Fitch’in ardından Moody’s’de Türkiye’nin kredi notunu düşürdü. Yabancılar 5,6 milyar dolarlık satış yaparak Türkiye’den çıktı. Prof. Dr. Elgin, “Sıcak para istenmese de ülke ülke gezilip döviz aranıyor” dedi.

Sıcak para yok ama taviz çok
Fotoğraf: Depo Photos

Ekonomi Servisi

Son dönemde uygulanan ekonomi politikaları nedeniyle ülke ekonomisinin can suyu sayılan sıcak para girişleri neredeyse durdu. AKP iktidarları boyunca kronikleşen sıcak para bağımlılığı yerini ülke ülke dolaşarak para aramaya bıraktı.

Son olarak uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Türkiye ekonomisine ilişkin takvim dışı değerlendirmeye gitti. Kredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada, Türkiye'nin kredi notunun B2’den B3’e düşürüldüğü, kredi notu görünümünün ‘negatif’ten ‘durağan’a çevrildiği bildirildi.

B3 seviyesi ‘spekülatif ve yüksek kredi riski taşıyan’ ülkeler için olan ‘B’ notunun en alt seviyesi. Kırgızistan, Togo, Moldova, Pakistan, Nijer, Moğolistan kredi notu B3 olan diğer ülkeler.

Açıklamada, Türkiye'nin dış pozisyonunun özellikle artan enerji fiyatlarının bir sonucu olarak beklenenden daha fazla baskı altında olduğu aktarıldı.

Moody's para birimini istikrara kavuşturmak ve döviz rezervleri güçlendirmek için yetkililerin giderek daha fazla alışılmışın dışında önlemlere başvurmak zorunda kaldığını vurguladı. Kredi derecelendirme kuruluşunun uzmanları giderek daha da karmaşıklaşan düzenleyici, mali ve ihtiyati tedbirlerin makroekonomik istikrarı sağlama ihtimalini düşük bulduklarını belirtti.

U DÖNÜŞÜ

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, aralık ayında katıldığı bir programda artık Türkiye'ye sıcak para girişini istemediklerini belirtmişti. AKP iktidarının ilk yıllarında ekonominin sıcak para ile ivme kazanması göz önünde bulundurulduğunda Erdoğan’ın yeni ekonomik modeli köklü bir değişim olarak açıklanmıştı:

“Kısa vadeli olarak ülkeye giren küresel fonlar var, yani sıcak para diyoruz. Bu sıcak para döviz kurunu geçici olarak düşürebilir. Ama bizim için ideal değildir. Bir süre sonra kur yükselir."

Erdoğan, bu süreç sonunda bir ülkenin kaynaklarının küresel sermayeye aktarıldığını, ekonominin dışa bağımlı hale geldiğini söylemişti. Bunun önüne geçerek kur-faiz-enflasyon sarmalından çıkılacağını vurgulayan Erdoğan, "Biz yeni ekonomi modeli ile artık yüksek faiz verecek sıcak para çekme politikasını elimizin tersiyle itiyoruz" demişti.

YABANCI KALMADI

Yabancılar, kur ve fiyat hareketlerinden arındırıldığında 1 Ocak –5 Ağustos tarihleri arasında net olarak 5,6 milyar dolarlık hisse senedi ve iç borçlanma kâğıdı satarak Türkiye’den çıktılar.

Türk bankalarına swap yoluyla borç vermeyip aksine borç alan yabancı bankaların Türkiye’deki bankalara olan swap borçları ise 5,2 milyar dolar oldu. Yabancı bankaların yıl başından bu yana swap borçlanmaları/borç vermeleri nedeniyle Türkiye’den net çıkış 8,7 milyar dolar oldu.

Yabancıların 1 Ocak- 5 Ağustos döneminde hisse senedi, iç borçlanma kâğıdı, banka mevduatı ve swaplardan oluşan sıcak para stoku, kur ve fiyat hareketlerinden arındırılmamış olarak 10,8 milyar dolar azalarak 44 milyar dolara geriledi.

Yabancı yatırımcıların 5 Ağustos itibariyle portföyleri, 15,8 milyar dolarlık hisse senedi, 2,1 milyar dolarlık kamu ve özel sektör iç borçlanma kâğıdı ve repo, 31,3 milyar dolarlık döviz ve TL mevduatlarından oluşuyor. Swapta ise Türk bankalarına 5,2 milyar dolar borçlu bulunuyorlar.

HANGİ KOŞULDA ANLAŞILIYOR ŞEFFAF DEĞİL

Kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarının politik boyutunu hatırlatarak yabancı yatırımcı çıkışlarını değerlendiren Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ceyhun Elgin, “Özellikle 2001-2022’den sonra sıcak paraya hayli bağlı bir ekonomi olduk. Aslında hala öyleyiz. Sıcak para gelmediği zaman işler kötü gidiyor. Çünkü bir bağımlılıktan kurtulmak sadece söylemekle olmuyor” ifadelerini kullandı.

Şartlar hazırlanmadığı için sancı çektiğimizi belirten Elgin, şu ifadeleri kullandı: “Cari açık vermeye devam ediyoruz. Bu bir muhasebe denklemi. İhracımız ithalatımızdan daha düşük dolayısıyla daha fazla döviz ödüyoruz. Bu paranın bir yerden gelmesi lazım. Sermayenin gelişinin birkaç tane yolu var. Birincisi sıcak para, portföy akımları gibi gelirler burada devlet tahlillerine, şirket tahvillerine yatırım yapılır veya borsaya yatırım yapılır. Doğrudan yabancı yatırımından ziyade portföy akımları şeklinde geliyordu para.

Turizm gelirlerine güveniliyordu ama turizm gelirleri tek başına cari açığı karşılamada yeteli değil hesap ortada.

Varlık Barışı gibi uygulamalar da dövize ne kadar muhtaç olunduğunu gösteriyor. O cari açığı kapatacak döviz yok. Biz hem petrol hem doğalgaz ithalatçısıyız. Kaynağa ihtiyacımız var nasıl finanse edeceğiz bunları. En basitinden doğalgazı nasıl alacağız hangi dövizle alacağız.

Tamam, sıcak parayla karşılamıyoruz o zaman başka bir şekilde karşılamamız lazım o yüzden zaten iktidar ülke ülke dolaşıp para arayışında. Suudi Arabistan’a, Katar’a gidiliyor oradan bir para geleceği beklentisi var. Rusya’dan para geldiği söyleniyor. Şeffaf yürümediği için bu süreçleri çok da bilmiyoruz. Sıcak paraya bağlı değil belki ama bu sefer de jeopolitik bazı ödünler veriyoruz. Suudi Arabistan’la hangi koşullarda anlaşıyoruz veya anlaştık mı? Rusya ile hangi koşullarda nasıl anlaşıyoruz onları da bilemiyoruz tabii… Sıcak paradan zaten büyük ölçüde azade olduk.”