alanda olduğu gibi hackerların dünyasında da bir nevi hiyerarşi bulunmakta. Benjamin’in kendilerine ilah belirledikleri ve gözüne girmeye çalıştıkları isim ise kraliyetini kurmuş olan MRX. Bir diğer grup ise organize suçlarla bağlantısı olan FR13NDS. Film en güzel ve akıllarda kalıcı gösterişini bu noktada yapıyor zaten. Bu grupların birbirleriyle iletişim kurdukları sahnelerde bir canlandırma yaşanıyor. Harika bir kurgu ile geçtiğimiz bu canlandırma bir metro vagonunun içinde yaşanıyor. Siber alemde birbirlerine yaptıkları bütün eylemler burada fiziksel olarak gösteriliyor. En basitinden, birisi birisinin kodunu kırdığında bunu metroda ara vagon camının kırılmasından anlıyoruz. Her grubun kendine ait yüz maskeleri olduğundan kolaylıkla ayırt edebiliyoruz. Sonuç olarak, bu ünik darknet, chatroom canlandırması sayesinde neler olup bittiğini rahatlıkla anlayabiliyoruz. Hacker gruplarına ait sembolik maskeleri beğendim, özellikle MRX olanı. Maskelerin çoğu gerçek hacker grubu Anonymous’un sahip çıktığı Guy Fawkes’ı çağrıştırsa da gayet orijinaller... Who am I, İsveçli yönetmen Baran bo Odar ‘ın üçüncü filmi. Ne yazık ki filmin hakları satın alınmış ve Hollywood versiyonunu yakında çekilmeye başlar. Ayrıca görünen o ki yönetmen dördüncü filmi için Hollywood tarafında kapılmış. Başrolünde Jamie Fox’un oynadığı Sleepless Night filmi önümüzdeki yıl vizyona girecek. Umarım Hollywood bu genç yönetmenin orijinalliğinden götürmez.

Hacktivizm
Benim için hacktivizm, küresel güç dengelerinin siber uzamının totaliterleşmesine karşı çıkan aksiyonu bol bir felsefe. Güçlüyü sarsacak her yapıyı destekliyorum ve kabul etmek gerekir ki bu siber sabotaj çok ama çok havalı bir eylem. Şu bir gerçek ki fiziksel olarak bir yerin güvenlik duvarlarını aşmak, siber duvarları aşmaktan çok daha zor. Yani güçlü ve etkili bir siber eylem için öncelikle hacklenecek alanın içine fiziksel olarak girmek gerekiyor. Bunun için de hackerların fiziksel olarak son derece yetenekli ve güçlü olmaları şart ve muhtemelen de içeriden birileri olmaları gerek. Aksi halde internet siteleri hackleyip dururlar. Durum böyle olunca, her ne kadar filmi beğenmemiş olsam da, cılız asosyal kapüşonlu tiplemeler yerine, Blackhat filmindeki bol kas kütleli hacker tiplemesi ile Chris Hemsworth daha doğru bir tercih gibi geliyor. Bu arada hacker arkadaşlar, biraz kondisyon artırın demeye çalıştığım bu son cümlelerimden sonra hesaplarımı hacklenmezseniz sevinirim…